Hakim, tutuklama tedbiri yerine “adli kontrol şartıyla” şüpheli veya sanığı denetim altına alarak serbest bırakmaktadır. 
Adli kontrol şartı, şüpheli veya sanığın adli bir kararla, ancak idari bir yolla (imza vermek, yurtdışına çıkış yasağı vs.) kontrol altına alınmasını sağlamaktadır.  Ceza Muhakemesi Kanunu’nda tutuklama yasağı öngörülen suçlar (CMK md.100/4) açısından da, yani üst sınırı 2 yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda da adli kontrol şartı hükümleri uygulanabilir.

ADLİ KONTROL ŞARTI NE DEMEK? 
Adli kontrol “hem soruşturma hem de kovuşturma evrelerinde başvurulabilen, tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, işlendiği iddia olunan bir suçtan dolayı şüpheli veya sanığın mahkeme işlemleri ve infaz aşamasında hazır bulunmasını, muhakeme giderlerinin onun tarafından karşılanmasını sağlamak amacıyla belirli yükümlülükler altına alınarak adli makam ve mercilerin denetimi ve kontrolü altına sokulması” olarak tanımlanmıştır. 

Yukarıda da belirttirdiği üzere adli kontrol kararı bir koruma tedbiridir. Diğer koruma tedbirleri gibi adli kontrol tedbiri de araç niteliğinde ve geçicidir. Amacın sağlanmasıyla adli kontrol tedbiri son bulur.  

CMK’nın 109. Maddesinde; “Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100’üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.” hükmü yer almaktadır. Buradan adli kontrolün tutuklama kararına alternatif bir kurum olduğu çıkarımı yapılabilir. 109. maddenin gerekçesinde de “kurumun ilgiliyi özgürlüğünden yoksun kılmamakla birlikte gözlemeyi ve denetlemeyi olanaklı kılan tedbirlere tabi kıldığı, getirilen bu yeni kurumun hem özgürlükçü hem de kamu düzenini koruyucu nitelikte bulunduğunun söylenebileceği, bu kurumdan sonra tutukluluk uygulamasının istisnai hale geleceği” belirtilmiştir. 

Rafadan Tayfa: Galaktik Tayfa’nın konusu ne? Galaktik Tayfa oyuncuları ve karakterleri! Rafadan Tayfa: Galaktik Tayfa’nın konusu ne? Galaktik Tayfa oyuncuları ve karakterleri!

Buradan adli kontrolün tutuklamayı istisnai hale getirici bir koruma tedbiri olduğu sonucuna varılabilirse de kanunda yapılan değişikliklerin göz önünde tutulması gerekir. Zira maddenin son halinde tutuklama yasağı öngörülen hallerde de adli kontrole ilişkin hükümlerin uygulanabileceği düzenlenmiştir. Bu açıdan düşünüldüğünde adli kontrol kurumunun tutuklamanın alternatifi olmak yanında tamamlayıcısı olduğunu da söylemek gerekir. Anayasa Mahkemesi’nin 2013/63 K. sayılı kararına ise adli kontrol serbest bırakma ile tutukluluk arasında etkinliğe sahip bir kurum olarak tanımlanmıştır. Kararın ilgili bölümleri aşağıdaki gibidir: 

Sonuç olarak adli kontrol tedbiri; zaman zaman tutuklama tedbirinin yerine zaman zamansa onu takiben ya da ondan tamamen bağımsız şekilde uygulanan bir koruma tedbiri kararıdır. 

Adli kontrol tedbiri Anayasa'da açıkça tanımlanmış ve belirtilmiş değildir. Fakat tedbirin uygulanması birçok temel hak ve hürriyeti etkilediğinden tedbirin anayasal dayanaktan yoksun olduğu gibi bir yorum son derece hatalı olacaktır.

ADLİ KONTROL ŞARTLARI NELERDİR?
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109. Maddesinde göre; bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100’üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.  
Kanun maddesinden açıkça anlaşılacağı üzere adli kontrol kararı verilebilmesinin ilk şartı tutuklama sebebinin varlığıdır. Burada bu şartlardan adli kontrol kararı verilebilmesi için gerekli olan şartlara değineceğiz. Adli kontrol kararı verilebilmesinin şartları şöyle sıralanabilir: 

1-Kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin varlığı. 
2-Aşağıda sayılan tutuklama nedenlerinden birinin bulunması: 

Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular bulunması, 
Şüpheli veya sanığın davranışlarının 
Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, 
Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması. 
3-CMK’nın 100/3. Maddesinde düzenlenen katalog suçlardan birinin işlenmiş olduğu hususunda kuvvetli şüphenin varlığı.  

4-Oranlılık ilkesine riayet. 

Burada bir hususa daha değinmek gerekir. Bilindiği üzere CMK’nın 100/4. Maddesine göre aşağıdaki hallerde tutuklama yasağı bulunur: 

a.Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda, 

b.Vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda, 

c.On beş yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fillerde. 

Bu hallerin varlığı adli kontrol kararının verilebilmesine engel değildir. Yine CMK’nın 109/7. Maddesindeki düzenlemeye göre; kanunlarda öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler hakkında adli kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.  

Son olarak CMK’nın 109/4. Maddesinde belirtilen düzenlemeye değinmek gerekir. Bu düzenlemeye göre:  
Yakalandığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremediği 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16’ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca tespit edilen şüpheli ile gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadın şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir. Hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş ve bu hükümle ilgili olarak istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmuş olması hâlinde, UYAP kayıtları incelenmek suretiyle hükmü veren ilk derece mahkemesi de adlî kontrol kararı verebilir.

Kaynak: Vanolay - Haber Merkezi