Bismillah
Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır. (Tahrim 6)
İmdat! Diye başlık atarak bu yazıma başladım. Gerçekten imdaaaat diye avazımızın çıktığı kadar bağırarak sesimizi birbirimize duyurmamız lazım. Çünkü üstte belirttiğim Tahrim suresi altıncı ayetin başında beyan edildiği gibi şu asrın bu zaman diliminde Müslüman bir ülkenin yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir millettin, ailelerin tüm fertleri koro halinde bu ateşe doğru hızla sürüklenerek ilerliyorlar. Ve bunu durdurmak için yola koyulanların cılız bir sesi dışında bir ses çıkmıyor.
Artık normal vatandaş ve avam halkı geçtik, “davetçi” yani, iyiliği emreden ve kötülükten men eden ve bunu kendisine dava edinen insanların bile ailesini, çocuklarını koruyacak mecali ve takati kalmamıştır. Bunun için imdat! ve imdat! diye haykırmamız bundandır.
“Yakıtı insan ve taş” olan bir yer, aman Allah’ım! Bu nasıl bir yer ve biz bundan nasıl gaflet içinde olabiliriz. Kendimizi aile ve yakınlarımızı bu durumdan kurtarmak için nasıl bir çaba içinde olmayız. Veya gaflet içerisinde olup Kur’an ve uyarılarına nasıl kulak tıkayabiliyoruz. Çocuklarımız neslimiz gözümüzün önünden alınıp ateşe götürülürken seyirci konumunda belki de temaşa edip gülüp eğleniyoruz.
Akıl kârı değil.Değil, hiçbir akıl bunu kabul edemez.
Yaşadığım şehrin üst kısımlarında yani şehrin bitiş noktasında akşam serinliği başladığında lüks arabalarla gençler gelip kaldırımları işgal edip içki sofralarını kuruyorlar. Genç erkek ve kızlar gece yarılarına kadar içip sözde eğleniyorlar. Bu anlattığım hikâye değil. Geçen gün arabam ile tam beş kilometre gittim maalesef manzara aynıydı. Sayamayacağım kadar araba ve insanlar bu halde, her gece bu durumdalar. Bu kızlar kimin kızları bu gençler kimin gençleri Avrupa’dan mı geldiler? Nereden türediler? Biz bu durumu nasıl fark etmedik. Bu kızlar gece yarısı evlerine giderken ebeveynleri sormuyor mu? Ne oldu bunlara anlamak çok zor.
Açıklık artık zıvanadan çıkmış. Açacak yerleri kalmamış. Adeta et yığını haline gelmiş sokak ve caddelerimiz. Okul çıkışı gençlerimizin hali perişan otobüslerde saygısız davranışlar ve ahlak dışı açıktan hareketler.
Bunlar bizim çocuklarımız adları Ahmet, Mehmet, Fatma, Ayşe bunlar ithal olarak gelmediler. Evlerimizden mahallelerimizden çıktılar. Ne oldu bize de bunu çabuk kanıksayıp sesiz kalıyoruz. Bu gençler sokak ortalarında madde bağımlısı oluyor. Bu durumları hiç mi göremiyoruz?
Evet, imdat! Belki bir kere değil bin kere imdat.
Ey Müslümanlar bu hal bize yakışmıyor. Böyle eli kolu bağlı duramayız. Bir şeyler yapmalıyız. Ey davetçiler gece gündüz durmadan çalışmalıyız. Dünyalık sevdasına kapılmayıp tatil eğlence demeden çalışmalıyız. Başta çocuklarımızı akraba ve komşularımıza ulaşmalı gelmekte olan “yakıtı insan ve taşlardan” oluşan tehlikeyi bildirmeli ve uyarmalıyız.
Rabbimize de sabah akşam yalvarmalı bu konuda güç ve kuvvet istemeliyiz. Çocuklarımız için dua etmeliyiz.
Vesselam