Güncel

Alkolün yasaklanması suç ve suçlu ile mücadelede zorunluluktur

Abone Ol

​HÜDA PAR Sözcüsü Yunus Emiroğlu, "Kamu düzenini bozan, şiddet ve cinayet vakalarına yol açan, ailelerin dağılmasına neden olan ve toplumu ifsat eden en büyük felaket alkollü içki tüketimidir." dedi. Türkiyenin gündemdeki sorunları hakkında da konuşan Emiroğlu çözüm önerilerini söyledi 

HÜDA PAR Sözcüsü Yunus Emiroğlu, partisinin iç ve dış gündeme ilişkin değerlendirmesini paylaştı.

Emiroğlu, 7. Dönem Toplu Sözleşme süreci ve kamu çalışanlarının zam oranları; yüksek kira ve konut sorunu; tesettürlü kadınlara yönelik hakaret ve saldırılar ile İstanbul Valiliği'nin "alkol" kararı konusunda önemli değerlendirmelerde bulundu.

Emiroğlu'nun gündeminde Kerkük'te yaşanan olaylar ve Deyr Ez- Zor'daki çatışmalar da vardı.

7. Dönem Toplu Sözleşme süreci ve kamu çalışanlarının zam oranları

Kamu işveren heyeti ile çalışanları temsilen yetkili sendikalar arasında yapılan 7. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri sürecini değerlendiren Emiroğlu, "Zam oranları, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'nca verilen kararla noktalandı. Memur ve memur emeklilerinin maaşlarına 2024 ve 2025 yıllarında yapılacak zam oranları, beklentilerin çok altında kaldı." dedi.

Merkez Bankası'nın 2024 yılı için yüzde 33, 2025 yılı için yüzde 15 olarak açıkladığı enflasyon beklentisinin de altında kalan zam oranlarının, 2024 yılı için yüzde 15 + yüzde 10, 2025 yılı için de yüzde 6 + yüzde 5 şeklinde gerçekleştiğini belirten Emiroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Hedef enflasyon verilerinin sürekli revize edildiği bu enflasyonist ortamda memur ve memur emeklileri için kararlaştırılan zam oranları ne çalışanları ne emeklileri ne de kamuoyunu tatmin etmiştir nede sevindirmiştir. Gerçekleşen yıllık enflasyon rakamları içerisinde gıda, giyim, ulaşım, eğitim ve kira gibi temel giderlerin payının daha yüksek olması, enflasyon oranlarına ek olarak refah payının da ücret zamlarına eklenmesini zorunlu kılmaktadır. Öte yandan uzlaşmazlıkla sonuçlanan ücret zamlarının Hakem Kurulu'nca karara bağlanması, yapısı itibariyle bu kurulu da sorgulamayıve denetlemeyi beraberinde getirmektedir. Hakem Kurulu'nda kararların oy çokluğuyla alınması ve üye çoğunluğunun kamu işvereni tarafından atanan üyelerden olması, alınan kararlar itibariyle kurulu kamu işvereninin tasdik makamı haline sokmaktadır. Ayrıca alınan kararın kesin olması ve itiraz yolunun kapalı olması, ücret pazarlığında çalışan kesimin temsilcilerinin elini kolunu bağlamaktadır. Ücret artış oranlarında daha gerçekçi davranılması ve kararları bağlayıcı olan Hakem Kurulu'nun yapısının daha adil bir şekle dönüştürülmesi gereklidir."

Yüksek kira ve konut sorunu

Konut ve kira fiyatlarındaki artışın neden olduğu sorunun gündemdeki yerini koruduğunu, 1 Eylül itibariyle kira anlaşmazlıklarında zorunlu arabuluculuk uygulamasına geçildiğini hatırlatan Emiroğlu, "Kira artışına neden olan temel sebepler ve unsurlar ortadan kaldırılmadan sadece sonuçlar üzerinden geliştirilen palyatif müdahaleler sadra şifa olmayacaktır. Kira artışlarının asıl nedeni, konut fiyatlarının aşırı yükselmesinin karşısında vatandaşların alım gücünün düşmesi ve buna paralel olarak konut sahibi oranının düşmesidir. Konut fiyatlarındaki yükselişin asıl sebebi ise bir türlü dikiş tutamayan ve işe yaramayan ekonomik programlar ve dizginlenemeyen enflasyondur." dedi.

