Bu deprem ile ilgili yazının girizgahında iken, depremden korunma tekniklerini, depremin maddi ve manevi sebeplerini, deprem ile ilgili ortaya atılan manipülatif iddiaları vs.… yazmayacağım. Bu konulardaki uzmanlar zaten çok şey söylediler, söylüyorlar. İnşallah, depremden sonra olan yardım seferberliğine, olağanüstü dayanışma ve birlikteliğe, ırk ve mezhep ayırmaksızın tüm siyasi ve sivil toplum kuruluşların çabalarına değinmeye çalışacağım.

Evet, büyük ve benzeri olmayan, neredeyse Asya kıtasını etkileyen bir depreme şahit olduk. Depremin etkileri çok büyüktü. Bazı yerleşim birimlerinin yarısı haritadan silinmişti. Böylesine geniş çaplı bir yıkımın etkilerini ortadan kaldırmaya ve hemencecik yaraları sarmaya elbette ki resmi kurum ve kuruluşların gücü yetmeyecekti. Belki bundan sonra bu konu ile alakalı daha kapsamlı düzenlemelere gidilir. Ancak topyekûn bir yardım seferberliği halkımızın yarasını bir nebze olsun sarabilirdi. Nitekim de öyle oldu.

Gerçekten muhteşem yardımlaşma ve dayanışma manzaralarına şahit olduk. Sabah bir berber dükkânın önünden geçerken camdaki yazı dikkatimi çekti; “bugünkü tüm gelirimiz depremzedeler içindir.” Yine aynı yazıyı şehir içi ulaşımını yapan bir minibüste gördüm. Esnafların kendi aralarında toplayıp arabalara yükledikleri yardım kolileri, bir esnafımızın dükkanındaki tüm battaniyeleri yardım kuruluşuna verdiği vb. manzaralara denk geldim. Yine STK’ların göz yaşartan koşuşturmaları, deprem bölgelerine gitmek için sıraya giden vatandaşları, deprem bölgelerindeki yüreği güzel yardımsever insanlarımızın çabaları, deprem yığınlarının üzerinde depremzedeleri kurtarmak için canları pahasına çalışan ekiplerin kurtardıkları her insan için getirdikleri tekbirleri gördükçe, Müslüman halkımızın ne denli yardımsever ve fedakâr olduğunu bir kez daha aynelyakin şahit olduk. Bu halk böylesine manevi değerlerine bağlı kaldığı sürece Allah’ın izniyle üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir zorluk olmayacaktır.

İnşallah en kısa zamanda birlik ve beraberlik içerisinde, hiçbir ideoloji ve grup menfaati olmaksızın yaralarımızı saracağız. Kimin elinde ne geliyorsa lütfen yardımlarını esirgemesin. Gün birlik olma, beraber yaralarımızı sarma günüdür. Her enkaz altında kurtarılan bir kardeşimizi görünce sevincimizden boğazımız düğümleniyor. Asıl iş onlar kurtarıldıktan sonra başlıyor. O insanların bir parça ekmeğe, bir elbiseye, belki bir battaniyeye ve sıcak bir yuvaya ihtiyaçları var. Bugün onlar mağdur ise, yarın aynısı bizim başımıza gelebilir. Allah rızası için biraz daha çaba gösterelim. Hem kış mevsimi hem bu seneki zemheri soğuklar ve hem de depremin oluşturduğu mağduriyet, can kayıplarını daha da artırmaktadır.Maddi yardımla beraber dualarımızı eksik etmeyelim. Ayrıca mesleki yeterliliğe sahip nitelikli kardeşlerimiz özellikle deprem bölgelerine ulaşıp AFAD, KIZILAY, STKvb. kurumların koordinesinde hizmet edebilirler.

Önemli meselelerimizden biri de bu tür musibetlerden sonra ibadetlerimize daha bir yoğunlaşalım. Gerçekten depremler bizlere kıyameti hatırlatıyor. Depremler, dünyanın geçiciliğini, her an bir vesileyle bu dünyadan yolcu olacağımızı hatırlatıyor. Bir sabah depremle uyandığımızda kendimizi tonlarca moloz yığınları altında bulabiliriz. Daha ömrümüz var iken lütfen tekrardan nasuh bir tövbe edelim. Biz insanoğlu unutkan bir yapıya sahibiz. Her an gaflet ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla yaratılış amacımızı unutabiliyoruz. Bu tür musibetler her ne kadar çok pahalıya mal olsa da her birimizi kendimize getirmesi gerekir. Bu idrak ve düşünce içerisinde ahiretimize her an hazırlıklı olabilmeliyiz.

Depremde vefat eden kardeşlerimize Rabbimizden af ve mağfiretler diliyoruz. Bu kardeşlerimiz şehit hükmünde olduklarına inanıyoruz ve bu hadislerle de sabittir. Daha bina enkazlarında kalan kardeşlerimiz de inşallah sağ ve salim aramıza dönerler. Allah’tan ümit kesilmez. Rabbimiz tüm depremzede kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun inşallah.