TBMM'de basın toplantısı düzenleyen HÜDA PAR Sözcüsü ve Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, engelli bireylerin kamuya istihdamı ve Genel Sağlık Sigortası primleri ile ilgili sorunları gündeme getirdi.
Basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ramanlı, CHP'li Esenyurt Belediye Başkanı'na yönelik terör soruşturması ve söz konusu belediyeye kayyum atanmasına dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Yoğun siyasi polemikler devam ederken hayatın da devam ettiği gerçeğini hatırlatarak sözlerine başlayan Ramanlı, engelli bireylerin haklarını gündeme getirdi.
Ramanlı, "Birlikte sokakları aşındırdığımız, kamu kurumlarında karşılaştığımız, kamu hizmetlerini birlikte aldığımızda yan yana durduğumuz engelli bireylerin haklarını bugün gündem etmek istiyoruz. Malumunuz tasarruf tedbirleri, deprem, pandemi derken kamuda da ciddi bir daralma, personel alımında ciddi bir azalma görüyoruz. Belki vücut azaları tam olan bireyler özel sektörde bir biçimde ya da kendi işini kurmakta belli imkanlara sahipken engelli bireylerin bu konuda çok büyük dezavantajlar yaşadığını hepimiz biliyoruz. Başta aslında belediye hizmetleri olmak üzere pek çok alanda sıkıntı çeken, kamu binalarına girme konusunda bile ciddi sıkıntılar çeken engelli bireylerin bizden, siyasetçilerden, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden ve hükümetten oldukça fazla beklentileri var. Bu beklentiler pozitif ayrımcılık beklentisi değil, bugün itibariyle dezavantajlı oldukları için bir eşitlenme talebidir. Bu taleplere daha fazla seyirci kalmamamız gerekiyor. Sosyal hayatta engelli bireylerin de rahat bir biçimde yaşayabilmeleri, kamu hizmetlerinden istifade edebilmeleri, alışveriş yapabilmeleri, gezebilmeleri için bütün imkanları oluşturmalıyız. Çünkü hepimiz sıklıkla şunu ifade etmiyor muyuz? Hepimiz birer engelli adayıyız." dedi.
"Engelliler için yüzde 3'lük kontenjanı yüzde 6'ya çıkarmanın hal çaresine bakmamız gerekiyor"
Engelli bireylerin kamuda istihdamı için ayrılan yüzde 3 kontenjanın yüzde 6'ya çıkarılması gerektiğini ifade eden Ramanlı şunları kaydetti:
"Bugün itibariyle partimize engelli bireylerin çok sıklıkla ulaşıp gündem etmemizi istedikleri bir husus var. O da E-KPSS ile kamuya engelli alımı… Yıllar içerisinde kamuya personel alımında bir azalmanın olduğunu biliyoruz. Vücut azaları tam olan insanlar kamuda yerleşme imkânı bulmasalar bile özel sektörde bir biçimde yerleşebilme imkanına kavuşabiliyorlar, kendi işlerini kurabiliyor ama engelli bireylerin maalesef böyle bir imkanı yok. Normal şartlarda yüzde 3 kontenjan ayrılmak suretiyle engelli bireylerin de kamuda istihdamı aslında öngörülmüş ama yıllar içerisinde personel alımında azalma meydana geldiği için sayısal olarak engelli bireylerin de kamuda istihdamı maalesef gün geçtikçe azalıyor. Engelli bireyler için yaşamını devam ettirebilmek, iaşesini sağlayabilmek ve kendi emeğiyle aslında kendi geçimini sağlayabilmek bir haktır. Bu hakkı engellilerden mahrum etmemek gerekiyor. Bugün itibariyle aslında konuşmamız gereken durumlardan biri bu. Engelliler için yüzde 3'lük kontenjanı yüzde 6'ya çıkarmanın hal çaresine bakmamız gerekiyor. Bunun için bir yasal düzenleme şart. Evet, buna HÜDA PAR olarak biz varız ve engelli bireylerimizin de kendi emeğiyle kamuda yer alabilmesi, insanca bir hayat standardına kavuşabilmesi de hepimizin görev ve sorumluluğudur. Bugün belki herhangi bir engeli olmayan insanlar için bu tahayyülü zor bir durum olsa da hepimiz birer engelli adayı olarak, engelli bireyler için üzerimize düşen sorumluluğu yapmakla mükellefiz."
"Genel Sağlık Sigortası'nın tercihe bağlı hale getirilmesini sağlamak gerekiyor"
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın Genel Sağlık Sigortası prim borçlarının tahsiline girişmesi ile ilgili de konuşan Ramanlı, "2012 yılında çıkarılan ve yürürlüğe konulan kanunla Genel Sağlık Sigortası uygulamasına başlatıldı. Neydi o Genel Sağlık Sigortası? Artık isteğe bağlı sigortalılık ortadan kalkıyor, herkes sağlık sigortası kapsamına alınıyor. Çalışan da çalışmayan da bir biçimde prim ödemek zorunda bırakılıyor. Yıllar içerisinde bundan dar gelirliler ciddi manada sıkıntı çektiler. Özellikle lise mezunları, üniversite mezunları, iş bulamayan gençler ya da dükkânını kapatıp iktisadi faaliyetine devam edemeyen esnaflar ya da çiftçiler çalışmadığı halde hastaneye belki hiç uğramadığı halde büyük meblağlarda prim borcu altına girdiler. Bugünlerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu prim borçlarının tahsiline girişti. Daha önce 2012 ve 2013 yıllarına ait Genel Sağlık Sigortası primlerinin terkin edilmesi mümkün hale gelmişken bugün artık bunun ya faizinden vazgeçilmesi ya da bu kanunun yeniden bir düzenlemeye tabi tutularak sağlık sigortasının tercihe bağlı hale getirilmesini sağlamak gerekiyor." dedi.
