BİSMİLLAH
Bediüzzaman Said Nursi 1878'de Bitlis'in Hizan ilçesinin Nurs köyünde, yedi çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Babasının adı Mirza, annesinin adı se Nuriye'dir. 23 Mart 1960'ta Şanlıurfa'da Hakkın rahmetine kavuştu.

Üstad Said-i Nursi'yi, ölümünün elli yedinci sene-i devriyesi münasebetiyle rahmetle ve minnetle anıyoruz. Üstad bir mücahit, iman hakkikatleri kahramanı ve yusufi mektebin öğretmeni idi. Bize miras olarak bıraktığı Risale-i Nur Külliyatı, asrımıza bir ışık ve yolumuzu aydınlatan bir kandil olmaya devam ediyor.

Üstad'ın hayatını veya mücadelesini ele almaya çalışırsak şüphesiz kitaplar dolusu yazı yazmamız lazım olur ki bunlar yazılmıştır. Ama ben onun Van hayatından biraz bahsetmek isterim.

Özelikle Van'da bulunduğum şu sıralarda seni daha fazla hissediyor ve özlem ile kahramanlıklarını anımsıyorum. Vanlılar seni 'Molla Said-i Meşhur' olarak tanıyorlardı. Senin Van hayatın boyunca en fazla mücadele ettiğin alan cehalet olmuştur. Müslüman halkın cahil kaldığını ve ancak ayağa kalkması için ilme sarılması gerektiğini anlamıştın. Ve kolları sıvadın, Horhor Medresesinde derse başladın. Sen, Van'ı istila etmek isteyen Rus küffarına karşı talebelerinle kahramanca savaşıp direndin.

Yeğenini ve talebelerinin büyük bir kısmını şehit verdin ve esir düştün.
Seni özlüyoruz Üstadım seni görmedik ama seni Sözler'den, Lem'alar'dan, Şualar'dan, Mektubat'tan ve Tarihçe-i Hayat'tan tanıyoruz. Kur-an'ı eline alıp 'Bin canım olsa bunun bir hakikatına feda ederim' deyip titrettiğin mahkeme salonlarından tanırız.

Van kalesinin mağaralarından, Horhor çeşmesi ve medresesinden, esir düştüğün köprüden, Erek dağının eteklerinden, Çorvanis köyünden, Gürpınar'ın Başet dağından, Zeve ve Norşin camisinden kokunu alıyoruz.

Üstadım! Van kalesinin mağaralarında ümmetin girdiği yirminci asrın karanlığından nasıl kurtulacağını tefekkür edip çareler aradığın o günleri ve kaleden düşerken 'ah davam' diye haykırışını işitiyoruz.

Üstadım! Horhor çeşmesinin yanındaki Horhor medresesinde 'karanlıktan ancak bizi ilim kurtarır' diye onlarca talebe yetiştirdiğin yerlerde seni anıyoruz.
Üstadım! Rus küffarı memleketimizi işgal etmek için geldiğinde gönüllü alay komutanı Said-i Kürdi ve talebelerinin direnişinde görüyor ve kahramanca direnişinizi yeğenin ve birçok talebeni şehit verdiğini temaşa ediyoruz.

Üstadım! Norşin camisinde esaret dönüşü derse başlayışını ve tekrar ümmetin kurtuluş reçeteleri için kolları sıvadığını görüyoruz.
Üstadım! Erek dağına harabe bir kulübede inzivaya çekilip tefekkür ve ezkarla meşguliyetini, ümmetin derdine çareler aradığını görüyoruz. Ve ara ara cuma namazını kılmak için gittiğin Çovanis köyüne ve meşhur taleben Ali Çavuş'la hasbihal edişini duyuyoruz.

Üstadım! Seni rahat bırakmadılar ve sürgün edip başka diyarlara götürdüler. Götürülüşünü görür gibiyiz. Senin hayatının büyük bir kısmı senin adını verdiğin Yusufi medresede geçtiğini biliyoruz.

Ey Üstadım! seninle aramızdaki elli yedi yıllık mesafeden manen kabrinin başına gelip sesleniyoruz. 'Gönlünü ferah tut. Senin öğretilerinle binlerce genç yetişmiş/yetişiyorlar. Senin bize miras bıraktığın iman hakikatlarını kendimize kılavuz yapmış ve senin mücadele ettiğin Frenk, İngiliz, Rus ve laik rejim ile mücadeleye devam ediyoruz.

Ve yine senin medreseyi yusufiye dediğin medreseni binlerce sabırkeş kahraman nur dersleri ile talim görmektedirler. Senin iman topuzuna topuzlar ekleyerek senin ümidin olmaya devam ediyoruz. Sana ve senden sonra bu memleketlerde davanı sürdürüp senin yanına gelen yiğitlere selamlar olsun. Gözünüz arkada kalmasın.' Seni ve dostlarını rahmetle, minnetle anıyoruz. Vesselam