Bir ara bir arkadaşla beraber bir esnafı ziyarete gitmiştik. Oturduk esnaf ile muhabbet ettik. Muhabbetin konusu inancımızın gereklerini yerine getirme konusunda üzerimize düşeni gereği gibi yapmama konusuna geldi. Tamda bu konu üzerine konuşurken esnaf konu ile ilgili yaşanmış bir hikâye anlattı. Doğrusu anlattığı hikâye ibretle doluydu.

Evet, yaşanmış hikâyeyi size arz edeyim;

Bir zamanlar Avrupa’dan Türkiye’ye gelmiş. Ta Avrupa’dan Türkiye’ye misyonerlik faaliyetlerinde bulunmak için gelmiş. Bu bağlamda Türkiye’de evleri geziyor ve kendince hak olarak gördüğü davasını insanlara anlatmaya çalışıyormuş. Bir ara gece geç saatlerde bir Müslüman’ın kapısını çalar. Zili duyan Müslüman biraz hayretle biraz da endişeyle kapıya doğru gider ve kapıyı açar. Kapıyı açtığında karşısında bir genç görür ve gence hayırdır? Kimsiniz? Bu saatte ne arıyorsunuz diye sorar. Genç de; kusura bakmayın sizi rahatsız ettim. Ben Hıristiyan’ım, müsaadeniz varsa davamı size anlatmak istiyorum. Der. Bunun üzerine ev sahibi de; bir şartla seni içeri alırım, ben de sana kendi dinim olan İslam’ı anlatacağım. Der. Genç; tabi ki neden olmasın. Der. Bunun üzerine ev sahibi genci içeri alır. Genci içeri aldıktan sonra genç ile muhabbet etmeye başlarlar. Önce genç başlar kendi düşüncesini anlatmaya başlar;

Bizler kendi inancımızı insanlara anlatmak için geziyoruz. Hıristiyanlığın, Kilisenin, İncil’in ve İsa’nın öğretilerini insanlara iletme çabası içerisindeyiz. Geçmişten günümüze kadar bu çalışmayı devam ettiriyoruz. İnsanların yegâne kurtuluş yolu budur. Mesela bu konuda sıraladığım konuların önemini insanlara anlatan ve bizce çok değerli olan Pavlus, birçok ülkeyi gezmiş ve inancımızın başka insanlarca tanınmasına yardım olmuştur. Biz de onun gibi geziyoruz ve davamızı anlatıyoruz…

Misyoner genç kendi davasını uzun uzadıya anlatmış. Anlattıkları bittikten sonra ev sahibi sözü devralır ve yüce dinimiz olan İslam’dan bahsetmeye başlar;

Bizim inancımıza göre Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed (sav) onu elçisidir. Bizim dinimiz olan İslam Allah katında tek geçerli dindir. İslam geldikten sonra önceki dinler geçerliliğini yitirmiş oluyor. Ama günümüzde İslam dini dışında başka dinler edinen insanlar çok fazla. Bunun sebebi İslam’ı yeterli bir şekilde araştırmamaları ya da bu konuda inat etmeleridir. Hâlbuki İslam en mükemmel dindir. Bu dinin öğretmeni olan Hz. Muhammed (sav) Allah’ın en sevgili kuludur. Onun geleceğini Hz. İsa da müjdelemiş. Bu hususu siz Hıristiyanlar da biliyorsunuz. Ama bu hususu saklamaya çalışıyorsunuz. Hâlbuki liderinizin müjdelediği ve uyun dediği birine uymamanız hakiki olan inancınızla çeliştiğinizi gösteriyor. Ev sahibi de bildiği kadarıyla kendi dinini anlatmaya çalıştı. Tabi bu arada misyoner gencin de kafası karışmış durumda. Ev sahibinin anlattıkları kendisini çok etkilemiş olacak ki ev sahibine çok ısınmış. Kendi iç âleminde her iki dini karşılaştırmış ve İslam’ın daha güzel olduğuna kanaat etmiş. Bir müddet sonra ev sahibi ikram etmek üzere bir şeyler getirir. İkramları yedikleri sırada ev sahibi şu soruyu sarar; sence hangi daha güzel? Genç de hiç tereddüt etmeden tabi ki İslam dini daha güzeldir cevabını verir. Bu cevaba ev sahibi hem sevinir hem de şaşırır. Çünkü misyoner genç hiç tereddüt etmeden bu cevabı verir. Bunun üzerine ev sahibi can alıcı soruyu sorar; peki Müslüman olacak mısın? Genç; Hayır Müslüman olmayacağım cevabını verir. Ev sahibi bu cevaba da çok şaşırır ve şöyle der; ama sen İslam’ın daha güzel olduğunu tereddüt etmeden kabul ettin. Der ve şu soruya da sorar; Buna rağmen neden Müslüman olmak istemiyorsun?

Misyoner genç şu ibret verici cevabı verir; siz kısa bir süre içinde kendi dininizden bahsettiniz. Dinlediğim kadarıyla inandığınız din çok güzel ve yaşanılır bir din. Bu kadar güzel bir dininiz olmasına rağmen neden insanlara gidip anlatmıyorsunuz. Bu din anlatılmaya değer bir dindir. İnandığım dinden daha güzel ve anlaşılır. Müslüman olmak istemeyişime gelince; doğrusu ben sizin gelip bu dini Avrupa’da bana anlatmanızı isterdim ki bu din anlattığınız kadarıyla Avrupa’ya kadar gelip insanlara anlatmaya değer. Açıkçası bir şartla Müslüman olurum. Şartım da şu; siz bu güzel dini gelip Avrupa’da ve kendi evimde bana anlatıp beni davet ederseniz o zaman Müslüman olurum.

Evet, hikâye burada bitiyor. Hikâye içerisinde, özellikle İslam Davetçileri için ciddi ibretler var. Günümüz İslam davetçileri mensubu oldukları İslam dininin kıymetini iyi bilmelidir. İnsanların bu din ile tanışmaları için elinden gelen gayreti göstermeleri gerekir. Çünkü batıl olan bir dinin mensubu dinini tebliğ için buralara kadar geliyorsa bizler hak olan İslam davasını insanlara ulaştırmak için sınır tanımamalıyız. Çünkü yeryüzünde İslam’ın bir sınırı yoktur. Sınırı olmayan bir dinin mensupları olarak dinimizi çok iyi okumalı, iyi anlamalı, iyi uygulamalı ve insanlara en güzel bir şekilde sunmalıyız. Allah (cc) bu konuda günümüz İslam Davetçilerinin Gayretini artırsın.

“Hadiselerden ibret almayanlar, kendileri hadiselere ibret olurlar “ Rabbim bizleri hadiselerden ibret alan kullarından eylesin. Âmin