Tatil sözcüğünü Türkçe sözlükler, çalışma aşamasında, yasa gereğince çalışmaya ara verilen süre veya okul, meclis, adliye gibi kurumların yasa gereğince çalışmasını durdurduğu yada kapalı bulunduğu dönem diye tarif ediyorlar.

Bu tarife göre yalın bir dille, devletin yahut kurumsal bazı şirketlerin çalışanlarına değerlendirmek için sağladığı boş vakittir, diyebiliriz.

Dolayısıyla başkalarının boş dediği vakti ve zamanı değerlendirmek lazım. Çünkü zaman çok değerlidir. Öyle ki yaratan Rabbimiz bile zamana yemin ederek dikkatlerimizi zamanın değerine çekmek istemişlerdir. Zaman bizler için adeta sıcaktan eriyen, buzdan bir sermaye gibidir. Ne durdurulur, ne de geri getirilir. Öyleyse geçen her anın bizim ömrümüzden kayıp gittiğinin bilinciyle tüm vakitlerimizi Ümmete, insanlığa, ailemize ve şahsımıza fayda sağlayacak şekilde geçirmemiz icap etmektedir.

Her şeyin sahibi yüce Allah(cc) İnşirah suresinde 'Bir işi bitirince diğerine başla ve yanlız Rabbine yönel!' diyerek asla boşa vakit geçirmememize işaret buyurmuşlardır. Hem yine en güzel ahlak sahibi Hz. Peygamberimiz de 'İki günü eşit geçen zarardadır.' buyurarak bizleri sürekli ilerleme ve elimizdeki hayırlı işleri geliştirmeye doğru bir hareket ve çaba içerisinde olmaya teşvik etmektedir.

İdeal Müslüman, vaktini sırt üstü boş yere ve boş meguliyetlerle geçirmemelidir. Çünkü Allah, boş duranı sevmez. İdeal Müslümanı da bir ayetinde şu şekilde tarif etmektedir.

Onların yanları(vucutları) yataklarından uzak kalır.(Secde 16)

İdeal Müslüman tembellikten, Şeytandan Allah'a sığındığı gibi sığınmalıdır. Hatta aziz Peygamberimiz bile 'Allah'ım, tembellikten sana sığınırım' diye buyurmuşlardır.

Böylelikle tatil boşa geçirilecek, uyuşukluğa, tembelliğe dönüşecek bir vakit olmamalıdır. Hele hele tatil denilen vakitler, Hidayet ve Tevhit sorumluluğunun varkında olan Müslümanlar için belki en verimli geçirilmesi gereken vakitler olmalıdır.

Zaten, tatili algılarımıza yerleştirildiği gibi olumsuz geçirmeleri gereken birileri olacaksa bile onlar, avrupalı egemen toplumlar olmalıdır. Kaldı ki onların bile çoğu tatillerini ya okuyarak ya da tarihi mekanları gezerek, kültürel bir faaliyetle geçirmektedirler.

Peki biz Müslümanlar?

Mazlumiyetimiz, esaretimiz, dağınıklığımız ve güçsüzlüğümüz ortadayken. Hemen hemen tüm mükaddes değerlerimiz düşmanlarımızın ayakları altındayken, Müslümanın tatili boşu boşuna geçirilecek bir vakitten ibaret mi olmalı? Asla.

Kendini İslam davasına karşı sorumlu gören Müslümanın tatil diye bir kavramı olmamalıdır...

Allah aşkına, Hz. Peygamberimizin hiç tatil diye boşa geçirdiği bir vakti oldu mu? Kadın olsun, erkek olsun, Müslüman her birey çevresine (ailesine, camisine, derneğine, sohbetine, partisine) karşı sorumludur. Tatil bahanesiyle uzun zaman çevremizden ayrı kalmamız, kesinlikle sorumluluklarımızın ihmaline, hayırlı hizmetlerimizin aksamasına ve belki de dağılmasına sebep olacaktır. Hiç bir Müslüman böyle bir vebal altına girmemelidir. Bizim ihmalimizden dolayı, hayırlı işlerde yaşanacak olumsuzlukların hesabını Rabbimize veremeyiz. Yaptığınız hayırlı işleri bisiklet sürmeye benzetirsek, pedal çevirmeyi bıraktığınız anda bisiklet ilerlemeyip, düşecektir.

Tüm bunları söylerken tabi ki akrabalarımızı makul bir süre zarfında ziyaret edelim. Tarihi cami, medrese ve şehitliklere manevi geziler düzenleyelim. Tüm bu zamanlarda yanımızda faydalanacağımız, bizlere, hedeflerimize ulaşmada yol gösterici ve uyarıcı eserler bulundurup, okumalıyız.

Ama yinede, arkamızda bisikletin pedallarını çevirecek birileri olmalıdır.