Bu şekilde bir karar alırlar, içlerinden bir heyet seçerler ve ağanın kapısını çalarlar. İçeri girdiklerinde ağa heybetine bürünüp yüksek sesle bağırır;
“Yine niye geldiniz, ne istiyorsunuz ulan, söyleyin!”
Adamların dizlerinin bağı bir anda çözülüverir;
“Ağam, şey, diyecektik ki peyniriniz yağlı mı olsun yavan mı, yağınız tuzlu mu olsun tuzsuz mu?”
Şu günlerde gündeme yine anayasa değişikliği getiriliyor, sivil bir anayasa yapmanın zamanı geldi deniliyor.
Kusura bakmayın ama ırkçılığın, milliyetçiliğin böylesine kabardığı, Kemalizme tapınma adına birilerinin kendi tanrılarına şirk koşturmadığı bir mevsimde sivil bir anayasa yapılabileceğine dair hiçbir ümidim yok.
Olsa olsa; “Ağam, peyniriniz yağlı mı olsun yavan mı?” demekten öteye gidilemeyecektir.
Efendiler, hem size kim böyle bir hak vermiştir, kim demiş size anayasanızı kendiniz yapabilirsiniz diye? Bu anayasayı yapanlar yapmıştır, asla dokunamaz, değiştiremezsiniz. Size düşen uslu uslu itaat etmektir, boş yere gürültü yapmayın, oturun oturduğunuz yerde, sütünüzü için ve yatağınıza yatın.
Ve bir de nankörlük etmeyin, sayesinde var olduğunuz ağanızın peynirini, yağını yapıp getirin vesselam.
Daha önce de bu konuya değindiğimi hatırlıyorum; Bu mevsim anayasa yapma mevsimi değil demiştim, aynı düşüncedeyim.
Bırakın, şimdilik böyle kalsın bu anayasa. Ivır zıvır, eften püften birkaç maddesinin değiştirilmesiyle bu millet boş yere avutulmasın.
Mesele kıble meselesidir. Bu milletin kıblesi bundan bir asır önce Kâbe’den Çankaya’ya çevrilmiştir, önce kıble halledilmelidir, söylediğimiz gibi gerisi hep eften püften teferruattır vesselam.