BİSMİLLAH Şüphesiz davetçiler Peygamberlerin varisleridirler. Ve Peygamberler İlahi mesajı alıp insanlara iletmek ile ömürlerini geçirmişlerdir. Bu yolda tüm zorluk ve meşakkatlere göğüs germişlerdir. Bundan dolayı başlarına türlü bela, musibetler gelmiş ve bunlara karşı sabretmişler. Ama asla davalarından ve tebliğlerinden vazgeçmemişlerdir. Bazen açlık bazen yokluk çekmiş, kimisi zindanlara atılmış, kimileri yurtlarından sürülüp hicrete zorlanmış ve kimileri öldürülmüş testere ile ikiye bölünmüşler. Fakat taviz vermeyip yollarına devam etmiş ve vazifelerini bırakın terk etmeyi aksatmamışlardır. Tarih boyunca davetçilere kendileri örnek olmuş ve davetçiler onlardan ilham alarak bu kutlu yolu devam etmişlerdir. Gel gör ki bu asrımızda yorgun davetçi diye bir ekol türemiş bulunmaktadır. Bunlar yıllarca bu yolu sürdürmüş ve kısmı bazı bedellerde ödemişlerdir. Gençliklerinde hızlı mücahit olup her türlü fedakârlığı yapıp zindan ve işkencelere tabi tutulmuş ve hatta tüm mal varlıklarını bu yolda harcayanları bile mevcut iken şimdi maalesef yorgun ve yılgın bir halde bulunmaktadırlar. Onlara! “niye böylesiniz, niye hareket etmiyorsunuz, ne oldu size” diye sorulduğunda. Onlar, “o eskidendi şimdi her şey değişti” diyorlar. Değişen ne; Allah aşkına söyler misiniz? Siz mi değiştiniz? Yoksa davanız mı? Kusura bakmayın değişen bir şey yok, sadece dünya sevgisi ve meşguliyeti hastalığına bulaşmışsınız. Bu dört şey değişmeden bir davetçinin değişimden bahsetmek mümkün değil. Birincisi: Allah’tır ki o hâşâ değişmez. O ezeli ve ebedidir. O bir ve tektir. Onda eksilme ve azalma olmaz. O ezelde ne ise ebette de odur. Dolayısı ile Allah için değişim söz konusu değildir. İkincisi: Allah’ın kitabı Kur’an’ı Kerim’dir. Kur’an’ın değişmeyeceğini veya değiştirilemeyeceğini bizatihi Allah’ın kendisi Ayetlerinde vaad edip korunmasını üzerine alıyor. O Kur’an hala taptaze ve “kalk ve uyar” emri hala orta yerde duruyor. Ey dünyaya dalmış saçı sakalı ağarmış ve dününü basit bazı şeylerle değiştirmiş yorgun mücahit; bahanen çürüktür haberin olsun. Üçüncüsü: Nebi Aleyhisselamdır ki kendisi ve sünnetinden hiçbir değişmemiş ve değiştirilemez. Peygamber (s.a.v) ve arkadaşlarının sünneti davalarını savunmak ve bu uğurda mücadele vermek, son nefeslerine kadar daveti bırakmamaktır. Peygamber efendimiz (s.a.v)) ashabına ve kıyamete kadar gelecek davetçilere “sizin için korktuğum şey dünya malı ve sevgisidir” mealinde sarf ettiği bu sözler ne manidardırlar. Dördüncüsü: odur ki herkesin ününde beklediği ve kaçamadığı son, yani ölümdür. Ölümü değişti bizim haberimiz yok, ölümü öldürenler mi çıktı? Ne oluyor her şey değişti deyip kendini bir kenara koyuyor ve dünyalık toplama yarışına giriyorsunuz. Eğer Ölüm kalktıysa bize de söyleyin bizde sizin gibi her şeyi bırakalım ve dünyanın keyfini sürdürelim. Vallahi! Hiçbir şey değişmemiş ve üste sıraladığım bu dört şey değişmeden değişti demek ‘deve kuşu gibi başını kuma gömmekten’ başka bir şey değildir. Kendi kendini kandırma dışında, nefsini avutmak ve basit bahanelere sığınmaktır. Ne Allah, ne Peygamberi, Ne Kitabı ve nede ölüm değişmedi ve değişmeyecek. Gel ey kardeşim; bu nefsin isteklerinden kurtulup yine eski günlerdeki gibi terk etiğimiz mevziimize veya yeni mevziler bularak kaldığımız yerde tebliğ ve davetimize devam edelim. Zaten ne kaldı ki ömür gitti, saçlar ağardı, takat azaldı bu son demi de dolu dolu yaşayalım. Belki Kâinatın Rabbi bize acırda Şahadeti nasip ederde bu makama kavuşan dostlara kavuşuruz. Vesselam