İnanç ve yaşam arasında sıkı bir ilişki vardır. İnanç ve yaşam arasındaki bu ilişki hak olsun batıl olsun aynı öneme sahiptir. Çünkü kişi inandığı değerlere göre hayatını idame eder. Öyle ki inandığı değerler, hayatının her alanında kişiyi etkisi altına alır. Ama günümüzde bilhassa Müslümanların inançları ve yaşamları arasında bir çelişki var diyebiliriz. Çünkü inandığı ve tabi olduğu din yeryüzündeki tek geçerli din olmasına rağmen bağlılığı çok zayıf durumdadır. Günümüz Müslümanların bu halde olmasının birçok sebebi vardır. Ben sadece bir tanesini gündeme taşımak istiyorum.

Konu ile ilgili Hz. Ömer’in (ra) çok isabetli bir sözü vardır; ’’inandığın gibi yaşamazsan yaşadığın gibi inanırsın ’’

Evet, bu söz meseleyi çok kısa ve öz bir şekilde izah etmektedir. Hayat, Allah’ın katında geçerli tek din olan İslam’ın yaşanmasıyla anlam bulur. Günümüzde insanların hayatlarından memnun olmamasının sebebi inandığı gibi yaşamamasıdır. Çünkü yaşamını anlamlı hale kılan yegâne şey İslam’dır. İslam dini insan hayatına anlam kazandıran ve huzuru bulmasına kılavuzluk yapan bir hayat nizamıdır. İslam dini insanoğluna huzurun yolunu gösteren ve huzuru için seçilen bir dindir. İnsanoğlunun hayatına böyle bir etkiye sahip olan İslam, gereği gibi yaşanmaz ise hayat çekilemez bir hal alır ve haliyle kişi hayatından memnun kalmaz.

Evet, günümüz Müslümanların çoğunun hayatından memnun olmamasının sebebi inandığı gibi yaşamamasıdır. Ama buna bağlı olan başka bir sebep daha var o da ’’ yaşadığı gibi inanması’’ meselesidir. Kişinin yaşadığı gibi inanması felaketin ta kendisidir. Çünkü yeryüzünde milyarlarca insan var ve her insanın yaşadığı gibi inandığını düşünün… Düşünülmesi bile insana ağır geliyor. Milyarlarca insan, bu bağlı olarak da milyarlarca farklı yaşam ve bunun sonucunda da milyarlarca farklı inanç… Böylesi bir ortamda huzurun bulunabilmesi ya da yaşanılan hayattan memnun kalınması mümkün olabilir mi? Tabi ki mümkün olamaz…

Yani anlayacağımız şudur;

Bizler yeryüzüne keyif sürme gayesiyle gönderilen bir varlık değiliz. Ya da yaşadığımız gibi inanmak üzere yeryüzüne gönderilen bir varlık da değiliz. Bizler yeryüzünde Yüce Allah’ın halifeliğini indirdiği dinin kaide ve kurallarına göre yapmak adına gönderilmiş varlıklarız ki İslam dini de bu halifeliği yaşadığımız gibi değil inandığımız gibi hayata geçireceğimizi bize öğretmektedir.

Hayatımızın her hangi bir alanındaki hataların, günahların ve ihmallerin tamamının sebebi inandığımız gibi yaşamamaktan kaynaklanmaktadır. Çünkü Allah’ın razı olmadığı bir durumun tek sebebi yaşadığı gibi hareket etmek ve zamanla bu halin bir inanç halini almasıdır. Nitekim gelen binlerce peygamberin yıkmaya çalıştığı düzen ’’ yaşadığı gibi inanmak’’ denilen düzeni yıkmak ve yerine yaşanmaya değer yegâne din olan İslam’ı yeryüzüne hâkim kılmaktır.

Hulasa, huzur yaşanmak üzere gönderilen İslam’ı gereği gibi yaşamaktır. Aksi durumda ne yaşam kalır ne inanç…

Allah’ım sen bizi sana layıkıyla kulluk edenlerden eyle. Amin