Hayatta, yapılan her işin muhakkak bir karşılığı vardır. Yapılan her işin bir karşılığının olması ise yüce kitabımız Kur’an’ın bize öğrettiği bir kaidedir. Nitekim Allah (cc), zilzal süresinin son iki ayet-i kerimelerinde şöyle buyurmaktadır;” kim miskal-ı zere kadar hayır işlerse karşılığı verilir. Kim de miskal-ı zerre kadar kötülük işlerse karşılığı verilir.”
Yani her kesin ücreti hak ettiği kadar olup kimseye zulmedilmeyecektir. Çalışan da işveren de bu ayet-i kerimeyi hiç unutmamalıdır. Yani çok çalışana çok az bir ücret verilmemelidir. Emeğine uygun bir maaş alması onun en doğal hakkıdır.
Malumunuz olduğu üzere bu aralar “asgari ücret” meselesi yine gündeme geldi ve bu gidişle gündeme gelmeye de devam edecek. Çünkü kalıcı bir çözüm gerekiyor ve söz konusu kalıcı çözüm de uygulanmadığı için doğal olarak mesele yine gündeme geliyor. Dikkat ederseniz “kalıcı çözüm uygulanmadığı için” ifadesini kullandım. Çünkü çözüm bulamama gibi bir durum söz konusu değil. Çözüm konusunda asgari ücret alan her vatandaş aynı çözümü talep ediyor. Peki, nedir o çözüm diyeceksiniz? Tabi ki de çözüm, her alanda kendisine ihtiyaç duyulan ve uygulanmadığı yerde huzurun olmadığı ADALET’TİR
Asgari ücret alan vatandaşın günümüz şartlarında geçinebilmesi neredeyse imkânsızdır. Çünkü asgari ücretle geçinen vatandaşın gideri gelirinden daha fazladır. Ve söz konusu giderlerin neredeyse hepsi asli ihtiyaçlardan müteşekkildir. Yani ekstra bir giderin olması mümkün değildir. Zaten, ekstra bir masrafın çıkması vatandaş için ayrı bir sıkıntıdır. Bunun yanında asgari ücret karşılığında çalışan vatandaş sabah yedi- sekiz gibi işe başlayıp beş gibi işi bitiyor. Hatta bazen işi geç saatlere kadar devam ediyor. Bunca mesainin karşılığında aldığı maaş kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar azdır. Aslında kendisi de ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar az bir maaş karşılığında çalışmak istemiyor ama başka çalışacağı iş de olmadığı için mecburi olarak çalışıyor. Ki bazı işyeri sahipleri asgari ücretin altında maaş verip işçi çalıştırıyor. Velhasıl asgari ücret ile ilgili söylenecek çok şey var ama biz yazının başlığındaki azami ücretlilere dönelim…
Her ne hikmetse kimse bu azami ücretliler ile ilgili bir şeyler söylemiyor. Gündem sürekli asgari ücretliler olduğu için midir acaba? Kamuda çalışan memurundan tutun taa devletin en tepesindeki şahıslara kadar, kim asgari ücretle çalışan vatandaş kadar yoruluyor acaba? E efendim, kamuda çalışan ve bir yerlere gelen kişiler uzun yıllar emek vermiş ve bu seviyeye gelebilmiş, diye bir cevap verilebilir. Ben de derim ki, asgari ücretle çalışan vatandaş elini kolunu sallayarak mı söz konusu işi bulmuş? Saatlerce iş başvurusu yapmak için kuyrukta beklemiş, günlerce başvuru sonucunun açıklanmasını beklemiş ve sonuç olumsuz çıkınca tekrar başvuruda bulunmuş ama bunca çaba sonuç vermeyince mecburen asgari ücretin altında maaşın verildiği işyerlerine başvuruyor ve bu maaşla ev geçindiriyor. El-insaf…
Asgari ücretli bu acınası durumdayken azami ücretli ise bindiği arabayı beğenmeyip ikide bir araba değiştiriyor, oturduğu evi beğenmiyor, giydiği elbiseyi haftalık değiştiriyor ve bunca bolluğa rağmen hayatından memnun değildir.
Her iki ücretli de memleketin bir parçasıdır. Her ikisi de aile geçindiriyor ve biri diğerinden daha kıymetli değildir. Asgari ücretle geçinen vatandaşın içerisinde, memur olmak için yıllarca emek vermiş ama her hangi bir kamu kuruluşuna yerleşememiş binlerce üniversite mezunu var. Bu üniversiteliler de memleketin bir parçası değil midir? Söz konusu insanları kendi hallerine bırakmak vicdan işi değildir.
Azami ücret alanların maaşını azaltmak için bir gündem oluşturulsa, acaba azami ücret alan vatandaş ne der? Bence kıyameti koparır…
Madem kıyameti koparırlar, o zaman devletin en tepesindekilerden tutun azami ücret sahibi herkesi empati kurmaya davet ediyorum.
Aldığı ücretin hakkını verenlere selam olsun…