BİSMİLLAH
İnsanlığın babası Âdem (a.s) bilindiği gibi cennette yaratılmış, melekler ve İblisin ona secde etmeleri emredilmiş. Ama iblis kibirlenip bundan kaçınmış ve ebedi İlahi lanete maruz kalmıştır. Ardından Şeytan hile ve tuzaklarını devreye koyup babamız Hz. Âdem'i cennetten çıkarmış. Cennetten çıkarılma hadisesi yasak ağaçtan yenmesi ve şeytan onlara (Hz. Âdem ve Havva'ya) 'eğer bu ağaçtan yerseniz ebedi burada kalıp yaşarsınız' deyip Allah adına yemin içerek kandırmıştır.

Allah (c.c.), Bakara suresi 36 ayette şöyle buyurmaktadır. Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, 'Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır' dedik.

Ayette de geçenlere bakıldığında Âdemoğlu ve Şeytan birbirlerine düşman olarak bir ömür geçirecekleri anlaşılıyor. Şeytan kibrinden, insan ise tul-i emel (uzun yaşama arzusu) yüzünden dünyaya sürgün edilmişlerdir. Şeytan ve dostlarının ortak özeliği kibirdir. Bütün kötülükler kibirden meydana gelir ve tüm kötülüklerin anası kibirdir diyebiliriz. Tarih boyunca Şeytanın kandırdıkları ve dost edindikleri, Firavunlar, Karunlar, Nemrutlar ve Ebucehiller hep kibir yapmış ve kibirleri yüzünden hakkı görmemiş veya kabul etmemişler.

Asrımızın zalimleri olan Amerika, Rusya ve İsrail ve benzerleri de aynı hastalığa müptela ve aynı fiili yaşıyorlar. Şeytan ve dostları uzun bir emel peşinde değiller. Bu dünya hayatında ne yaptılarsa o kardır mantığı yürütüyorlar. Bu sebeple yapabildikleri kadar zulüm ve tuğyanda bulunuyorlar.

Âdemoğullarına gelince, bir nevi Allah onlara şöyle söylemektedir. 'Mademki siz uzun emel yüzünden ebedi cennetten çıkarıldınız ve kısacık dünya hayatına mahkûm edildiniz. O zaman sizin uzun emel talep ve arzunuzun gerçekleşmesi için bu kısacık dünya hayatında bana uyunuz ve benim dediklerimden çıkmayınız. Şeytan ve amellerine uyarsanız sizin amelleriniz boşa gider ve arzunuz gerçekleşmez. Çıkarıldığınız ebedi cennette kavuşmak için emirlerimi dinlemeli ve Şeytandan uzak durmalısınız.'

Gerçekten insan uzun emel, yani ebedi yaşama ve her şeye sahip olma arzusunu taşıyan bir varlıktır. Bunları da dünyada elde etmesi imkansızdır. Ölümlü bir dünyada yaşadığını ve ahirde bir yaşam olduğunu artık neredeyse bilimsel olarak bilgiye ve kanaate sahip olmuştur. O zaman cennetten çıkarılış sebebi olan bu arzusunu gerçekleştirmek için Kur'an'a başvurup rehber olarak Hz. Muhammed'i (s.a.v.) takip etmesiyle kavuşabilir. Bu kısacık sürgün hayatını başarıyla tamamlar ve ilelebet istek ve arzusuna kavuşur.

Şeytana biraz meyleden veya yaklaşan hemen kibir iksiriyle karşılaşır ve bu hastalığa kapılır. Nesteuzubillah bu hastalık kendisinde kangrenleşirse ilahlık davasında bile bulunabilir ve ebedi sürgün hayatı yaşayacaktır. Her insanın içinde bir özlem var, bir burukluk var. Hiçbir şeyden haz almama veya hazların geçiciliği kendisini üzmektedir. Hep kamil zevkler ve arzular peşinde gidip bir türlü bunlara kavuşamama ve tatminsizlik içindedir.

Bunun ilacı ve bundan kurtulmanın yegane çaresi buranın (dünyanın) geçici zevklerinin olduğunu ve arayışına bir son vermesi gerektiğini bilmesidir. Aksi halde haritası olmayan define avcısı gibi zahmeti kendisine kar ve eli boş olarak geri dönecektir. Bunun için Âdemoğlu kendinse lazım olan dört şeyi (Terk-i dünya, terk-i ukba, terk-i hestî, terk-i terk) terk etmektir. Ve dört şeye (Fakr-ı mutlak, acz-i mutlak, şükr-ü mutlak, şevk-i mutlak) sarılmaktır.
Vesselam