BİSMİLLAH!
'Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.'
'Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın.' 7/16-17
Üsteki ayetlere bakılırsa çok çetin bir düşmanla karşı karşıyayız.

Bana sorarsanız düşmanımız olan şeytan (İblis) çok cesur ama icraatlarında çok kalleş ve sinsidir. Cesurdur diyorum çünkü onun geçmişine bakıp bunu söylüyorum. İblisin tarihçesine bir baktığımızda Allah'a itaatkar, muti ve abid bir kul. Hatta ibadet etmediği bir mekan bırakmayan ve Rabbini görecek kadar yakın, her türlü kudretinden haberdar ve ona en yakın makamda iken kibre kapılıp onu hemen yok edecek güce sahip her şeyin yaratıcısına kafa tutması onun cesur biri olduğunu gösteriyor.

Düşman cesurdur, kurnazdır, her türlü yolu kendisine mubah sayıyor. Ve düşmanlığını huzuru İlahide ilan etmiş, senin yolunun üzerinde durmuş, seni korkutmak ve yolundan saptırmak istiyor. Şeytanlaştırdığı insanları, nefisleri ve cinleri de senin üstüne salmıştır.
İşin çok zor! Çok zor çünkü çok sinsi ve xennas bir düşman.

Peki, bu İblis-i lain ile nasıl savaşacağız? Onu nasıl alt edeceğiz? Bunun silahları nelerdir? Tüm bu soruların cevaplarını öğrenmek için elindeki silahların ne olduğunu bilmeketen geçer.
Şeytanın üç büyük silahı var. Bu silahlar ademoğlunun nefsinin zaaflarından oluşur. Eskiler 'Bakır tas, ihtiras ve yumuşak temas' diye adlandırdıkları bu zaaflar veya İblisin silahları, yani para, şöhret ve şehvettir.

Evet, gerçekten insanoğlunun üç zaafı ve belki de Âdem'den (a.s) beri ve kıyamete kadar tüm kavga ve savaşların ana merkezinde bu üç illet bulunuyor. Şeytan da insana yanaşması ve verdiği vesvese ve fısıltılar da bu üç zaaftan başkası değil. Dünya sevgisi, makam-şöhret sevdası ve şehvet müptelalığı; bu zaafımızı iyi bilen ebedi düşmanımız şeytan bu sebeple cesurca Allah (c.c) karşısına dikilip müddet istemiştir. Yoksa cesur falan değil aslında, cesareti zaafımıza vakıf olmasıdır.

Onunla savaşımızı nasıl kazanacağımız konusunda başta atamız Âdem (a.s) olmak üzere tüm enbiya ve evliyadan öğrenmeliyiz. Bunun içinde Kur'an ve sünneti seniyeye başvurmalıyız. Şeytanın belini kıran Allah dostları bu kaynaklardan ilham ve talim almışlardır. Şeytanın tüm hilelerini boşa çıkarmışlar. Hatta şeytan onları kandırmak bir yana onlara yanaşamamıştır.

Dünya sevgisi yani para insanoğlu için lazımıyeti, günlük ihtiyaçlarını karşılaması içindir. Onun için kavga edip üstünlük ve gösteriş için değildir. Ama maalesef insanlar para kazanmayı hava atmak, gösteriş ve üstünlük taslamak için uğraşıyorlar.

Makam ve şöhret sevdası illeti hemen hemen herkesi sarmış. Kariyer diye bir hastalığa tutulmuş ve ene'sini (benliğini) tatmin etmekle meşgul oluyorlar. Halbuki insanlar makamları insanlığın ve İslam'ın faydasına çalışmak için istemeli ve verilen bir mesuliyeti büyük bir yük görmeli, bunun hesabının ağır olacağı düşüncesini akıllarından çıkarmamalıdırlar.
Şehvet, insan neslinin varlık sebebi iken, insanlar tatminsizlik ile onu bozmaya ve değersizleştirmeye çalışmışlar.

Belki bu gün İslam aleminin düştüğü bu elim ve zelil durum bu üç illete müptela oluşları veya Şeytan ve dostlarının onların arasına bu illetleri yaymalarındandır.
Rabbim hepimizi Dünya, makam ve şehvet sevgisinden muhafaza etsin ve sinsi düşman Şeytan ve dostlarından korusun.
VEESSELAM