Emiroğlu, "Bu soruna daha köklü çözümler getirmek için TOKİ marifetiyle vatandaşların satın alma gücüne uygun konut arzı sağlanmalıdır. Diğer taraftan bir dönem konut stokunu eritmek için uygulanıp yürürlükte unutulan 'konut satın alma bedeli olarak vatandaşlık verilmesinden' vazgeçilmelidir. Hatta bölgelere göre yabancılara konut satışı kısıtlanmalıdır. Kira artışlarıyla ilgili çok önemli bir adım olarak; kira bedelinin alt ve üst sınırını bölgelere göre belirleyecek teknik elemanlardan oluşan komisyonlara ihtiyaç vardır. Bunun için tüm il ve ilçelerde bir veya ihtiyaca göre birkaç komisyon kurulmalıdır. Valilik ve belediye ortak çalışmasıyla kurulacak bu komisyonlar tüketici hakem heyetleri gibi kira anlaşmazlıklarında hakem görevi görebilmeli ve taraflar arasında hızlı karar verebilmelidir. Uyuşmazlıkların çözümü adına yapılacak düzenlemelerle kiracılar korunurken mülk sahipleri de mağdur edilmemelidir." ifadelerini kullandı.

Tesettürlü kadınlara yönelik hakaret ve saldırılar kabul edilemez

Emiroğlu'nun gündeminde tesettürlü kadınlara yönelik hakaret ve saldırılar da vardı.

Son günlerde toplu taşıma araçlarında başörtülü, tesettürlü kadınlara yönelik gerçekleştirilen hakaret ve fiili saldırılara dikkat çeken Emiroğlu, 20 Ağustos'ta Kocaeli'de, 31 Ağustos'ta ise İstanbul'da toplu taşıma araçlarında, sırf başörtülü ya da çarşaflı oldukları için kadınların sözlü ve fiili saldırıya uğradıklarını belirtti.

"Maalesef söz konusu menfur saldırılara yenileri eklenmektedir. Geçmişte başörtüsünü yasaklayarak milyonlarca öğrencinin eğitim hakkını gasp eden zihniyet ne acıdır ki yaşanan onca tecrübeden ders almadan varlığını devam ettirmekte, inanca olan düşmanlığını sürdürmektedir." diyen Emiroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Başörtülü, tesettürlü kadınlara yönelik fiili saldırı ve hakaretler, bireysel bir asayiş olayı olmayıp toplumun büyük bir kesiminin inancına, hayat tarzına ve aynı zamanda bireysel hak ve özgürlüklere yönelik doğrudan bir saldırı ve aleni bir nefret suçudur. Ancak maalesef söz konusu suçlar cezasız kalmaktadır. Cezaların caydırıcı olmayışı; suçluyu cesaretlendirmekte, suçu teşvik etmektedir. Öte yandan toplumun inanç değerleriyle kavgalı olan kimi siyasiler ve medyatik çevreler, yaptıkları sorumsuzca açıklamalarla bu menfur saldırıları kışkırtmakta, motive etmektedir. Başörtüsü ya da çarşafından ötürü kadınlara yönelik fiili saldırı ve hakaretler asla kabul edilemez. Cezalar mutlaka daha caydırıcı hale getirilmeli, kimsenin yaptığı yanına kâr kalmamalıdır. Bunun için gereken yasal düzenlemeler ivedilikle yapılmalıdır. Ancak daha da önemlisi bu menfur saldırıları besleyip motive eden zihniyet, başta siyaset kurumu ve medya olmak üzere toplumun bütün kesimleri tarafından mahkûm edilmelidir."

Alkol felakettir

İstanbul Valiliği tarafından 17 Ağustos 2023'te yayımlanan "Alkol Satışı ve Alkollü İçeceklerin Tüketimi" başlıklı genelge ile "alkol satışı ve tüketilmesi ruhsatı bulunan işletmeler dışında" kalan halka açık deniz ve sahil kenarlarında, plaj, park, piknik ve mesire alanlarında alkollü içki tüketimine yasak getirildi. Genelgenin gerekçesinde ise olaylara karışan kişilerin genellikle alkollü oldukları ifade edildi.

