Caminin kitâbesine göre, yapımına 1568 (Hicrî: 976) yılında başlanmıştır. Caminin 27 Kasım 1574’te Cuma günü açılması planlanmış olsa da ancak II. Selim'in ölümünün ardından 14 Mart 1575'te ibadete açılmıştır.
Caminin mülkiyeti Sultan Selim Vakfı’na aittir. Bugün şehrin merkezinde bulunan caminin yapıldığı alanda inşasına Süleyman Çelebi devrinde başlanan, Yıldırım Bayezid devrinde geliştirilen Edirne'nin ilk sarayı (Saray-ı elik) ve Baltacı Muhafızları haremi bulunmaktaydı. Kaynaklarda söz konusu bu alandan Sarıbayır ya da Kavak Meydanı isimleriyle de bahsedilir.
2000'de UNESCO tarafından Dünya Mirası listesine dahil edilen Selimiye Camii ve külliyesi, 2011'de ise Dünya Mirası olarak tescil edildi.
NEDEN EDİRNE SEÇİLDİ?
Sultan’ın caminin yapılacağı şehir olarak neden Edirne'yi seçtiği kesin olarak bilinmemektedir. Evliya Çelebi Seyahatname adlı eserinde padişahın rüyasında İslam peygamberi Muhammed'i gördüğünü ve onun kendisinden Kıbrıs'ın fethi anısına bir cami yaptırmasını istediğini yazmıştır. Ancak caminin yapımına başlanmasından üç yıl sonra 1571'de fethedildiği bilindiğinden bu iddianın doğruluk payı olamaz. Bu konudaki daha gerçekçi yorumlarda ise o dönemde İstanbul'da yeni bir büyük camiye ihtiyaç duyulmadığı, Edirne'nin Rumeli'deki Osmanlı egemenliğinin merkezi konumunda olduğu ve Selim'in gençlik yıllarından beri şehre ayrı sevgi beslediğine dikkat çekilir.
DÜNYA MİRASI LİSTESİ’NE GİRDİ
28 Haziran 2011 Salı günü, Paris’te yapılan UNESCO Dünya Mirası Komitesi toplantısında Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi’nin Dünya Mirası Listesi’ne adaylığı değerlendirildi ve komite oybirliğiyle Selimiye Camii ve Külliyesi'nin Dünya Mirası listesine girmesine karar verdi.
SELİMİYE CAMİİ’NİN YAPISI
KUBBE
Bir tepe üzerinde bulunan Selimiye'de daha önceki hiçbir camide ya da antik çağ mabedinde görülmemiş bir teknik kullanılmıştır. Daha önceki kubbeli yapılarda, asıl kubbe kademeli yarım kubbelerin üzerinde yükselmesine rağmen, Selimiye Camii 43,25 metre yüksekliğinde, 31,25 metre çapında, tek bir lebi ile örtülmüştür. Kubbe, 8 sütuna dayanan bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Kasnak, filayaklarına 6 metre genişliğinde kemerlerle bağlıdır. Mimar Sinan, bu şekilde örttüğü iç mekana verdiği genişlik ve ferahlıkla birlikte mekanın bir kerede kolayca anlaşılmasını sağlar. Kubbe aynı zamanda camiinin dış görünüşünün ana hatlarını da belirler.
MİNARELER
Caminin dört köşesinde bulunan, her biri özel üç şerefeli 380 santimetre çapındaki minareler 70,89 metre yüksekliğindedir. Minarelerin alem dahil yükseklikleri bazı kaynaklara göre 84, bazılarına göreyse 85 metredir. Cümle kapısının iki yakınındaki minarelerin şerefelerine üç ayrı yoldan çıkılır. Diğer iki minare tek merdivenlidir. Öndeki iki minarenin taş oymaları çukur, ortadaki minarelerin oymaları ise kabarıktır. Minarelerin kubbeye yakın olması, camiyi göğe doğru uzanıyormuş gibi gösterir. Bu caminin en büyük özelliği Edirne'nin her tarafından görülmesidir.
KUBBESİNİN İÇ GÖRÜNÜŞÜ
İÇ SÜSLEMELER
Caminin mermer, çini ve hat işçilikleri de önemlidir. Yapının içi İznik çinileriyle süslüdür. Büyük kubbenin tam altındaki hünkar mahfili, 12 mermer sütunludur ve 2 metre yüksekliktedir. Çinilerin bir kısmı 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında, Rus generali Mihail Skobelev tarafından sökülerek Moskova'ya götürülmüştür.
AVLU
Yapının, kuzeye, güneye ve avluya açılan 3 kapısı vardır. İç avlu, revaklar ve kubbelerle süslüdür. Avlunun ortasında mermerden özenle işlenmiş bir şadırvan vardır. Dış avluda ise sıbyan mektebi, darül kurra, darül hadis, medrese ve imaret bulunmaktadır. Sıbyan mektebi günümüzde çocuk kütüphanesi, medrese ise müze olarak kullanılmaktadır. Geçmişte cami meşalelerle aydınlatılmakta idi. Meşalelerden çıkan is, hava akımı oluşturmak üzere özel olarak yapılan bir delikten dışarı çıkmaktaydı.
“TERS LALE” DETAYI
Caminin müezzin mahfilinin mermer ayaklarından birinin altında ters bir lale motifi bulunmaktadır. Rivayete göre, caminin yapılacağı arsa üzerinde bir lale bahçesi bulunmaktaydı. Bu arsanın sahibi, başlarda arsasının satılmasını istememiştir. En sonunda, Mimar Sinan'dan camide bir lale motifi olmasını isteyerek arsasını satmıştır. Mimar Sinan da lale motifini ters olarak yapmıştır. Lale motifi bu arsada bir lale bahçesi olduğunu, ters olması ise sahibinin tersliğini temsil etmektedir.