Pandemi süreci ile beraber birçok şeyin fiyatı vatandaşı mağdur edecek kadar
arttı ve artmaya devam ediyor. Tabi mağdur olan zengin vatandaş değil fakir
vatandaştır. Kaba bir tabir ile “olan yine fakire oluyor”. Çünkü fakir vatandaş
aldığı maaş ile geçimini bile yapamıyorken yapılan zamlar ile aileyi
geçindirmesi imkânsız hale geliyor. Aldığı maaş geçimini sağlayamıyorken bir de
çocuğunun evlilik çağı gelmişse vay haline o vatandaşın. Günümüz şartlarında
bir düğünün masrafları yüz bin TL’nin aşağısında değil. Aslında İslami usullere
göre yapılan bir düğünün masraflarının bu kadar olması mümkün değildir. Ama
günümüz Müslümanları maalesef ölçü olarak İslam dinini değil İslam ile
uyuşmayan gelenek ve görenekleri baz alıyorlar. Bu durum da gelenek ve
görenekleri bir biriyle uyuşmayan iki taraf arasında maddi ve manevi sorunların
çıkmasına sebep oluyor. Hâlbuki evliliği Allah’ın emri, peygamberinin sünneti
ve aynı zamanda akrabalık halkasını genişletmek için yapmaları gerekir. Ama
hepimiz bir şekilde haberdar olmuşuz ki İslama ve Sünnete aykırı yapılan her
düğün, Damat- Gelin ve her iki tarafın
fertleri açısından bir bunalım süreci olmuştur. Düğün sürecinde iki taraf
arasında sorun teşkil eden en önemli hususlardan bir tanesi de ‘altın’
meselesidir. Eğer gelin tarafı fazla altın talebinde bulunursa ve damat tarafı
da bunu karşılayacak zenginlikte değilse genel itibariyle iki taraf arasında
sorun çıkar. Bu durum gelin ve damat arasında da sorunların çıkmasına sebep
olur.
Gelin; ‘biz fazla altın istemedik ama
senin ailen cimri davranıyor’ der.
Damat da; ‘hayır! Sen benim aileme hakaret ediyorsun,
benim ailem cimri değil ve senin ailen de fazla altın istiyor’ der.
Altın’dan dolayı damat ve gelin adaylarının arası daha düğün yapılmadan bozulmuş
oluyor. Damat ve gelinin anne ve babaları ise çocuklarını mutlu etmek için
düğün yaptıklarını iddia ediyorlar. Ama ne yazık ki iddia ispat edilmeden bir
anlam ifade etmez. Daha doğrusu çocuklarının mutluluklarını birkaç gram altına
kurban ediyorlar. O zaman ebeveynlere şöyle bir soru sorsak yanlış olmaz her
halde; “evlilik sünnet midir yoksa altın mıdır?” ben inanıyorum ki ebeveynlerin
çoğu ‘tabi ki sünnettir’ diyeceklerdir. Ama pratikte sünnetin tam tersini yapmaya
yine de devam ederler.
Altın fiyatları da son zamanlarda
neredeyse yüzde iki yüz armış durumda ve bu fiyat artışı gençlerin evliliğe
karşı olan isteklerini azaltmakta hatta günümüz şartlarında evliliğin mümkün
olamayacağını savunur hale gelmelerine sebep olmaktadır. Evlilikte altın
olmazsa olmaz mıdır? Ya da evlilik altından mı ibarettir?
Evet, İslam’da mehir vardır ve gelinin bir hakkıdır. Ama bu mehirin illaki
altın olacağı ile ilgili bir kaide yoktur. Mehir olarak damattan sadece Yasin-i
şerif’i ezberlemesini isteyen gelinler de var. Belki bu örnek size çok uç gelebilir
ama sizce de Yasin-i şerif’in ezberlenmesi altından daha hayırlı değil mi?
Peki, ne olacak bu halimiz? Diyebilirsiniz
Bu sorunun cevabını iki ana başlık altında inceleyip cevabını vermeye
çalışacağım.
