Suçlu Adaylarını Ebeveynler mi Yetiştiriyor?

Yazarımız Mustafa Öztünç, başta çocuk ve kadınlar olmak üzere her geçen gün daha da artan suçsuz insanların öldürülmesine dikkati çekerek "Suçlu Adaylarını Ebeveynler mi Yetiştiriyor?" sorusuna yanıt aradı.

Abone Ol

          Yakın bir süreçte özel bir kolejde ‘’Empatisiz Dünyada Çocuk Hakları’’ konulu bir konferansa katıldım ve konferansta yazımızın ilerleyen kısımlarında adından da söz edeceğim kıymetli hocamızın konuşmalarını, empatiden uzak bir yaşamın içerisinde olduğumuzu dinlerken çocukluğum hayalimde canlandı. Çocukken anne babamızdan her zaman istemeyip de anlamalarını beklediğimiz veya umduğumuz hususlar vardı ki bazı taleplerimizde, kendilerini bizim yerimize koymalarını, onların da çocukluktan yetişkinliğe eriştiklerini bu yüzden kendilerini bizim yerimize koyabileceklerini düşünürdük. Arzularımızı, beklentilerimizi verilen sözlerin tutulması veya tutulmamasının duygu dünyamıza olumlu veya olumsuz etkilerini bilebileceklerini söylerdik. Hemen her birimizin yaşamında bu veya bunlara benzer durumlar yaşadık ya da şahit olduk. Kimimiz bisiklet, kimimiz top, kimimiz telefon istedik. Kimimiz de anne veya baba ile seyahati arzuladık. İsteğimize ulaşamayınca bir köşeye çekilip biraz ağlar biraz küserdik her şeye ve herkese. Ama biz çocuktuk. Bir süre sonra unutmuş gibi olur kaldığımız yerden tekrar devam ederdik taa ki bir sonraki empatisiz süreci yaşayıncaya kadar.

           Yukarıda yazdıklarımıza dikkat ettiniz mi? Neredeyse hepimizin içini acıtan bir ya da birden çok anımızı anımsattı. İşte şimdi tam da bu duygusal hali yaşarken gelin çocuklarımızı kendimizin şu anki haline benzetmeyelim. Belki bazılarımız bizim dönemimiz ile çocuklarımızın dönemi bir değil. Dijital dönüşümün yaşandığı çok geniş bir zamandayız. Kıyaslama yapamayız. Olmaz. Vb. Düşünebiliriz. Unutmayalım ki duygular hiçbir zaman değişmez. Beklenti her zaman beklentidir. Karşılanıp karşılanmamasının bırakacağı etkiler olumlu veya olumsuzdur. Ayrıca bilgiye ulaşma ve öğrenme imkânlarının bu kadar fazla olduğu hiçbir dönemi şimdiki kadar yaşamadık. Gelecek ne gösterir bilemem ama bizi günümüz dünyası ilgilendiriyorken gelin elimizdeki imkânları başta çocuklarımız olmak üzere tüm çocuklara karşı kullanalım ve kendimize empatiyi yol edinelim ki geleceğimizin hafızasında duygusal travmalara sebep olmayalım. Çocuklarımızın duygu dünyasına hitap edeyim derken her talebini karşılamak değil anlatmak istediğimiz. Uygun görmediğimizi de onların penceresinden bakarak, onlara anlayabilecekleri şekilde anlatalım ki dışlanmış, kabul görülmemiş bir birey hissine kapılmasınlar.

       Çoğunuz tanıyacaksınızdır Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi önceki dönem dekanı ve şu anda da aynı fakültede geleceği yetiştirme gayreti içerisinde olan Prof. Dr. Zihni MEREY hocamın sunumundan alıntı yaparak devam edeceğim. Buradan hocamıza da çocuklara, çocuk haklarına ve aslında geleceğimize verdikleri önemden dolayı da teşekkür etmek isterim.

