Bu yazımıza, merhum Necmettin Erbakan hocamızın DAVAM adlı kitabındaki bazı pasajlara yer vererek başlayalım “… Siyonizmin teoriyeslerinden Theodor Herzl şöyle diyor; Kuzey sınırlarımız Kapadokya’daki dağlara kadar dayanır. Güneyde de süveyş kanalına dayanır.
İsrail devletinin kurucusu David Ben Gurion 1948 yılında benzer şeyler söylüyor; Filistin’in bugünkü haritası, İngiliz manda yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudi halkının, gençlerimizin ve yetişkinlerimizin yerine getirmesi gereken bir başka haritası vardır. Bu harita Nil’den Fırat’a kadardır.
Görüldüğü gibi Türkiye’nin de bir bölümünü içine alan kutsal toprakları(!) ele geçirmek, yahudilerin bugün önem verdikleri kutsal amaçlarından birisidir. İsrail ordusu bu amaç için savaşmaktadır.”
Muhterem Necmettin Erbakan’ın da belirttikleri gibi bu mel’un kavimin gözü bizim topraklarımızdadır. Şu anda elegeçirmeye çalıştıkları Kudüs, Batı Şeria ve Gazze gibi yerleşim birimlerinden sonra sıra bizim topraklarımıza gelecektir. Suriye ve Lübnan’a ara ara saldırmalarının sebebi de budur.
Şu anda Filistin topraklarında kendi vatanlarını ve de mukaddesatlarımızı koruyup kollamaya çalışan İslam mücahitlerinin tüm çabaları da aslında bizim içindir diyebiliriz. Filistin’deki kardeşlerimize atılan her bomba, bize atılmaktadır. Onlara yapılan her saldırı bize yapılmaktadır.

Biz Müslümanlar olarak Filistin’deki olaylara lakayt kalamayız. Onlara yapılan zulüm ve katliamlardan sonra rahat uyuyamayız, uyumamalıyız. Kendi hayatlarını ümmetin serfirazına feda eden, ümmetin izzeti için yaşamlarından vazgeçen bir halktan bahsediyoruz. Herşeyden önce Rabbimizin bizlere kardeş kıldıklarından bahsediyoruz. Kardeşlerimiz ölüyür Filistin’de…
Peki, kardeşlerimiz bizim için, mukaddesatlarımız için, izzet ve onurumuz için hayatlarından vazgeçerlerken bizler ne haldeyiz, üzerimize düşen sorumluluk nedir?
Herşeyden önce ümmet şuuru ve bilinciyle hareket etmeliyiz. Kardeşlerimize yapılan ve hedeflerinde bizim de olduğumuz saldırı ve katliamlara asla sessiz kalmamalıyız. Her zaman ve zeminde ve her platformda, kimin elinde ne geliyorsa yapabilmeliyiz. Gazeteci haberlerinde, yazar yazılarında, görsel medyadakiler ekranlarında, sporcular müsabakalarında… Filistin’e ve Aksa’ya sahip çıkmalı, sahip çıkabilecek etkinliklere imza atmalıdırlar. Hele hele STK’lar sürekli bu konuyu gündemde tutup etkinliklerini artırmalıdırlar. Zenginler ise mutlaka maddi anlamda kardeşlerimize destek olmalılar. Elinden hiçbirşey gelemeyen mesela yaşlılarımız, annelerimiz de kardeşlerimize dua, düşmana da bol bol beddua etmeliler. Doğrusu devletler bazında pek bir beklenti şu anda görünmüyor. Birleşmiş milletler gibi kuruluşlar ise siyonizm’in hedefleri doğrultusunda çalışırlarken; İslam işbirliği teşkilatı gibi kuruluşlar da çok cılız bir tepki ile kamuoyunu kandırmaya çalışmaktadır. Şimdiye kadarki pratikler maalesef bunu göstermektedir.
Biz bireyler olarak İsrail mallarına yapılan boykotları artık sürekli hale getirebilmeliyiz. Bir yandan meydanlarda İsrail katliamlarına karşı kükrerken, diğer yandan onların mallarını dükkânımızda satmamız ne kadar doğrudur, bu bir çelişki değilmidir, Allah aşkına?
Lütfen artık Filistin konusunda ciddi olalım, tepkilerimiz sadece lafta kalmasın. Ki Filistin’e destek konusunda daimi, kalıcı ve etkin bir kamuoyu şuuru oluşsun. İsrail’siz yarınlar dileğiyle