Komşuluk, hem dinimizde ve hem de gelenek, görenek, örf ve adetlerimizde yeri müstesna olan bir kültürümüzdür. “ Ev alma, komşu al.” Deyimi veya atasözümüz komşuluğun toplumumuzdaki derin manasına işaret ettiğini söyleyebiliriz.

“Cebrâil bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.” Diyor serveri kâinat efendimiz aleyhisselatu vesselam. Biz müslümanlar, müslüman kardeşimizi müslümanlığından ötürü sever, bu konudaki yani kardeşlik konusundaki hak ve hukukuna riayet ederiz. İkincisi de müslüman olan komşumuzu ayrıca peygamberimizin tavsiyeleri üzerine hak ve hukukuna riayet ederek severiz. Kaldı ki komşumuz müslüman olmasa dahi, kendisini sevmesek dahi komşuluk haklarına riayet ederek, hak ve hukukuna saygı gösterir, gerektiğinde ihtiyaçlarını karşılayıp gözetiriz. Dinimizin emri de zaten budur.

Olması gerekeni genel anlamda belirttikten sonra şimdi de biraz içerisinde olduğumuz halden bahsedelim; toplumsal anlamda birçok problem ile karşı karşıya kaldığımız bu zamanda maalesef problemlerimize bir de komşuluk problemi eklenmiştir. Rabbimizin bizleri kardeş kıldığını, birbirimizi her zaman gözetmemiz gerektiğini, birbirimizin dertleriyle dertlenmemiz, sevinçlerimiz ile sevinmemiz gerektiğini maalesef unutmuş haldeyiz. Özellikle apartmanlarda yaşayanlarımız çöplerini bir alt komşunun balkonuna döktüklerini, alt katlarda birilerinin olduğunu unutarak çevre kirliliği yanında bir de her türlü gürültü kirliliği yaptığını, komşularını hiçbir şekilde sormadıklarını hatta yıllarca komşu kaldıkları halde komşularını tanımadıklarını müşahade ve temaşa etmekteyiz. Hâlbuki eskiden komşular birbirlerinden habersiz yemek yemediklerini, birbirlerine sık sık mevlit gibi yemekler verdiklerini, her zaman birbirlerini sorduklarını, birbirlerin dertleri ile dertlendiklerini çok iyi biliyoruz. Komşuluğun akrabalıktan öteye olduğu zamanlara şahit olduk. Şimdi ise teessüfle hali pür mealimizi temeşa etmekteyiz. O eski tatlı komşulukları ne kadar da özlemişiz.

Düşünün, akşam eve geldiniz ve ana haber bültenlerini seyrediyorsunuz. Haberlerden evinde ölmüş olan birinin ancak günler sonra komşuları tarafından bir şekilde farkedildiğini öğreniyorsunuz. Biraz daha dikkatlice bakınca olayın aslında sakini olduğunuz apartmanınızda meydana geldiğini farkediyorsunuz. Bu durum çok acı değil mi? Maalesef bu olaylar vuku bulmuş gerçeklerdir. Allahu teala bunun hesabını sormaz mı?

Komşularımız ile iyi geçinmemiz, onları gözetmemiz, onlara sahip çıkmamız Rabbimizin emridir; “Allah’a kulluk edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez.” (Nisâ, 4/36)

Ayrıca resulullah efendimiz de bizleri uyarıyor; “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız etmesin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin”

Biz müslümanlar Allah’a inanıyor, ona kulluk ediyoruz ve Resulullah’ın sünnetine göre yaşamaya çalışıyoruz/çalışmalıyız. Her işimizde olduğu gibi komşuluk haklarına riayet etmeyi, komşularımızı rahatsız etmeyip onlar ile güzel geçinmeyi ibadet sayarız. Bu şuurla yaşamalı, birbirimizin haklarına riayet ederek ak bir yüz ile ruzi mahşerde Rabbimizin huzuruna çıkmalıyız. Dünyada ne ekersek ahirette onu biçeceğimizi, tüm amellerimizin karşılığını mutlaka bir gün göreceğimizi unutmayalım. Biz öldüğümüzde insanlar arkamızdan sevinmesin. Öyle bir islami ahlak ile yaşayalım ki öldüğümüzde düşmanlarımız bile üzülsün.

Rabbimiz bizleri komşu haklarına riayet eden ve rızasına göre yaşayanlardan eylesin. Allah’a emanet olalım.