Empati kelimesinin anlamı vb. unsurlara girmeden söylüyor hocamız;

Empati aslında bir değerdir. Çocuk özelinde empati, çocuğun bakış açısından bakıp, onun duygularını düşüncelerini anlamaya çalışmak, karşımızdaki çocuğun duyguları ile bağlantı kurup düşüncelerini anlamaktır. Ve en önemlisi empati karşımızdaki çocuğu yargılamadan sonuna kadar dinleyebilmektir. Bu hususta 3 temel ilkeyi göz önünde bulunduracağız;

1- Öncelikle yetişkinler olarak çocuk olduğumuz zamanları hatırlayacağız.

2- Her ebeveyn ve öğretmen olarak bir zamanlar çocuk olduğumuz ve geçmişin geleceği olduğumuzu unutmayacağız.

3- Çocuk gibi düşünmeye çalışacağız. Çocuk gibi hissedeceğiz ve çocuklarla bazen onlar gibi bazen de yetişkinle vakit geçiriyormuş gibi vakit geçireceğiz.

Bu üç temel ilke ile hareket ederken geleceğimizi şekillendirdiğimizi hatırdan bir an bile çıkarmayacağız.

        Evet, buraya kadar çocuk özelinde hareket edip sergilememiz gereken yaklaşım bu şekilde. Peki hangi yaklaşımlarla empati kuracağız?  Bunun da detaylarına girmeden maddeler şeklinde paylaşmak isterim;

1- Hak temeli eğitim yaklaşımı

2- Aile eğitimi ve hizmet öncesi eğitim

3- Bilişsel ve rasyonel yaklaşım

4- Kapsayıcı olma yaklaşımı

5- Demokratik veya diğer adıyla çoğulcu yaklaşım

6- Demokratik okul ve sınıf yaklaşımı

7- Demokratik vatandaşlık yaklaşımı.

        Bu maddeleri kendi içerisinde de açıp detaylandırabiliriz ancak konu uzadıkça uzayacaktır. İnşallah farklı zamanlarda ele alma gayreti içerisinde olacağız. Ancak unutmayalım ki konferansta Sn. MEREY’in de ifade ettiği bir gerçeklik yüzümüze tokat gibi çarpıyor. ‘’Çocukken haklarını kullanamayan bir birey yetişkinlikte başkalarının haklarına tecavüz edecek bir suçlu adayı olabilir.’’ Bu hususa aynen öyle diyebileceğimiz birçok olayı son günlerde yaşamıyor muyuz? Gelin hep beraber suçlu adayları yetişmesin diye kendi evimizde, kendi okulumuzda elimizi taşın altına koyup kendimizi çocuklarımızın yerine koyalım ve çocuklarımıza onların duygu dünyasından yaklaşalım

       Yazımızın başında "Empatisiz Dünyada Çocuk Hakları" konferansı demiştik. Dünyada empatinin olmadığını Sn. MEREY’ in de söz ettiği şekilde paylaşalım:

        Son bir yıl içerisinde sadece Gazze' de 20.000' den fazla çocuk İsrail tarafından katledildi. Hem de bedenlerini parçalayarak, keskin nişancılar tarafından Hedef gözetilerek, hunharca yakılarak hayattan koparıldılar. Onlar için de empati kuralım. Çocuklarımızı onların yerine koyalım. Anne babalarının yerine de kendimizi koyalım. Veya çocukken aynı şekilde hayattan koparıldığımız duygusunu hissetmeye çalışalım. Bugün kendi gönül coğrafyamızda neredeyse her gün onlarca çocuk ya kaybolmakta ya öldürülmekte ya da ihmal ve istismara uğramaktadır.

       Buradan ben de diyorum ki; Haydi gelin konu haksız yere öldürülen insanlar ve ne sebeple olursa olsun hayattan koparılan nazenin çocuklar olunca dini, dili, ırkı ve rengi fark etmeksizin göğsümüzü siper yapalım. Masum Mustazaf halklar için meydanları, sosyal medya platformlarını vb. kullanabileceğimiz tüm imkânlarımızı, kendimizi mazlumların yerine koyarak kullanalım. Bu şekilde çocuklarımıza da hem empatiyi aşılayalım hem de asıl kimliğimizi ortaya koymuş olalım.

Selam ve dua ile…