Bizlere Hz. Hüseyin’i sevdiren , davasını sevdiren, bizleri onun davasına sahip çıkanlardan eyleyen Allah’a hamd olsun. Selat ve Selam zalimlerin zulüm düzenlerine son veren, mazlumların hamisi, Hz. Hüseyin’in ceddi Hz. Muhammed Mustafa’ya olsun. Selam Ehli beyti seven, İslam'ın devlet olması için diyar diyar gezen, gece gündüz, yaz kış demeden, canla, başla çalışan onun ashabının üzerine olsun. Bizler bugün yaslıyız. Ama sadece yas tutmayacağız. Hz. Hüseyin’in davasını hatırlamak, daha iyi anlamak ve onun yolunu sürdürüp, davasına sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bugün Ümmetin farklı azalarının, Kerbela hadisesini anması, Mevlid-i Nebi etkinliklerini kutlayarak, acı, tatlı günlerde aynı renge bürünmeleri, Müslümanlar olarak bizleri birbirimize daha da yaklaştıracaktır. Hz Hüseyin’’in kıyam yolculuğunun nedenini daha iyi anlamak için onun Ceddinin, ashabıyla İslam nizamını, devletini inşa etmek için çektikleri eziyetleri tekrar düşünmemiz gerekmektedir. Allah Resulü binbir türlü cefayla insanların huzur ve selameti için İslam hükümlerini hakim kılmış. Tabiri caizse, adeta treni rayına koymuş. Ancak açıktan her türlü günahı işlemekten, zulüm yapmaktan dahi çekinmeyen Yezid gibi bir fasık gelip, Allah Resulü ve ashabının rayına koydukları treni, raydan çıkarmış. Böylesi bir durumda ne yapılması gerekiyorsa işte Hz. Hüseyin de bunu yapmıştır. Ceddi Hz. Muhammed Mustafa'nın davasına, dinine, devletine sahip çıkmak ve Müslümanların ıslahı için gelen davetler neticesinde kerbelaya doğru kıyam sancağını açıp, kervanını yola çıkarmış. Hem de hac vazifesini yarıda keserek. Hz. Hüseyin'i bu yola, bilinc ve imanından dolayı yüreğinde Allah'ın dinine karşı oluşan sorumluluk hissi çıkarmıştır. Hz. Hüseyin'in gücü ve imkanları sınırlıydı. Ama sorumluluk hissi, güç ve imkandan değil, bilinç ve imandan doğar. O kervanın yola çıktığı, dost düşman herkes tarafından biliniyordu. İsteyen katıldı-katılabilirdi. Ancak, bu nurlu kervana katılanların sayısı çok olmadı. Geride kalanlar ise sanki tarihi bir fırsatı kaçırdıklarının farkında değillerdi. Ona kıyam için söz veren, biat edenlerin çoğu ise dönektiler. Dönekler korkak ve çıkarcı olur. Küfeliler, korkularından, bir kısmı da çıkarlarından zalim Yezid'in ordusuyla birlikte hareket Edip, o nurlu kervanın yolunu kesitiler. Hz. Hüseyin kendisine Cihad için biat edenlerin sözlerinden döndüklerini çoktan anlamıştı. Yolda, karşılaştığı şair Ferezdak, Hz. Hüseyin'e, küfelilerin gönlü seninle, ancak kılıçlarını sana karşı çekmişler, demişti. Etrafı binlerce gafil, zalim asker tarafından çevrilen Hz. Hüseyin efendimiz, Bırakın bizi, kendimize sınır bölgelerinden bir yere gidelim. Veya izin verin, Yezidle görüşmek için yanına gideyim. O da olmazsa, bırakın Medine’ye geri döneyim, demesine rağmen, kendlerine izin verilmemiş. Ve Vahşi kurtlar gibi Peygamberlerinin ailesine saldırmışlar. Böylelikle, Hz. Hüseyin beraberindekilerle cihad’a mecbur kalmıştır. Kerbela'da, Yezid ordusundan 88 kişi ölürken, Ehli Beyt'ten 23, geri kalanı yarenlerinden, toplamda 72 Müslüman katledilip, Cennete gitmiştir. Ehli Beyt'ten Kerbela'da Şehid edilen Ali Ekber, Hz. Hüseyin'in oğluydu. Hz. Resullullah’a Ehli Beyt'ten en çok benzeyendi. Babasını ve Ehli Beyt kadınlarını savunmak için öne atılmış, ancak Yezid’in askerleri, Ali Ekber'in Peygamberimize benzemesine hiç aldırış etmeden, hunharca katletmişler.. Hasan bin Kasım ise Hz. Hüseyin'in yeğeni, daha 13 yaşında bir çocuktur. Ancak bir küçük aslan yavrusu gibi ceng