Evliliklerin zorlaştırılmasından dolayı, evlenmek isteyen gençlerin yaşları her geçen gün ilerlemekte ve maddi şartların ağırlığından dolayı uygun vakitte evlenememektedirler. Bu da gençlerin istenmeyen hatalar işlemesine sebep olmaktadır. Bu durum tertemiz bir şekilde evlenmesi gereken gençlerimizin manen kirlenmesine sebep olmaktadır. Bu büyük bir vebaldir. Bu vebal, özellikle kızlarının evliliğini maddi şartlardan dolayı ağırlaştıran anne ve babaların omuzundadır. Hepimiz Müslümanız, yüce kitabımız K. Kerim ve Hz. Peygambere bağlıyız, bağlı olmalıyız. Yüce Allah, K. Kerim’in Bakara suresi 185. Ayetinde ‘’Allah, sizin için kolaylık diliyor...’’ diye buyurmaktadır. Madem yüce yaratıcımız Allah azze ve celle bizler için kolaylık dilemiş, bizler de onun kulları olarak birbirimize kolaylık dilemeliyiz. Aramızdaki meseleleri kolaylaştırmalıyız. Hz. Resulullah da ‘’Kolaylaştırın zorlaştırmayın, sevdirin nefret ettirmeyin’’ diye buyurarak, biz Ümmetine, her hayırlı işi kolaylaştırmamızı tavsiye etmişler. Böylelikle hayırlı işleri ne şekilde sevdirebileceğimizin yolunu da bize göstermişlerdir. Öyle ya evlilik en hayırlı işlerden biridir. Eğer bu hayırlı iş kolaylaştırılırsa ancak sevdirilir. Maalesef bu gün gençler evlilikten kaçmaktadır. Nedeni ise zor bir iş haline getirilmiş olmasıdır. Her hayırlı işte, en güzel örnek olan Aziz Peygamberimiz, bir kız babası olarak bu işte de en güzel örnek olmuşlardır. Hz. Fatıma’yı kendisinden isteyen Hz. Ali, İslam’ın hizmetine kendisini adayan, annesi ile yaşayan fakir bir Müslüman gençti. Hz. Peygamberimiz kızı Fatıma’yı, Hz. Ali ile kendisine yol göstererek ve yardımcı olarak kolay bir şekilde evlendirmişti. Hz. Ali’nin düğünde gelen misafirlere verilmesi sünnet olan bir yemek ziyafeti olmuştu. Hz. Ali’nin mütevazi bir şekilde hazırlanmış evinde, bir adet sedir (Bu günkü kanepe yerine kullanılırdı.) gümüşle işlenmiş iki elbise ve güzel kokular, bir kilim, üç minder, iki döşek, bir adet kadife yorgan, bir koç postu, bir adet yastık, topraktan yapılmış bir su testisi, su bardağı, su tulumu, un eleği, iki el değirmeni ve iki çanak çömlek bulunmaktaydı. Peygamberimiz bir devlet başkanı olarak, ben kızımı kaynanası ile aynı evde yaşaması için göndermem, dememiş. Kızımın düğünü, evi bu şekilde olsa millet ne der, asla dememiştir. Ne biz, Peygamberimiz kadar değerli, ne de kızlarımız Hz. Fatıma kadar değerlidir. Kaldı ki insanın değeri dünyalık ile değil, sahip olduğu ahlak ve yaptığı iyiliklerledir. Kız tarafı, (özel sebepler dışında…), ben kızımı kaynanası ile yaşayacağı aynı eve göndermem, kızımın ev eşyaları, düğünü, kimsenin laf edemeyeceği bir ihtişamda olmalı, diyenlerin bu tavırları, maalesef mensubu olduğumuz İslam ve Peygamberinin ahlakına hiç benzememektedir. Gelin bu hayılırlı işte de Peygamberimizi kendimize örnek alalım ve kız tarafı olarak evlilik işini Allah’ın emri ve Peygamberimizin sünneti gereği kolaylaştıralım.