Allah azze ve celle insan rızkına kefil olmuştur. Rızkın bereketini de insanın amellerine ve davranışlarına bağlamıştır. Mesela hayratını veren, ibadetlerinde devamlı olan ve Allah’a karşı şükrünü eda eden insanların rızkı hem bereketli ve hem de geniş olur. Aksine hayratını vermeyen, ibadetlerinde cimri olan ve şükrünü eda etmeyen insanların da rızkı dar olur. Bu nas ile sabittir.

Her sene bu mevsimde genel itibariyle yağışlar daha fazla olurdu. İnsanlar genel itibariyle mahsullerinden iyi kar elde ederlerdi. Bu sene genel itibariyle yağışlar daha azdır. Genel anlamda bir tedirginlik söz konusudur. Dolayısıyla genel bir bereketsizlik mevcuttur.

Kâinatın sahibi ve idarecisi Allah azze ve celledir. İnsanlara rızıklarını en ince ayrıntısına kadar veren O dur. Belirttiğimiz gibi Allah’a varış rızkın genişlemesine, O ndan kaçış da rızkın azlığına sebeptir. Bu günlerde insanlar ibadet ve şükürlerini artırmaları, daha fazla Allah’a yakınlaşmaları, daha fazla dua ve niyazda bulunmaları ve daha fazla günahlardan kaçınmaları gerekmektedir. Maalesef öyle bir sistem kurulmuş ki neredeyse faizsiz çalışan hiçbir kurum yoktur. Yine camiler genel manada boştur. Kuran ayetlerine göre giyim ve kuşam çok azdır. Günaha çağıran mekanların sayısı oldukça fazladır. Kanaat diye bir şey kalmamıştır. Doyumsuzluk ve yetersizlik insanların hayat felsefesi haline gelmiştir. İnsanları memnun etmek hemen hemen mümkün olmamakta. Her kesimi minnetsizlik mikrobu kuşatmıştır. İnsanları memnun etmek imkânsız hale gelmiştir. Parası olan da şikayetçi, parası olmayan da şikayetçidir. Zengin olan da şikayetçi, fakir olan da şikayetçidir. Zengin daha fazla para elde etmek için çırpınıp dururken, fakir de zenginlere özenip kendisinden maddi anlamda yüksekte olan insanlara baktığından dolayı o da şikâyet etmektedir. Kanaatsizlik ve şükürsüzlük salgınının hâkim olduğu bir topluma dönüşüverdik. Bu salgın kitlelerin maneviyatını oldukça tahrip etmektedir. Bu öyle bir salgın ki karantina bile fayda etmemektedir.

İnsanlar Kanaatsizlik ve şükürsüzlük hastalığının pençesinde oldukları sürece, kendilerini en güzel şekilde yaratan Rrabbülaleminden gafil kaldıkları sürece, hemcinslerinin ihtiyaçlarını görmedikleri sürece, kuranın ayetlerinden ve Resulullah’ın sünnetinden bihaber kaldıkları sürece bela ve musibetler, sıkıntı ve kederler, hastalık ve salgınlar hiç bitmeyecektir.

Modern bilim ve teknoloji bu yağmursuzluğa ve bereketsizliğe bir çare bulabilir mi? O çok güvendiğiniz yazılım programlarınız, yapay zekâ teknolojileriniz, füzeleriniz, atom bombalarınız, uzay ve teknoloji çağınız haydi size DOĞAL yağmur yağdırsın ve mevsimleri düzene koysun. Bu elbette ki mümkün olamayacaktır. “İnsanların ellerinin kazandıklarından dolayı karada ve denizde fesat çıktı. Umulur ki dönerler diye, (Allah) yaptıklarının bazılarını böylece onlara tattırmaktadır.” (Rum suresi, 41. Ayet meali) evet, insanlar Allah’ın belirlediği sınırları aştılar, ibadetleri terk ettiler, peygamberin sünnetini yok saydılar, yeryüzündeki kaynakları aşırı bir şekilde dengesizce ve bilinçsizle tükettiler, birbirlerinin hak ve hukuklarına zulüm ettiler, zekatlarını vermez oldular, faiz bataklığında kendilerini ve toplumlarını mahvettiler. Allah azze ve celle de bereketini kıstı. Tüm bunlar insanoğlunun nankörlüğünden, açgözlülüğünden ve doyumsuzluğundan, cehalete rıza göstermelerinden kaynaklanmaktadır.

Ey insanlar, gelin hep beraber tövbe edelim. Rabbimize dönüş yapalım tekrar. Tekrardan maneviyatımızı yapılandıralım. Tekrardan özümüze dönüp, ibadetlerimizi en güzel bir şekilde ifa edelim. Tekrar bize verilen nimetlerin şükrünü eda edelim. Tekrar zekât ve hayratımızı verelim. Kısacası tekrar kulluk vazifelerimizi yerine getirelim ki baharlarımız bahar olsun, kışlarımız da bereketin kışı olsun.

Rabbimiz bizi, biz yapan değerlerimizden gafil eylemesin. Allah’ın HAFİZ ismine emanet olunuz.