Bir Önceki yazımızda ‘’Kendisine evlatlık verdiğimiz çocuklarımızı telefonlardan tabletlerden geri alalım.’’ Demiştik.
Çocuklarımızı daha iyi tanıyabilmemiz her birimizin istediği ama yap(a)madığı büyük bir sorun haline gelmiştir ki Bizler, ebeveynler olarak çocuklarımızın eğitiminin özellikle kolay ve başarılı olmasını isteriz. Bu isteğimizi yerine getirmek için de elbette elimizden gelen bütün gayreti gösteririz. Örneğin; Çocuğun nasıl bir varlık olduğunu, nelere ihtiyaç duyduğunu, neyi sevdiğini, neyi sevmediğini bilmeden ve bilmediğimizi de düşünmeden çocuğumuza kendisi ile ilgili istediklerimizi yaptırmaya çalışırız. Ancak isteğimizin tam tersi yürür süreç ve uygulamamızın sonucu olarak da birbirimize yabancılaşırız. Bu defa kendimizi sorgulama gereği hissetmeden çocuklarımızın bizden kaçışını sorgulamaya başlarız. Ama bu sorgulama işimiz de o kadar hatalı ki bizden çekinen, bizimle iletişimi neredeyse yok hükmünde olan çocuğumuza, olumsuz kelimeler ve sert bir ses tonu ile bizimle oturmama, bizimle zaman geçirmeme sebebini kendisinden öğrenmeye çalışırız. Tam bu noktada zihnimize dur deyip kendimizi tanıma ihtiyacı hissetmeliyiz. Dünya meşgalesi içinde kendimizi de ihmal ettiğimizi hatırlamalı ve çocuklarımıza karşı tutumumuzu gözden geçirmeliyiz.
Şöyle bir soralım kendimize çocuklarımızın psikolojisine dair genel de olsa elimizde bir bilgi var mı?

Mesela;
Çocuğunuzu azarladığınızda kısa bir süre sonra size sokulmak istemesinin sebebi nedir?
Sürekli birçok yanlış yapmasının nedeni ne olabilir?
Bize saçma veya gereksiz gelen düşünceleri nereden gelir?
Ya da gösterdiği hırçınlığın, huysuzluğun sebebi ne olabilir?
Diye sorduğumuzda verebileceğimiz cevaplar nelerdir ya da cevap verebilecek miyiz bu sorulara?
Öncelikle unutmayalım ki çocuk kendisine bakılmasını, değer verilmesini, kollanmayı, korunmayı isteyen en art niyetsiz insanlar sınıfındandır. Bu nedenle size sokulmak isteyen çocuğunuzu asla geri çevirmeyin sıkıca sarılın ağlayacaksa bile sizin kollarınızda ağlasın.
Sürekli yanlış yapması bizim kadar tecrübeli olmadığını gösterir ki bu bir öğrenme sürecidir. Buna deneme yanılma deriz ki tecrübesi çok olanın denemesi ve yanılması çok olduğundan iyi bilir. Bırakalım çocuğumuz denesin ve yanılsın. Yanılma sürecinden sonra durumu anlayabileceği, seviyesine uygun olacak şekilde biz anlatalım. Çocuklarımızın belirli bir olgunlaşma sürecinden geçmeden belli beceriler kazanamayacaklarını da unutmayalım.
Bize saçma veya gereksiz gelen düşüncelerine değer verelim çünkü anlattıkları, onun geniş hayal dünyasından gelir. Dünyayı, varlıkları bizim çok ötemizde hayal ederler. Onlar açıklayamadıkları olayları hayal dünyalarını kullanarak açıklama gereği duyarlar. Ki burada biz iyi bir dinleyici olup hayal dünyasına göre açıklama yaparak öğrenmesi gerekeni öğretmeliyiz.
Gösterdiği hırçınlığın sebebi; bize anlatmak istediklerini anlatamaması veya kelime dağarcığının buna yetersiz olması olabilir. Bu durumu göz önünde bulundurup anlatabilmesini sağlayabilmeli onu dinlemeliyiz
Kolay ve başarı bir arada olmayacaktır. Yazımızın başında değindiğimiz ‘’kolay ve başarılı sonuç elde etme yolunu’’ aklımızdan çıkarmak zorundayız.
Bizler çocuklarımızı tanıdıkça onlarla bir arada bulunacağız. Bir arada ortak işler yaptıkça, birlikte oyunlar oynadıkça daha hızlı tanışacağız. Vesselam.