"Genel Sağlık Sigortası primi ödemesinin mecburi olması özellikle nüfusu fazla olan haneler için çok büyük bir yük"
Genel Sağlık Sigortası primi ödemesinin tercihe bağlı olması için yasal düzenleme yapılması gerektiğini söyleyen Ramanlı, "Biliyorsunuz hanede kişi başına düşen gelir eğer asgari ücretinin üçte birinden fazlaysa o hanedeki tüm bireylerin Genel Sağlık Sigortası primi ödemesi mecburi hale getiriliyor. Bu yıl itibariyle aylık Genel Sağlık Sigortası primi 600 TL civarında. Bunu hane halkından her birinin yani lise mezunları için azami 20, üniversite mezunları için azami 25 yaşından sonra ödeme mecburiyetinde kalmalarını dikkate aldığımızda çok ciddi bir yekûn tutuyor. Bunun bir biçimde hal çaresine bakmamız gerekiyor. Çünkü bu hâlihazırda yeteri kadar geliri olmayan özellikle nüfusu fazla olan haneler için çok büyük bir yük haline gelmiş durumda. Bununla ilgili acilen bir yasal düzenleme yapılması da şarttır. Buradan hükümete de bu çağrıyı yapıyoruz; bu konuda yapılacak olan düzenlemelere HÜDA PAR olarak biz destek vereceğiz." ifadelerini kullandı.
CHP'li Esenyurt Belediye Başkanı'na yönelik terör soruşturması ve belediyeye kayyum atanması…
CHP Belediyesi'ne yönelik terör soruşturmasına dair basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Ramanlı, "Söz konusu olan belediye, Cumhuriyet Halk Partisi Belediyesi. O Cumhuriyet Halk Partisi ki Genel Başkanı'ndan Sözcülerine kadar her HÜDA PAR'ı ağızlarına aldıklarında hakaretamiz cümleler kuran bir parti. O Cumhuriyet Halk Partisi ki süreç içerisinde kurulduğu günden belki bugüne kadar çeşitli zamanlarda millet iradesinin karşısında konumlanan bir parti. O Cumhuriyet Halk Partisi ki inanç ve değerlerimizle mütemadiyen kavgalı olan bir parti. O Cumhuriyet Halk Partisi ki bizi terörle iltisaklı göstermeye çalışırken silahlı örgütle ilişkisini saklamayan bir parti ile 'Kent Uzlaşısı' adı altında yerel seçimlerde ittifak yapan bir parti. O Cumhuriyet Halk Partisi ki milletin, memleketin faydasına olan her ne konu olursa olsun mutlaka memleketin zararına işlerin peşinde koşan, memleketin zararına ne iş varsa onu kendine meslek edinen bir parti. Beklersiniz ki 'oh olsun' diyelim. Ama biz Cumhuriyet Halk Partisi'ni kendimize öğretmen belleyen bir parti değiliz. Onların bize karşı yapıp ettiklerine karşı onlara yapılana 'oh olsun' demeyiz. Bu Cumhuriyet Halk Partisi ile ilgili değil bütün partilerle ilgili olan tutumumuzdur." dedi.
"Mevzuata göre kayyum uygulaması kanuna uygun olabilir ama bizce hukuka uygun değildir"
Kayyum uygulamasına yönelik düşüncelerinin öteden beridir belli olduğunu ifade eden Ramanlı, bu uygulamanın mevzuata uygun olsa da hukuka uygun olmadığını belirterek şunları kaydetti:
"Bizim kayyum uygulamasına karşı düşüncemiz de yaklaşımımız da bellidir. Bizim düşüncemiz şudur; seçilmiş olmak hiç kimseye suç işleme özgürlüğü vermez. Kim olursa olsun suç işlemişse hakkında soruşturma başlatılabilir, yargılanabilir. Masum mudur, suçlu mudur, mücrim midir? Ona mahkeme karar verir. Biri seçildi, halkın oyuyla geldi o halde her türlü suçu işleyebilir mantığını reddediyoruz. Ama şunu da ilave etmek gerekiyor; kayyum uygulaması suç isnadı altında olan bir belediye başkanının görevden el çektirilmesi ile sınırlı değil, uygulamada ve mevzuatın getirdiği imkanlar çerçevesinde bütün Meclisi de baypas eden maalesef bir uygulamadır. O yüzden bize göre suç işleyen her kim varsa suç ve cezaların şahsiliği ilkesi gereğince kendisi hakkında soruşturma yapılabilir. Yargı kendi kuralları çerçevesinde bir karar verir. Ama bu yapılırken bütün bir Meclis baypas edilmek suretiyle bir kamu görevlisi, bir atanmış kişi bütün o belediyenin yetkilerini kullanmaya hakkı yoktur. Olması gereken Belediye Meclisi, Belediye Başkanı hakkında böyle bir tasarrufta bulunulmuş ise durumun selameti açısından, soruşturmanın selameti açısından, gerçeklerin ortaya çıkarılması açısından, bazı tedbirler alınacaksa belediyenin idaresi Belediye Meclisi'ne aittir. O Belediye Meclisi kendi içerisinden bir başkanı seçer. O başkanın riyasetinde belediye hizmetlerini yürütür. Bununla korunması gereken husus, halkın iradesidir. Çünkü halk, oylarıyla Meclis Başkanı'nı da Meclis Üyeleri'ni de seçmiştir. Belediye Başkanı'nı da halk seçmiştir. Dolayısıyla halkın iradesine saygı gösterilmesi gerekiyor. Yapılanlar kanuna uygun olabilir. Mevzuata göre kayyum uygulaması kanuna uygun olabilir ama bizce hukuka uygun değildir."