meydanına atlamış. Yazık ki korkaklar bu küçük çocuğu da acımadan kılıçlarla kesivermişler... Ehli beyt kadınlarını Hicri 61. Sene Muharrem ayının 10. Günü köleler gibi esir almışlar... Hz. Zeynep elleri köleler gibi bağlı, Kerbela çölünde yerde cansız yatan Ehli Beyt'e bakıp, ya Muhammed, semanın tüm melekleri sana selat ve selam etsin. İşte Hz. Hüseyin, şu düzlükte yerde cansız yatıyor. Kanlara boyanmış ve uzuvları kesilmiş halde… Senin kızların da esir alınmış… Zurriyetin tek tek öldürülmüş… Rüzgar onların üzerine toprak savuruyor… Kerbela'da Hz. Hüseyin ve yarenlerinin ölümü, herhalde ölümlerin en güzeliydi. Onlar güzel yaşayı, güzel öldüler. Gönlünde güzel ve temiz duygular taşıyanlar güzel yaşar. Ancak güzel yaşayanlar, güzel ölebilirler. Kerbela Cennet ve cehennem arasında ince bir çizgiydi. Yezid ordusunda bir komutanken, Hz. Hüseyin tarafına geçen Hür bin Yezid, aslında adımını cennete atmıştı. Hz. Hüseyin tarafında olması gereken Saad bin ebi vakkas’ın oğlu Ömer ise maalesef Yezid'in ordusunda komutan kalarak ve Ehli Beyt'e ilk oku atarak, adeta cehennemi tercih etmiştir. Bugünün Müslümanı da Kerbela hadisesinin yaşandığı gün, nerede ve kimin yanında olacağını merak ediyorsa, bugün nerede ve kimin yanında durduğuna bakması yeterli olacaktır. Kerbela'da Hz. Hüseyin şehid oldu. Savaşı o gün, biz kaybettik. Ama şehidlerimizin kanı ve Zeyneb’in feryadı, Yezid ve taraftarlarını rezil rüsvay etti. Necis elleri ile döktükleri o mübarek kanlar, kendilerine uğursuzluk getirdi. Hz. Hüseyin, ailesi ve Ehli Beyt yarenleri orada kadledildi. Ama dünya onların katillerini de kalmadı. Yezid, 4-5 yıl içerisinde ibretle sarhoş bir şekilde ölmüştür. İbni Ziyad ve Ömer ibni Saad ise Yezid'in ölümünden hemen sonra binlerce askerleri ile öldürülmüştür. Hatta Yezid ile ilgili kendisi gibi zalim biri olan Timur Leng'in yüz yıllar sonra Şam'a gelip, Yezid'in kemiklerini mezarından çıkarıp yaktırdığı ve küllerini rüzgara savurduğu söylenir.. Bugün sadece Türkiye'de ismi Hüseyin olan 2 milyon insan yaşamakta. Ama ismi Yezid olan tek bir kişiye raslanılmamakta. Bu da Yezid Zihniyetlilere ibret olsun. Hz. Hüseyin kıyam ruhunu dedesi, anne ve babasından gördüğü İslami eğitim ve terbiye ile gönlüne yerleşen güçlü iman çekirdeklerinden, çocukluğunun geçtiği cami, K. Kerim'den ve çevresinden kazandığı İslam'i bilinc, bir de Kerbela'da savaş meydanında dahi, gözü gibi esirgediği cemaatle kıldığı namazlardan almıştı. Bizlerin ve çocuklarımızın kıyam ruhuna sahip olması için, İslam'ın yaşandığı bir yuvaya sahip olmalı, camiye geliş gidişlerimiz, cemaatle namazlarımız ve bilinçli bir İslami çevremiz olmalıdır. Hz. Hüseyin'in yarenlerinden biri borçludur. Hz. Hüseyin ona, üzerinde borç olan yanımda çarpışmasın, deyip, gidip bocunu ödemesi için onu yanlarından göndermiştir. Kaldı ki o gün Hz. Hüseyin'in kendilerini savunacak bir çocuğa bile ihtiyacı vardı. Bugün Hz. Hüseyin’in yolunu sürdüren yiğitler de borç hususuna, kontrollü borçlanmaya çok dikkat etmeliler. Hz. Hüseyin’in yola çıkardığı nurlu kervan daima ve her çağda Peygamberin davasına, dinine sahip çıkmak ve toplumu ıslah etmek için Hüseyni Rehberlerin öncülüğünde yoluna devam edecek ve yoluna devam ediyor. Bizler de bu nurlu yolda, Hüseyni Rehberlere elimizden geldiği kadar değil, sonuna kadar sahip çıkıp, kendilerine hayırda yardım etmeliyiz. Bu yola çıkanlar Hz. Hüseyin gibi esirgemeden, her şeyimizle bu nurlu kervanla kalıp, sabırla yola devam etmeliyiz. Ve Şehadete O ve yarenleri gibi talip olmalıyız.