TABUTLAR KÜÇÜK OLMASIN

Abone Ol

 

Her sabah uyandığımda, iyi bir haber umudu ile televizyonu açınca karşılaşıyorum Gazzeli çocukların kanı çekilmiş, masum ve cansız yüzleri ile. Ben seyredemiyorum Gazzeli çocukların ölümlerini. Kendimi suçluyorum, saçlarımı yoluyorum. Onların yaşadıklarını ben seyredemiyorum diye.

            Ziya Osman Saba da aynı duyguları taa 1950’de yazmış:

Patik yap, kunduracı, bol bol patik;
Bebeler için, ilk adımı atacak
Çocuklar için, koşacak oynayacak…
Terzi abla, minimini elbise dik,
Yazlık, kışlık, mevsimlik…
Saçlarına kurdelâ,
Bileklerine bilezik…
Ama şu dünya hali, bin türlü kaza, belâ,
Ama bunca hastalık, gıdasızlık, verem;
Tabutçu, ölçünü büyük tut, büyük!
Çocukların öldüğünü istemem…

Oldum olası tabutların küçük olması beni sarsmaktadır. Açıkçası böyle cenazelere katılmak dahi istemem. Çünkü toprağa gömdüğümüz çocuğun yası, benim için çok uzun sürüyor. Bu nedenle çocuklarını kaybeden ailelere ne diyeceğimi bilemez halde, öylece kalakalıyorum.

            Malesef Dünyada, özellikle Filistin’de ve hassaten Gazze’de Müslüman katliamı devam ediyor. Bu kıyımdan bazı kareler sosyal medya aracılığı ile dünyaya yayılmakta ve yürek burkmaktadır. Özellikle henüz bebek yaşta katledilen çocukların kareleri.

Dedim ya beni çocuk ölümleri çok daha fazla etkilemektedir diye. Mesela Halepçe’de ortalama beş bin insan topluca katledildi. Ama aklıma kazınan fotoğraf, Ömer Hawar ile kucağındaki bebeğinin yerde serili cansız bedenleriydi.

            Bugüne kadar Avrupa’ya göç yollarında binlerce insan denizlerde boğuldu. Ama toplumsal olarak hafızamıza kazınan fotoğraf karesi Aylan’nın oldu. Öyle değil mi ama? Kısa mavi şortu, kırmızı tişörtü, düzgün saçları ile sessiz sessiz kıyıda yüzükoyun yatıyordu. Böylece boğazlarımıza bir yumru oturtmuştu Aylan bebek.

            6-8 Ekim olaylarında ellinin üzerinde insan öldürüldü. Ama Yasin’in et dağıtmak gibi masum bir amaç ile evinden çıkıp, bir daha eve dönememesi tepeden tırnağa hepimizi derinden yaraladı. Belki diğerlerine nazaran daha gençti Yasin ama simasının güzelliği ile bir çocuk masumluğu taşıyordu çehresi.

            Çocukların sadece ölüleri değil, yaralı halleri bile bizlere ayrı bir mesajdı. Suriye’de kıyılan bunca cana rağmen, Halep şehrinde Rusların bombardımanı sonucu yaralanan Ümran’ın Ambulanstaki o masum oturuşu, benzimin atmasına sebep olmuştu.

            Şimdi en çok kıyımdan geçirildiğimiz mekân Filistin. Oradan düşüyor sosyal medyaya küçük küçük bedenlerin kefenlere serili hali.  Bizim payımıza düşen bunlar. Sadece sosyal medyadan yansıyan karelere bakıp, kanlı gözyaşları eşliğinde yapılan dualar ve boğaza oturan demir yumrular. Başka da bir şey yok. Hayat devam ediyor.

            Yeryüzünün mazlum, mahrum, mağdur ve mustaz’aflarına hitap eden Peygamber Muhammed (sav)’in ümmetinin düştüğü bu hal, bir Selahattin daha Ya Rabb diye ciğer yakan bir duanın terennümü ile bitiveriyor.