Bismillah
“Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin” (Furkan 77)
Dua: Kulun Rabbini tanıyarak O’nun yüceliği, sınırsız ve sonsuz kudreti karşısında kendi acizliğini, zayıflığını ve güçsüzlüğünü itiraf etmesi; derin bir sevgi ve saygı içinde O’ndan yardım niyaz etmesidir. Allah’ın birliğini dile getirme ve O’nu övgüyle anma hem bir zikir hem de duadır. Allah’tan af dilemek, merhametini niyaz etmek gibi manevi isteklere ve dünya ile ilgili dileklere de dua denir. Zaten zikir, şükür, hamdü sena, tövbe ve istiğfar ile duayı birbirinden ayırmak mümkün değildir. İnsanın Cenâb-ı Hakk’a kulluğunu, bağlılığını dile getirmesi; O’nsuz olamayacağını ve O yardım etmeden hiçbir şey yapamayacağını belirtmesi de bir duadır.
Dua edeceğiz ama duanın kabulü için ne yapmalıyız? Neler; hangi hal veya iş duanın kabulünü gerektiriyor? Bunları bilmek lazım.Yoksa papağan misalitekrar edip durduğumuz tüm dualar kabul olmayabilir ve sonra sıkılarak: “Ya Rabbi ben dua da ettim kabul olmadı” diye serzenişte bulunur, ye’se düşüp maazallah günaha girebiliriz.
Bu sebeple Peygamberimiz aleyhi selat u wesselama kulak vermek ve duanın kabulünün sırını öğrenmek gerekir.Buhari’nin hadis kitabı, Resulullah'ın (SAV) mağaraya sığınmış üç arkadaşın hikâyesini bize aktarıyor:"Bu üç arkadaşın şiddetli bir fırtınadan kaçıp sığındıkları mağaranın girişi büyük bir kaya parçası tarafından kapatılıyor. Bunun üzerine oradan kurtulmak için bu üç arkadaş, yaptıkları ihlaslı bir amelini sunarak Allah’a duada bulunuyorlar. Her biri bir parça kayayı oynatıp tamamen oradan kurtuluyorlar.”
Bir diğer örnek de Uhud savaşı esnasında sahabeden Abdullah Bin Cahş'ın (r.a) meselesidir. Abdullah bin Cahş (r.a), şehit olmak için duasının makbul olacağı bir zatı aramış ve Sad Bin Ebi Vakkas'ı (r.a) bulup ondan şehit olması için dua istemiştir. Yapılan dua neticesinde arzu ettiği şekilde şehadete ulaşmıştır.
Evet, sürekli dua edeceğiz ama kabul olması için iyi ve ihlaslı ve Allah’a kurbiyet (yakınlaştıracak) amellere ihtiyacımız var. Bu ameller bizim isteklerimizin, niyazımızın yerine gelmesi için elzemdir.
Bu sebeple dua ve amel birbirleriyle ilişkili kavramlardır ve birbirlerinden ayrı düşünülemezler. Çünkü “Ameller duanın kabulü, dua amellerin getirisidir.”
Herkes daha önce kabul olan ve olmayan dualarının hangi şartlarda ve hangi ameller eşliğinde yapıldığını yoklarsa, mevzubahis durumu açık bir şekilde görecektir. Hülasa ihlaslı amellerinin; isteklerine cevap olduğunu müşahede edecektir.
Burada ibadetleri kast etmiyorum,ihlaslı amellerden bahsediyorum. Yani namaz, oruç hac, zekât vb ibadetler zaten mü’minin yapması gereken kulluk görevleridir. Yazımda bahsi geçen ve "mağaraya sığınmış üç arkadaşın macerasını" anlatan hikayeyidoğru okumak ve hangi amellerin duaya icabeti getirdiğini iyi anlamak lazım gelir. İnfak, iyilik, cömertlik, davet, anne/babaya saygı... listeyi uzatabiliriz. İşte icabeti celb edecek ameller bunlardır.Bu ameller, bizi toplumda ayrı bir konuma getirmekle beraber Allah’a yakınlaştırıcı, duaya icabet ettirici bir durum da oluşur inşallah.
Vesselam