Kitap nedir? Neden okunur? Gereksiz bir zaman harcama aracı mı, yoksa bir entelektüel heves mi?

Elimize aldığımızda nefesimizi kesen, biran önce atmak istediğimiz kitaplar... Araç içinde veya bir parkta okuyanları gördüğümüzde tuhaf bakışlar ile sezdiğimiz bir eylemdir kitap okuma. Hele bir de eski kitaplar yok mu, nedir onlar; toz içinde kalmış dokunmak bile istemediğimiz rutubet kokan kitaplar! Neden birilerini heyecanlandırır? Sanki büyük bir hazine bulmuşçasına kendilerini kaptırırlar. Acaba nedir kitaplardaki bu sır!

Bazen insan güzel bir yemeğin hayalini kurar ve karşısında gördüğünde ağzını suyu akar. Günümüz toplum mühendisleri bu zaafiyeti çok iyi bildiklerinden yemek programları, festivaller ve dair etkinlikler düzenlerler. TV, dergi, gazete gibi kitle iletişim araçları vasıtasıyla habire insanların iştahlarını kabartmaya devam ederler. Tamamen toplumdaki arz-talep doğrultusunda hareket etmektedirler.

Medeniyetleri inşa eden kitap, ilim programları maalesef pek yayımlanmaz. Satış ve reklam arttıracak spor, magazin, yemek gibi programlar varken neden insanların uykusunu getirecek ilim programlarına yer verilsin ki.

Kitap bir medeniyettir. Köklü medeniyet kurmak isteyen tüm toplumların merkezinde kitap sevgisi yatar. Avrupa'nın kültür ve fikir temelini oluşturan Antik Yunan'dan bugün bahsedebiliyorsak kitaba olan hayranlıklarından dolayıdır. Aynı şekilde İslam medeniyetinin köklü olmasının merkezinde yine ilim ve kitap aşkı yatmaktadır. Alemlerin mürebbisi olan Allah ilk emri 'iqra'ile İslam medeniyetinin hangi argüman ile olacağını belirtmiş, şerefli kitabı Kur-an'da bunu bir çok defa belirtmiş ve rehberimiz seyidimiz Muhammed aleyhisselam ise ilmin ne kadar faziletli olduğunu adeta beyinlere kazımıştır.

Efendimiz aleyhisselam kurmuş olduğu suffe mektebine ailesinden daha çok önem vererek ilimin İslam toplumunun bekası olacağını vurgulamıştır. İslam'a hizmet eden ve cihad meydanlarında mücadele eden nice adsız cengaverler vardır; fakat bilinmemektedirler. Tanınan ve bilinenler ekserisi ilimle meşgul olanlardır.

Emirler ve sultanlar Allah'ın ve Rasulünün ilme verdiği değerden hareketle gurur duyabilecekleri kavramlar değişmiş, artık altın ve mücevheratın yerini kitap ve alimler almıştır. Zenginler ve ileri gelenler mal mülk edinmekten ziyade ilim sahipleri ve kitaplara hakim olmak istemişlerdir.

Bu amaçla kütüphaneler kurulmuş ve bunlar gurur vesilesi sayılmıştır.
Kitap ve ilmin altın devrini yaşadığı dönem olarak Endülüs dönemini sayarsak herhalde abartmış olmayız diye düşünüyorum.
Bugünkü İspanya'nın Endülüs şehirleri, Gırnata, Sevilla, Malaga ve Kurtuba kütüphaneleriyle tam bir kitap şehirleriydi.

Nerdeyse her mahallenin ayrı bir kütüphanesi vardı. Sadece ilim sahipleri, emirler, devlet adamları değil avam halk bile çılgınca kitap okuyorlardı. Zamanımızda düzenlenen çılgın partilerin yerine o dönemde kitap okuma ve ilim meclisleri düzenlenirdi. Devlet adamlarının hobisi ve eğlenceleri bu meclislere katılmak ve istifade etmekti.

İşte bu kitap medeniyetinden İbn-i Rüşt, İbn-i Arabi, İbn-i Tufeyl gibi bir çok ilim erbabı yetişiyor ve paha biçilmez eserleriyle dünyaya ilim ve irfan yayıyorlardı.
Devletleri idare edenler fetih ettikleri yerlerde savaş tazminatı olarak o bölgenin kitaplarına talip oluyorlardı.

Dünya tarihine damga vurmuş birçok devlet olmuştur. Bunlardan, ilimden nasibi olmayanlar kısa sürede yok olmuş veya etkileri sürmemiştir. Örnek olarak Moğollar tarih sayfalarında yer almalarına karşın medeniyet olarak bahsedemiyoruz. Çünkü ilimle bir meşguliyetleri olmamış.

Günümüz dünyasında halen en değerli olan bilgidir ve bilgiyi elinde bulunduranlar dünyaya hakim duruma gelmektedirler. Sosyal medyada iki fotoğraf çok dikkatimi çekmişti, iki fotoğrafın üzerinde 'üretenler ve tüketenler 'diye yazıyordu. Her iki fotoğraf metro'da çekilmiş, birisinde Japon gençler diğerinde ise Türkiyeli gençler vardı. Japon gençlerin tamamının elinde kitap var ve okuyorlar. Türkiyeli gençlerin elinde ise maalesef kitap okuyanların ürettiği birer cep telefonu vardı.

Artık bu durumdan kurtulmamız gerekiyor ve ilahi fermanın ilk emrine kulak vermemiz gerekiyor. Aksi takdirde her zaman yönetilen ve ezilip hor görülen bir toplum olmaktan öteye geçemeyiz. Selam ve dua ile….