1-Adetlerimiz;
a)Önce söz konusu âdetimizin İslama uygun olup olmadığına bakmamız lazım. Uygun
değilse bu âdetimizi ya ıslah edip İslama uygun hale getirmeliyiz ya da söz
konusu âdetimizi evlilik için bir ölçü kabul etmemeliyiz. Böyle yapmazsak ve
her iki taraf da kendi âdetinde diretirse bu iş başlamadan biter. Anlayacağınız
mutlu etmeye çalıştığımız çocuklarımızı evlilikten soğutmuş oluruz ki bu da
peygamberimizin sünnetinden bir Müslüman’ı soğuttuğumuz için de büyük bir vebal
olur.
b)Arzu ve isteklerin de her iki tarafı mağdur etmemesi gerekir. Çünkü bu arzu
ve istekler gereği gibi bir karşılık bulursa yani yerine getirilirse birkaç yıl
sonra bu ölçüsüz arzu ve istekler birer adet halini alır.
c)Özellikle Doğu Anadolu Bölgesi aşiret anlayışının etkili olduğu bir bölgedir.
Ve bu anlayış düğünlerin ticarete dönüşmesine sebep olmaktadır. Herhangi bir
aşiret düğün yaptığı zaman bazen kilolarca altın hediye edildiği görülür ve bu
durum çevre halkın özenmesine sebep olmaktadır. Dolayısıyla, halk olarak
aşireti değil İslam’ı ölçü olarak almalıyız. İnsanlar ne kadar da İslama uygun
olmayan adetlerinde diretse de biz İslam’ı ölçü almada direteceğiz. Aksi takdirde
bu problemin önünü alamayız.
2-Dünyevileşme meylimiz;
a)Evet, asrımızın en büyük hastalığı diyebileceğimiz bir problemdir
dünyevileşme. Bu hastalığı düğünlerimizde de görmeye başladık.
Van’ın bir ilçesinde yaşanmış bir olayı
size aktarayım; adamın biri düğün yapıyor ve haliyle düğünlerine iştirak ettiği
herkesi davet ediyor ki gittiği düğünlerde attığı paraları toplayabilsin. Ve
derken düğün olup bitiyor. Adam araştırıyor düğününe gittiği birisi kendi
düğüne gelmemiş. Bunu üzerine şehre gidip düğününe gelmeyen adamın hesabına
adamın haberi olmadığı halde eşya alıyor. Tabi adamın sonradan haberi oluyor ve
hesabına eşya alan düğün sahibini arayıp neden böyle bir şey yaptığını
söylüyor. Düğün sahibinin verdiği cevap ise şöyle;”ben senin düğününe geldim ve
para attım sen ise benim düğünüme gelmedin ben de senin düğününde attığım para
kadar eşya aldım. ”sizce bu dünyevileşme değil de nedir. Allah aşkına damat ve
gelinin mutluluğu bu düğünün neresinde!
b)Diğer bir husus ise halkımızın çocuklarının mutluluğunu alacağı pahalı eşyada
görüyor olmasıdır. Mutluluk ve huzurun eşya ile hiçbir alakası yoktur ki eşya
mutlu etmez İslam mutlu eder ve İslam’a göre yaşamak huzur verir.
c)Başlık parası hususunu da annenin süt hakkı olarak tarif ediyorlar. Bir anne
süt hakkını başlık parasıyla mı elde ediyor? Ya da çocuğuna bakıcılık mı yaptı
karşılığını istiyor. Pes doğrusu.
d)Rızık endişesi ise düğünlerin böylesi pahalıya mal olması sebebiyle damat
adaylarının kalbinde yer edinmiş durumda. Allah rezzaktır ve bütün mahlûkatın
rızkına kefil olmuştur. Allah’ın kefil olduğu bir işte endişe olur mu? Allah-u
Zülcelâl ayet-i kerimede; “eğer fakir iseler onları lutfuyla zenginleştirir ”
diye buyurduğu halde bizler rızık endişesi sebebiyle evlenmiyorsak bu Allah’ın
Rezzak olduğuna olan inancımızın zayıf olduğunu gösterir.
Bu sorunun çözümü için hükümetin bölgesel bazda bir çalışma yapması şart. Neden
bölgesel bazda dedim. Çünkü her bölgenin kendine göre gelenek ve görenekleri
var. Evliliği zorlaştıran her gelenek ve görenek uygun bir şekilde ıslah
edilmelidir.
Son olarak evlilik çağında olan kardeşlerime sesleniyorum; insanlar İslam’a
aykırı olan adet ve isteklerde direttiği sürece siz de İslam’ı ölçü almada
diretin. Böyle yaparsanız en azından Allah’a vereceğiniz bir hesabınız olur.
Aksi takdirde Allah’a hesap veremezsiniz.