Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin.(Haşr 7)
Yürüyen Kur'an olan peygamberimiz bizlere en güzel ve faydalı olanı tavsiye etmişken, en kötü ve zararlı olandan da uzak durmamız hakkında ikazlarda bulunmuşlardır.
Hem O, K. Kerim'in de belirttiği gibi 'Hevasından konuşmaz. Ancak kendisine vahyolunanı söyler.'
Peygamberimizin mübarek sözleri, K. Kerim'e dayandığı içindir ki yüzyıllardır tazeleğini koruyor ve hep böyle kalacaktır.
Peygamberimizin sünnetine uymak, kişiye O' nu hatırlatır. O'nu hatırlamak da gönüllere ilahi bir huzur verir.
Peygamberimizin sünnetine uymak, kişiye takva ve kuvvetli bir iman kazandırır.
Peygamberimizin sünnetine uymak, kişinin farz ibadetleri için de manevi bir kalkan oluşturur.
Peygamberimizin sünnetini hayatının esası kabul eden ve onunla amel eden kişi Allah'ın sevgisine mazhar olur. Allah hangi kulunu sevdiyse o kulu için gören göz, işiten kulak ve tutan el oluverir. Yani efendimizin sünnetine uyan Allah'ın gaybi yardımlarına ulaşır. Düşmanlarına karşı desteksiz ve yardımsız kalmaz. Ona bundan dolayı hayır kapıları açılır, günahları bağışlanır ve muradı hasıl olur.
Allah azze ve celle Hz. Peygamber'i o kadar sevmiş ki kullarının, Zat-ı Zülcelal'ine olan sevgilerinin ispatını da peygamberine uymaya bağlamıştır.
'De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin.'(Al-i imran 31)
Hz. Peygamberin sünnetine uymak belki hiç bir zaman bu kadar ehemmiyetli olmamıştır. Allah Resulü bir hadislerinde,
'Ümmetimin fesadı zamanında kim sünnetime yapışırsa, ona yüz şehit ecri vardır.'
Madem O'nun sünnetine uymak gerek, öyleyse O'nu iyi tanımak lazım. O'nu İyi tanımak için de sağlam kaynaklardan okumak veya iyi bilenlerden dinlemek gerekir.
Öncüler, gökteki yıldız gibi olan gözde sahabeler, Onu tanıyıp, ona uydular. Peygambere önce Hz. Hatice iman ederek imanda ve aynı zamanda İslam davasına verdiği maddi destekle infakta da erkekleri geçti. Yüceldi, dünya kadınlarının en hayırlısı oldu. Hz. Sümeyye de peygamberin davası uğrunda canını vererek şehadetiyle şehitler kervanının öncüsü olmuştur.
Bu günün Müslüman kadını da peygamberine uymada, maddi manevi fedakarlıkta öncü kadın sahabeleri örnek almalıdır.
Hz. Peygambere uyanlar Allah'ın kendilerine emaneti olan ailelerine, eşlerine ve çocuklarına en hayırlı oldular. Hz. Osman bu hususta Hz. Peygamberin 'En hayırlınız ailesine en hayırlı olanınızdır.' hadisine uyarak öncü sahabelerden olmuştur.
Efendimize uyanlar, inandıkları peygamber ve kendileri de zayıf olsa, yine de Hakk'ın davası olan İslam'ı omuzlayan peygamberlerini yalnız bırakmadılar. Allah'ın rızasını umarak bütün iftira, işkence, boykot ve hicretlere sabırla göğüs gerdiler. Bu günün Müslümanı da Hz. Peygamberin davasını omuzlayanların yanında her şeye rağmen yer almalıdır.
Peygambere uyanlar, İslam kardeşliğini Allah'ın ve Peygamberinin istediği şekilde özümsediler. Köle, hür, fakir, zengin, Arap ve Arap olmayanlar Hz. Muhammed aleyhisselama hep birlikte ümmet oldular. Ümmet demek; aynı ülkenin sınırları içerisinde, aynı dili konuşan, aynı mezhepten olanlar değildir. Ümmet demek, kelime-i şehadeti getiren, ehli kıble olanlardır. Ona uyan öncü sahabeler, Hz. Resulullah'ın ayağının altına aldığı menfi milliyetçiliği-ırkçılığı başlarına asla taç etmediler. Onlar için üstünlük sebebi, kişinin takvasıydı.
Bu günün Müslümanı da Hz. Peygamberin ayağının altına aldığı menfi milliyetçiliği-ırkçılığı asla baş tacı etmemelidir. Kelime-i şehadet getiren, ehli kıble tüm Müslümanları kendisiyle eşit haklara sahip kardeşleri bilmelidir.
Allah resulünün ayağının altına aldığını baş tacı edenler, ayakaltına düşüp kıymetsizleşeceklerdir.
