Allah'ın adıyla
Emanete riayet etmelidir
Emanet; korunmak üzere bırakılan maddi ve manevi hak, emniyet edilip inanılan şey anlamlarına gelmektedir. Emanet, sadece insanlar arasındaki maddi eşyalar için kullanılmaz. Aynı zamanda vahiyle gönderilen ilahi emirler de bu kapsama girer. Dolayısıyla Kur'an ve Sünnet, insanlara verilen emanettir. Bundan dolayıdır ki; Allah'ın tekliflerinin tamamına emanet denilmiştir. Bu konuda Kur'an'ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur: 'Biz emaneti; göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir. ' (Ahzap 72)
Başka bir ayette şöyle buyurulmaktadır: 'Muhakkak ki Allah size, emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. ' (Nisa 58)
Bu ayetlere dikkat edilirse, emanet; ilahi din ile gönderilen fazlar ve yükümlülükler olarak anlaşılmaktadır ki müfessirlerin çoğu böyle anlam vermişlerdir. O halde emanet; Allah'ın kullar üzerindeki haklarını ve insanların birbirlerine karşı haklarını ifade etmektedir.
Müslümanın buradaki sorumluluğu ise, bu konudaki emir ve yasakları dikkate alarak hareket etmektir. Allah'ın (cc), yaşanmak üzere gönderdiği dinin emirlerine uyması, yasaklarından da kaçınması gerekir. Namaz kılması, oruç tutması, zekat vermesi, hacca gitmesi, dürüst, adil, güzel ahlaklı olması, salih amellerde bulunması, hakkı tavsiye etmesi, sabırlı olması ve İslam'ın diğer emirlerini yerine getirmesi, kendisine verilen ilahi emanetin gereğini yerine getirmesidir. Aynı şekilde; yalan söylememesi, haksızlık etmemesi, haksız yere cana kıymaması, hırsızlık yapmaması, zina işlememesi gibi yasaklanan şeylerden kaçınması, kendisine verilen emanetin gereğini yerine getirmesidir.
Bunun gibi; bir insanın, başka bir insan tarafından kendisine emanet edilen bir eşyayı koruyup gözetmesi, zamanı geldiğinde tekrar sahibine geri vermesi, emanete riayet etmesidir. Kendisine verilen görevi hakkıyla yapması, o konudaki sorumluluğunu hakkıyla yerine getirmesi, emanete riayet etmesidir.
Dikkat edilecek olursa bunların bir kısmı, Allah'ın kulları üzerindeki haklarıdır. Bir kısmı ise kul hakkıdır ki bunları da yine Allah (cc) tayin etmiştir.
Dolayısıyla emanete riayet etmek, imanın gereğidir. Onun için Müslüman, emanete riayet etmek zorundadır. Çünkü emanete riayet etmemek tehlikelidir. Ebu Hüreyre'nin (ra) rivayet ettiği bir hadiste Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: 'Münafığın alameti üçtür; konuşunca yalan söyler, söz verince sözünden cayar, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder' (Buhari, Müslim)
Sıla–i rahmi gözetmelidir

Sıla–i rahim; anne ve baba başta olmak üzere, aile bireylerini, akraba ve yakınları sorma, ziyaret etme, sahip çıkma, gönüllerini alma gibi anlamlara gelmektedir.
İslam, sıla–i rahme çok önem vermiş ve bunu emretmiştir. Kur'an'da Mü'minlerin vasfı zikredilirken; 'Onlar Allah'ın gözetilmesini emrettiği şeyleri gözeten, Rablerinden sakınan ve kötü hesaptan korkan kimselerdir. ' (R'ad 21) buyurulmuştur ki burada gözetilmesi gereken şeylerin, sıla–i rahim olduğu müfessirlerce ifade edilmiştir.
İslam, sıla–i rahmi kesmeyi de menetmiştir. Bu konudaki bir ayet şöyledir: 'Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan korkun da, akrabalık bağını kesmekten sakının. ' (Nisa 1)

Bu konuyla ilgili bir hadis ise şöyledir: 'Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse akrabasını görüp gözetsin. ' (Buhari, Müslim)
Bir başka hadis te şu şekildedir: 'Akrabalık bağlarını kesip koparan kimse Cennete giremez. ' (Buhari)
O halde Müslüman; akrabalarını sürekli sormalı, onları ziyaret etmeli, hallerini sormalı, ihtiyaçlarını imkanları dahilinde gidermeye çalışmalı, onlara elinden gelen yardımı yapmalı ve onlarla ilişkilerini daima canlı tutup kesmemelidir.
Allah'a emanet olun.