Günlük hayat içersinde biz insanları en çok heyecanlandıran hususlardan biri de her hangi bir yarışmayı, sınavı vs. kazanma duygusudur. Dikkat edilirse her hangi bir sınav ya da yarışma yapıldığı zaman yarışmaya çok hazırlanan, normal bir seviyede hazırlanan, hiç hazırlanmayan da heyecanlanır. Hatta yarışmayı seyredenler dahi heyecanlanır. Bu husus tabii bir durumdur. Yani insanın elinde olmayan bir şeydir. Yarışma oldu mu insan doğal olarak heyecanlanır. Bir futbol müsabakasını seyrettiğimizde bunu çok rahat bir şekilde fark ederiz. Futbolcuların heyecanı bir tarafa taraftarın heyecanı bir tarafa… Normal şartlarda taraftarın maddi anlamda kazandığı bir durum söz konusu değildir. Ama o atmosfere girdi mi heyecanlanmamak elde değildir.

Seçim çalışmaları da böyledir. Seçime giren her parti birer yarışma adayıdır. Az çalışan da heyecanlıdır çok çalışan da heyecanlıdır. Seçim çalışmalarında bulunmayan vatandaş da heyecanlıdır. Hatta oy kullanmayanlar da heyecanlıdır. Çünkü söz konusu seçimin sonucu olumlu ya da olumsuz bir şekilde kendisini etkileyecektir.

Günümüz Türkiye şartlarını değerlendirdiğimizde seçim çalışmaları sürerken insanların cevabını en çok merak ettiği soru ise tabi ki ’’ seçimi kim kazanır ’’ sorusudur. Hakikaten de bu sorunun cevabını toplumun her kesimi merak eder. Bu bağlamda seçim çalışmaları sürerken bu sorunun cevabı hakkında çok konuşulur, yazılır ve tartışılır. Farkındaysanız ben de konu ile ilgili yazıyorum, seçime aylar kaldığı halde…

Evet, ben de bu soru hakkındabir değerlendirmeyapmak istiyorum.

Her partinin seçim çalışması kendi hedef ve amaçlarına göre şekillenir. Bazı partiler, seçimi kazanmak için her yolu kendileri için mubah görür. Bir partinin seçimi kazanmak için her yolu mubah görmesi ise seçimi kazandıktan sonra da iktidarda kalmak için her yolu kendisi için mubah görür anlamına gelmektedir. Bu da başta onları seçenler olmak üzere toplumun tamamı için de bir felakettir.

Bazı partiler de seçimi kazanmak için seçime kısa bir süre kala piyasaya çıkar ve kazanmak için ciddi bir çaba içerisine girer. Bu yöntemle seçimi kazanacak parti ise başta onları seçenler olmak üzere toplumun diğer kesimi için de geçici ve menfaat üzere dönen bir süreç anlamına gelmektedir. Bu durum ise halkın yıllardan beridir yakındığı bir hizmet anlayışıdır.

Bazı partiler ise kurulduğu günden seçim çalışmaları sürecine kadar hedef ve amaçları doğrultusunda çalışır. Toplumu doğru bir şekilde yönetmek üzere sahada çalışır. Eylem ve söylemleri birbiriyle çelişmez. Söylemleri bir, eylemleri bir ve hedefleri birdir. İktidara gelmek için her yolu mubah görmez. O, her meşru yolu mubah görür. Yalan söylemeyi idaresine talip olduğu halk için bir ihanet bilir. Bu ihaneti asla yapmaz ve yapılmasına gücü nispetinde engel olur. Kazanmak için çalışmaz aksine insanların kendilerini kazanmaya layık görmesini hedefler ve bu uğurda çalışır. Yani işin ehli olmaya gayret ederler ve halkın da işin ehline taraf olmasını sağlarlar.

Seçimler genel olarak bu üç mantığa sahip partiler arasında cereyan eder. Genel itibariyle de ilk iki parti anlayışına sahip olanlar kazanır ve halk ise aldanır. Üçüncü parti anlayışına sahip olanlar ise hakikatte kazanır ama zahiri olarak kaybettikleri görülür. Ama asıl kaybedenler, onları fark etmeyenler, hor görünler, önemsemeyen ve en önemlisi menfaatsiz olmalarını kabullenemeyenlerdir.

Bu anlamda sorumuzu şu şekilde değiştirmemiz gerekir; ’’seçimi kazanmaya kim layıktır’’

Allah seçimi kazanmaya layık olanların yar ve yardımcısı olsun. Âmin