Devlet memuru bir kardeşimiz anlatıyor; ‘’2020 yılı sonlarıydı görev yeri değişikliği nedeniyle bir ilçeden farklı bir ilçeye atandım. Atama nedeniyle kirada oturduğum evimi de değiştirmem gerekti. Atamamın yapıldığı ilçede iş yerime de çok uzak olmamasını istediğim bir muhitte ev arıyordum. Buldum dediğim evin sahibini aradım. Kira bedeli olarak vereceğim miktarı kabul ettim. Ancak ev sahibinin bazı şartları vardı. Bunlardan ilki memur veya kamu personeli dışında kimseye ev vermiyormuş. Çocuk sayısının da 2'yi geçmemiş olması, ayrıca yaramazlık tanımını da bilmediği her kelimesinden anlaşılan beyefendi yaramaz çocuk da istemiyormuş. Bir de binaya çok misafir de kabul edilmesi istenmediği için bina kapısı şifrelenmiş. Bu şartları duyduğumda misafirimin çok olmadığını haftada bir veya iki defa olabileceğini hatta bazı haftalarda hiç olmadığını, çocuk sayımın iki olduğunu belirttim. Hatta çocuklarımın evde çocuk yokmuş gibi düşündürebilecek kadar sakin olduklarını kiranın da beklediğimden düşük olduğunu söyledim. En çok önemsediği kamuda görevli olma şartını taşımama rağmen sırf bu şartından dolayı evi kiralamayacağımı belirterek görüşmeyi de hiçbir memura denk gelmeyesin diyerek sonlandırdım. Belirttiği şartlar bana göre ahlaki bir konuydu ben de ahlaklı davranmayanla aynı yerde yaşayamam düşüncesiyle o evi tutmadım’’ dedi.
Bu hafta kiraların yüksekliği ve konut yetersizliği konusuna değineyim diye düşünürken yukarıdaki husus aklıma geldi. Pervasızlığın koktuğu şartları da duydukça yaşanmış bir husus ile başlamak istedim. Aslında düşüncemde devletin denetleme konusundaki yetersizliği, eğer denetleme yapamıyorsanız kira konusunda destekler sunun veya şehirlere çadır kentler kurun ki halk bu ıstıraptan kurtulsun vs. şeklindeki halktan gelen sitemleri konu edinmek vardı. Ancak ev sahiplerinin kira konusundaki pervasızlığını görünce, devlet yoksa, başımızda sopa, kapımızda kolluk gücü olmazsa biz birbirimize mi düşeceğiz? Zulme mi kalkışacağız? Zor duruma düştüğümüzde birbirimize sahip çıkmayacak mıyız? Hani nerede dilimizdeki samimiyet? Dinimizdeki kardeşlik nerede? Cömert Kürt-Türk halkı, evini darda kalmışa açan, onu baş tacı, bizi millet yapan, insan budur dedirten şahsi duruşumuz duruşlarımız nerede? Ev sahipleri ve birkaç beton yığınına malik olduğuna inananlar olarak dönüp kendimize bir bakalım vicdanımızı ve nefsimizi bir yoklayalım. Allah aşkına hangisini daha çok dinlemişiz ve dinliyoruz? Nefsimize göre mi vicdanımıza göre mi hareket ediyoruz? Kendimizi sorgulayalım. Eğer nefsimize göre hareket ediyorsak lütfen bir geri adım atalım.
İlimiz için kira bedellerini bir kontrol edip en ücra yerden en merkezi bölgelere kadar bakayım dedim. 2500 lira civarında kiralık ilanlarını görünce şaşırıp inceledim. Meğerse günlük yazlık kira bedeliymiş ve 1+1 denilen, bir ailenin yaşayamayacağı evler için bile kira bedellerinin 5.500 TL'den başladığını oturulabilecek 2+1 bir evin kira bedellerinin de merkezi yerlerde 13.000 TL civarından, ücra yerlerde 8.000 TL'den başladığını gördüm
Buradan hareketle ev sahiplerine seslenmek istiyorum: Diyelim ki Edremit TOKİ'lerde evinizi kiralamak isteyen asgari ücretli 3 çocuklu bir vatandaş maaşını aldığı gün 17.002 TL’sinden 8.000 TL'yi size ödedi. Ayda 26 gün çalıştığını varsayıp ve bir çocuğunun da toplu taşıma ile okula gittiğini, ayda birkaç defa da hastane çarşı vb. sebeplerle ailenin toplu taşıma kullandığını düşünüp toplu taşımaya indirim yapması beklenen belediyenin de zam üstüne zam kararı almasını göz önünde bulundurarak aylık 3.000 TL'yi en iyimser tabirle buraya harcadığını düşünelim. 1 yıllık ücretsiz mutfak doğalgazının acısını çıkartırcasına yapılan yüzde 38’lik zam ile birlikte zamlı doğalgaz, elektrik, zamlı su, telefon vb. faturalara kış şartlarını da göz önünde bulundurarak ayda ortalama 5.000 TL ödediğini düşünelim. Günlük de 4 ekmek olmak üzere aylık 120x8 TL’den 960 TL ekmeğe ödediğini varsayalım ki bu hesaplamayı kabataslak ve belki asgari ücretli kardeşlerimizin böyle hesap mı olur diyebileceği bir şekilde yaptığımızda bile 8.000+3.000+5.000+960 = 16.960 lira kesin gideri olan bir vatandaş için mutfağına, ailesine, giyimine, çocuklarının okul harçlığına kadar hiçbir şeyi düşünmeden hesap yaptığımızda bu vatandaşın elinde 42 TL kalıyor. Ey vicdanını yitirmiş ev sahibi vatandaşım sen aldığın kiralar ve diğer kazançların ile yastığına karnın da tok bir şekilde başını koyduğunda komşun açken tokluğundan utanmıyorsan devleti suçlu bulup ekonomi çarkındaki senin de adaletsizliğini, aç gözlülüğünü görmüyorsan devam et. Fakat unutma ki bu açgözlülükle devam edersen ‘’… we mimma rezeqnahum yunfiqun’’ denilerek bahsedilen onurlu insan sınıfına asla yaklaşamayacaksın bile.
Bir de ahlaklı ve vicdanlı ev ve iş yeri sahiplerine kirayı yükseltmeyerek piyasayı bozuyorsun kirayı yüksek tut ki piyasa bozulmasın diyen, gözünü para hırsı bürümüş insan görünümlü paraperestlere de şaşırmak dışında elimizden bir şey gelmiyor. Ve maalesef bu da daha iğrenç bir tablo olarak karşımıza çıkmıyor değil.
İnşallah AHİRET hesabı yaparak insanımıza karşı gerekli hassasiyeti gösterelim. Adalet anlayışının güçlü olandan yana olduğu hiçbir devletin vicdanı olmadı… Olmuyor… Hiç olmayacak da. Bu yüzden devletlerin var olmayan vicdanlarının sızlamasını beklerseniz kısık sesler asla duyulmayacak. Gelin içimizdeki kısık seslere bizler ses olalım ve Rabbimizin bize bahşettiği hüküm terazisi olan vicdanlarımıza kulak verip toplum olarak birbirimize nefes olalım. Unutmayalım merhametsize asla merhamet edilmeyecek.
Selam ve dua ile.