“Şehrin üzerine çöker karanlık, simsiyah bir çarşaf gibi. Kapalı her kapının ardında nice sırlar gizlidir. Her batışında güneşin hüzün çöker Gazzeye. Bu şehir nelere şahit olmadı ki? Nöbete her gönderdikleri evlatlarının ardından dua dua cezbe gelir anneler. Birbirlerini bir daha hiç görmeyecekmişçesine vedalaşır eşler. Mışıl mışıl yataklarında uyurlarken çocuklar, bir daha güneş hiç doğmayabilir kendileri için.

Sabaha, güneşin doğmasına ramak kala gökyüzünden ateşler yağar şehre. Bombalar yırtar gecenin siyah perdesini. İsrafil’in suru mu nedir bu çığlık? Dağlar savrulur gökyüzüne adeta. Yer darmadağın, şehir viran olur. Gökyüzünde yıldızlar mı çarpışıyor, evler ve binalar nerede? Nerede çocukların cıvıl cıvıl doluştuğu oyun parkları? Nerede şehrin renga renk caddeleri? Nerede bahçedeki çiçekler? Kıyamet mi koptu ne?
Secdelerde miraca yükselirken mücahitler, zalimlerin üzerine Ayaş füzeleri yağar misilleme sürprizleriyle. Abdullah Galip Bergusi münacaata dursun kardeşleri için zindanın karanlık köşelerinde, dualar kabul olur Züntikam’ın izzeti dergahında. Telaviv, Aşdod ,Aşkelon ve Yafa yanar biiznillah…
Gazze’nin kılıcı keser zalim çetenin başını dünya sessizliğe gömülse de. Mücahitler galip olur, ümmet derin uykusundan uyanmasa da. Hamas, İslami cihat ve Serriyeler Selahaddin’in mirasını devralır, siyonist çete kudursa da…”
Allah zalimlere mühlet verir. Zalimler zulümlerinden vazgeçmezlerse bir şekilde onlardan intakam alır. Biz istesek de istemesek de yeryüzünde Allah nurunu hakim kılacaktır. Biz Filistin’li kardeşlerimize yardım etsek te, etmesek te onlar mutlaka bir gün topraklarını özgürleştireceklerdir. Yalnız şunu unutmayalım ki o topraklar sadece Filistin’de yaşayanlara ait değildir. O topraklar, bünyesinde barındırdığı mukaddes beldeler ile ümmetindir. Ümmet Filistin toprakları için nice bedeller ödemiştir. Hazreti Ömer döneminden başlayarak Selahaddin Eyyubi Fethine kadar defalarca fethedilmiş sonrasında tekrar küffara esir olmuştur, yapılan her savaşta da müslümanlar sayısız şehit vermişlerdir. 1948 yılından beri de Filistin’li kardeşlerimiz bu toprakları müdafaa etmeye ve bizim yerimize de bedel ödemeye devam etmektedirler. Bu nedenle o aziz ve mübarek toprakların tekrar azadeliğine kavuşması için elimizden ne geliyorsa yapmamız, tüm alimlerin ittifak ettikleri görüşe göre farzı ayndır.
Hemen hemen her gün bir şekilde saldırıya uğrayan bu mübarek beldelerimiz için bizim memleketimizde de çeşitli etkinlikler yapılmaktadır. Yapılan her etkinliğe katılım göstermeye çabalamak ile birlikte özellikle maddi anlamda yardım edelim. STK’lar özellikle de YETİMLER VAKFI, İHH gibi kuruluşların çalışmaları çok kiymetlidir. Ekranlarda görüyorsunuz, gönderilen nakdi yardımlar ile ambulans ve tıbbi malzemeler alınmakta bir nebze de olsa yaralarına merhem olunmaktadır. O yardım edenlerden biri de neden biz olmayalım. Fiili olarak oralara gidemiyorsak bari STK’ların aracılığıyla yardımcı olalım kardeşlerimize, belki bir nebze de olsa mesuliyetimizi yerine getirmiş oluruz…
Gözümüz daima Kudüs’te olsun. Kudüs, bizim için bir imtihandır. Rabbimiz bizi oralar ile imtihan ediyor, ne kadar sahip çıkabiliyoruz o mübarek beldelere diye? Peygamberlerimizin hatıralarına ve ilk kıblemize sahip çıkabilme adın bir şeyler yapıyormuyuz gerçekten? Miracın ilk durağı bizim için hiç bir şey ifade etmiyormu?
Filistin, Kudüs ve Mescidi aksa birgün tekrar azadeliğine kavuşacaktır, bu fetih niye bizim elimizle olasın ki…