Söz konusu karar hakkında da değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Sözcüsü "İstanbul Valisi Sayın Davut Gül'ü bu cesur kararı için tebrik ediyoruz. Bütün Türkiye'de bu kararın uygulanması ve bunun genelge ile değil kanun ile düzenlenmesi gerekir. Ayrıca umuma açık bu alanlarda ruhsatlı işletmelerin de alkollü içki satışının yasaklanması, suç ve suçlu ile mücadele anlamında bir zorunluluktur. Çünkü kamu düzenini bozan, şiddet ve cinayet vakalarına yol açan, ailelerin dağılmasına neden olan ve toplumu ifsat eden en büyük felaket alkollü içki tüketimidir. Bütün istatistikler bu tespiti destekler mahiyettedir. Öte yandan İstanbul Barosunun bu kararın iptaline yönelik İdare Mahkemesi'ne açtığı davayı esefle karşılıyoruz. Bu iptal davası, toplumun huzuruna karşı açılmış bir davadır." dedi.

Kerkük'te yaşanan olaylar

Emiroğlu'nun gündeminde Kerkük'te yaşanan olaylar ve Deyr Ez- Zor'daki çatışmalar da vardı.

Kerkük'te yaşanan olayların endişe verici boyutlara ulaştığını belirten Emiroğlu, "Gerçekleştirilen kışkırtma ve provokasyonlara karşı tüm taraflar sağduyulu olmalı, birlik ve beraberlik ruhu içinde hareket etmelidir. Meseleyi etnik temelde bir krize ve ayrışmaya dönüştürecek söylem ve eylemlerden uzak durulmalıdır. Kürtlerin, Türkmenlerin ve Arapların birlikte, huzur ve güven içinde yaşamalarını sağlamak esas gaye olmalı, bu birlikteliğe zarar verecek ırkçı/mezhepçi yaklaşımlara prim verilmemelidir. Etnik ya da mezhebi yapılardan herhangi birinin bir diğerine karşı kışkırtılması hiçbir tarafa fayda sağlamayacak aksine bütün tarafların zarar görmesine ve belki de önü alınamayacak daha yıkıcı bir sürece kapı aralayacaktır." ifadelerini kullandı.

Emiroğlu, "Bütün taraflar, birbirlerinin anayasal haklarına saygı göstermeli ve bu haklara riayet etmelidir. Irak'a komşu ülkeler de bölgeyi istikrarsızlığa ve çatışmalara sürükleyecek her türlü pozisyondan kaçınmalıdır. Öte yandan Türkiye, yalnızca Türkmenlerin değil, bölgedeki Kürtlerin de Arapların da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının soydaşı, dindaşı ve kardeşi olduğu bilinciyle kapsayıcı ve kucaklayıcı bir dil ve yaklaşım ortaya koymalıdır." şeklinde konuştu.

Deyr Ez- Zor'daki çatışmalar

Deyr-Ez Zor kırsalında PKK'nin Suriye'deki şubeleriyle bazı Arap aşiretleri arasında bir süredir çatışmaların yaşandığına dikkati çeken Emiroğlu, "ABD'nin bölge karakolluğunu yapan PYD, uygulamalarıyla 11 yıldır iç savaş, açlık ve çeşitli sorunlarla mücadele eden sivil halkın hayatını daha da zorlaştırmakta, çatışmalara zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle PYD'nin esareti altında yaşayan sivil halkın çatışmalardan zarar görmemesi ve çatışmaların etnik bir boyuta ulaşmaması için gerekli hassasiyet gösterilmelidir." dedi.

Emiroğlu, "PKK'nin Suriye uzantısı PYD, hâkimiyet sağladığı yerlerde kendisine muhalif binlerce kişiyi öldürmüş, hapsetmiş veya sürgün etmiştir. PYD'den geri alınan bölgelere yerinden edilenlerin geri dönüşü sağlanmalı ve bölgenin demografik yapısı korunmalıdır. Bu süreç etnisiteye dayalı bir hâkimiyet yarışına dönüştürülmemelidir.  Kürdüyle, Arabıyla Suriye halklarının savaşı kaldıracak gücü kalmamıştır. Uluslararası güçlerin ring alanına dönen ülkede derhal siyasi çözüm sağlanmalı, kapsayıcı yeni bir anayasa ve yönetimle ülke yeniden ayağa kaldırılmalıdır." ifadelerini kullandı. (İLKHA)