Yusuf TÜRK
Hastalık, insanoğlunun yeryüzüne gönderilişinden beri var olan bir olgudur. Bununla beraber hastalık, insanoğlunun imtihana tabi tutulmasının bir gereği olarak Allah tarafından takdir kılınan bir musibettir. Nitekim Allah Teala Bakara suresinin 155’inci ayetinde ;” muhakkak sizi biraz korkuyla, açlıkla, mallardan eksiltmekle ve nefislerinizle(ölüm) imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele” diye buyurmuştur. Yukarıdaki ayetten de anlaşılıyor ki, insanoğlu bazı şeylerle imtihan olunuyor. İmtihan olduğu şeylerden biri de hastalıktır. Her ne kadar söz konusu ayette ismi geçmese de dolaylı olarak kendisinden de bahsedilmektedir. Çünkü ayette nefislerinizle yani ölümle imtihan olacaksınız diye buyuruyor ki ölümün bir sebebi de hastalıktır.

Evet, hastalık ve özellikle salgın yaklaşık iki yıldır dünya gündemini meşgul etmektedir. Meşgul etmekle beraber birçok insan bu salgından hayatını kaybetti. Birçok insan da bu salgından dolayı evinden çıkamaz hale geldi. Söz konusu salgının maddi ve manevi zararları ciddi seviyeye ulaştı. Dünya ülkeleri salgının etkisini minimize etmeye çalışsa da bu etkinin kolay kolay toplumun içinden çıkmayacağı kesindir. Yaklaşık iki yıl içerisinde aşı bulundu ve uygulamaya geçildi ama aşıların ne kadar güvenilir olduğu da dünya gündeminin tartışma konusu olmuş durumdadır.

Salgınlar ve hastalıklar, diğer musibetlerde olduğu gibi kalıcı değil geçici bir özelliğe sahiptir. Evet, toplumu etkilediği bir süreç vardır ama bu süreçler, geliştirilen tedbirler, üretilen ilaçlar ve en önemlisi Allah’ın yardımıyla son bulmuştur.

Ama her biyolojik hastalığın kendine göre psikolojik kalıntıları da yani insanın benliğinde kalıcı hasar bırakan izler kalmaktadır. Bu psikolojik kalıntıların etkisiyle de salgının etkisi de uzamaktadır. Bu psikolojik kalıntıların başında rehavet hastalığı gelmektedir. Çünkü salgın sürecinde dünya genelinde ve her ülkenin kendine göre kısıtlamaları oldu. Kısıtlamaların başında sokağa çıkma yasağı gelmektedir. Haliyle sokağa çıkamayan halk evde kaldı ve doğal olarak da hantallaştı, tembelleşti ve en kötüsü söz konusu hantallığa ve tembelliğe alıştı. Bu rehavetle beraber toplum bazı hassasiyetlerini unuttu ya da yapmak istemeyecek hale geldi.

Biyolojik bir hastalık olan corona salgınının psikolojik kalıntılarıyla da mücadele şarttır. Çünkü salgının biyolojik etkisi azalmaya doğru gidiyor. Ama salgının psikolojik kalıntıları hala devam ediyor. Bu kalıntıların toplumda alışkanlık halini alması ise işi daha da zorlaştıracaktır.

Biyolojik hastalıklarla baş etmek psikolojik hastalık ve alışkanlıklarla baş etmekten daha kolaydır. Yani işin kolay kısmı bitti ama zor kısmı daha yeni başlıyor diyebiliriz.