Dünya yaratılışından günümüze çeşit çeşit insanlar yaratılıp birçok nesiller
yok olup güzel eserleri ile tarihe isim yazdırmışlardır, ya da zilletleri ile
tarih tutanaklarında yerleri almışlardır.
Bazı nesiller vardır ki; hemen hemen bütün tarih kitapları konu almış ve yaşam
tarzları olsun kişilik ve insanlık yönleri olsun halen günümüzde zikr
edilmektedir.
Bunların en başından gelen nesil şüphesiz hepimizin malumu ve birçoğunun
hayatlarına vakıf olduğumuz Sahabe nesli.
Sahabeler daha aziz İslam davası ile tanışmadan evvel pek parlak bir hayat
yaşamamaktadırlar. Bedevi bir topluluk olan bu nesil barbar, yobaz, cani, cahil
vs insanlık namına hiçbir eseri olmayan, duyguları ile hareket eden,
duygularının esiri bir nesil bir topluluk idi.
Ancak Allah Resulu ( sav ) hayat metodu aziz İslam davasını onlara getirene
kadar.
Bu bedevi topluluk yavaş yavaş İslam ile şereflenince gerek hayat tarzları
olsun gerekse insani yönleri olsun tamamıyla değiştirip Allah’ın istediği kulluğu
benimseyip kulluk vazifelerine en güzel şekilde yön vermişlerdir.
Allah Resulünün değimiyle ‘Ashabım
yıldızlar gibidir. Hangisine tabi olsanız hidayete erersiniz’ sözü bunu en
güzel şekilde özetlemektedir.
Barbar ve cani olan bu topluluk ne oldu ki yaşam tarzları bu derece ciddi bir
değişim dönüşüme bürünüp bin küsür yıl geçmesine rağmen halen aranan, özlem
duyulan ve imrenilen bir nesil oluverdi!
Sahabe nesli cehalet devrinde hayattan hiçbir tat lezzet almazlardı. Onlar
belki birçoğu o çirkef hayattan çok şey yapmak istemiştir ki gelenek ve görenekler,
töre, örf ve adetlere boyun eğip susmuşlardır.
Şimdi içinde bulunduğumuz zaman nesline bir bakalım.
Günümüzde yetişen nesil tamamıyla duygusuz, meteryalist, nefsi duygularına esir
düşmüş, bilimden, ilimden tamamen uzak bir hayat tarzı yaşamaktadırlar.
Oysa bilimsel olarak yetişen yeni nesil tam tersine imkânların çok olduğu ahir
zamanda daha ileri görüşlü, daha zeki ve dünyanın geçici bir yurt olduğunu
bilip ahretlerine daha sıkı sıkıya bağlı olmaları gerekmektedir. Fakat maalesef
emperyalist güçler gençlerimizi tamamıyla sosyal medya bağımlısı haline getirip
duygularını kökten yok edip bütün enerjilerini hep dünyada kalacak şekilde
dünyevileştirdiler. Bizlerde bu gençlerimizi gözümüzün önünde eriyip yok oluşları
maalesef seyr etmekteyiz.
Birçok gencimizle gerek sözlü, gerekse sosyal medya bağı ile iletişime geçerek
dünya hakkında ki görüşlerine başvurulduğu zaman bu yetişen neslin ne kadar
tehlikeli olduğuna şahitlik edeceksiniz.
Yetişen yeni nesil Allah’tan habersiz, dünyaya geliş amaçlarını bilmez, okuyup
araştırmaktan aciz, duyguları ile olaylara yaklaşım tarzları, gerek sosyal medya,
gerekse TV başlarında, oyun salonlarında sahte kahramanlara özentileri gün
geçtikçe birçok çirkinlikleri gün yüzüne çıkmaktadır.
Oysa Allah (cc) yüce kitabında Ey imân etmiş olanlar! Nefislerinizi ve
ailelerinizi bir ateşten koruyunuz ki, onun yakacağı, insanlardır ve taşlardır.
Üzerinde iri gövdeli, sert tâbiatlı melekler vardır. Onlar, Allah'ın
kendilerine emrettiği şeyde âsi olmazlar ve emrolundukları şeyi yapıverirler
(Tahrim 6)
Evet bizlerde öncelikli olarak kendi nefsimizden başlayarak ailemizi muhafaza
etmemiz, sahip çıkmamız gerekmektedir. Geleceğimiz olan nesli Allah’ın rızasını
gözeterek yetiştirip onları aslı görevleri hatırlatıp, dünyaya geliş gayelerine
odaklandırmamız gerekmektedir. Sosyal medyayı doğru kullanmalarına yardımcı
olacak kişi/kişilerle görüştürüp daha dikkatli kullanmalarına yardımcı olarak
başlayabiliriz.
Çocuklarımızı yanımıza alarak en az haftada bir duygularını körerten
ortamlardan uzaklaştırıp Allah’ı anan ortamlara-sohbetlere iştirak ederek
maneviyatlarını, ilmi bilgilerini tazeleyip yeşertebilir.
Haftada en az iki defa ailemizi toplayıp telefon ve televizyondan uzak bir
ortamda aile reisleri ailenin eksik olduğu konu ile ilgili araştırma-çalışma
yapıp ev halkı ile kısada olsa bir sohbet ortamı gerçekleştirebiliriz.
Vakit namazlarında evlatlarımızın elinden tutup camide namaz kılıp caminin
maneviyatını teneffüs ettirebilir.
Göreceğiz ki evlatlarımız yavaş yavaş düzelip kendi özlerine döndüğünü ve topluma
faydalı, nitelikli birer insan olup ve gelecek adına da umut
taşıyıvermişlerdir.
Resulullah (sav) buyurduğu gibi “Hiçbir
anne baba, çocuğuna güzel edep ve terbiyeden daha iyi bir ikramda bulunamaz.” İbn Mace, Edep, 3. Tirmizi, Birr,33.
Bizlerde evlatlarımızı en güzel şekilde Rabbine kul ümmete hayırlı bir misyon
yükleyerek yetiştirip Hesap gününde evlatlarımızdan kaçan değil, evlatlarımızla
gurur duyup dik duran kullardan oluruz. İnşaAllah.