Peygambere uyanlar, K. Kerim'i sünnet ışığında anlayıp, onun hükümlerini hayatlarına, ailelerine, hep birlikte memleketlerine ve tüm dünyaya hakim kılmaya azmettiler. Bugünün Müslümanları da bu sorumluluklarını azimle yerine getirme gayretinde olmalıdırlar.
Peygambere uyan öncü sahabeler, dünya işlerini asla İslam davasının kendilerine yüklediği görevlerin önüne almadılar. Hz. Ömer, 'Ben ne zaman dünya işlerimi düzene koysam, ahiret bana darılmış. Ne zaman ki ahiret işlerimi düzene koyduysam, o zaman da dünya bana darılmış. Bende madem ikisini birden memnun edemiyorum, öyleyse varsın dünyam darılsın, demiş. Rabbini razı edeceği şekilde kendisini Allah yoluna vermiş. Bu ihlaslı kararından dolayı Rabbi de onu hemen hemen tüm dünyaya hakim kılmıştır. Bu günün Müslümanları olarak aksatacaksak asla ahiret işlerimizi aksatmamalıyız. Varsın ahiret işleri için dünya işlerimiz aksasın. Allah için yapılanın karşılığı yok mudur?
Peygambere uyanlar, İslam davasının kıyısında durmadılar. Hz. Peygamber, onlardan nasıl İslama hizmet etmelerini istemiş ise onlar, o şekilde İslam hizmetine adanmıştılar. İşte öncü sahabeden Sad Bin Muaz Bedir'de, ya Resulallah, eğer sen bu denize dalarsan, vallahi bizde seninle dalarız, diyecek kadar, samimane bir şekilde kendilerini İslam davasının hizmetine vermiştiler. Fetihler-Zaferler için gerekli olanı yapıp, gemileri yakmıştılar. Ve Allah onlara yeryüzüne adaleti hakim kılacakları, mukaddesatlara sahip çıkacakları Fetihler-Zaferler nasip etti.
Kıyılarda durmak tehlikelidir. İnsan hemen düşebilir. Bizde İslam dairesinde-deryasında kalmak için yerimizi sağlamlaştırmak istiyorsak, Peygamberin davası bizden ne istiyorsa kendimizi hazırlayıp yerine getirmeye azmetmemiz lazım. Bize yeniden mukadesatlarımıza Mescid-i Aksamıza, ilk kıblemize sahip çıkacak Fetihler-Zaferler lazım. Bunun için de öncü sahabeler gibi gemileri yakmaktan çekinmememiz gerekmektedir.
Peygambere uyan öncü sahabeler, onun iman ve cihat yolunu, ondan sonra da bir ömür sürdürdüler. İşte bunlardan Ebu Eyyüp El-Ensari hazretleri, 70-80 yaşlarında rahlesinin üzerindeki Kur'an'ını okumaktadır. İstanbul'un fethi için Hayyalel Cihat sadasını-çağrısını duyunca, okuduğu K. Kerim'in üzerinden doğrulup, ayağa kalkmış. Oğulları 'Hayırdır baba? Dediklerinde 'Ben İslam için cihat çağrısına uyacağım.' demiş. Oğulları 'Baba sen otur, Kur'an'ını oku. Bizim gitmemiz yeterlidir.' demişler. Hz. Ebu Eyyüp El-Ensari, siz bana otur diyorsunuz ama okuduğum Kur'an, bana İslam için kalk diyor, deyip, o yaşına rağmen, surların dibine yaklaşmaya çekinen genç Müslümanlara dünya sevgisinden dolayı şehadetten çekinip, 'Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın' ayetini okuyup, surların dibine atılıp, oracıkta Şehit olmuşlardır.
Bugün İslam Peygamberine ve davası olan İslam'a öncü sahabeler gibi uyma sırası biz Müslümanlardadır. Bizi, ailelerimizi ve toplumumuzu çepeçevre sarmış fitne kasırgalarını, maneviyatımızı darmadağın etmiş fitne tsunamilerini bertaraf etmek için hep birlikte peygamberimizin bizlere emanet bıraktığı Kur'an ve onun sünnetine uyar, Kur'an ve sünnet gölgesinde malum fitnelere karşı topluca mücadele verirsek, Allah'ın, Peygamberine ve ashabına bahşettiği izzet, fetih, zafer bu yolda Hz. Peygamberi örnek alarak, bizlere Rehberlik yapanlara ve bizlere tekrardan nasip olacaktır.
Yıllar öncesinde Avustralya güneyinde büyük bir kasırga oluşmuş ve yönünü Çin'e çevirmiş. Bilim adamları, bu kasırga hakkında Çin'i de uyarmışlar. Yalnız ne olduysa, kasırga daha Avustralya'yı geçmeden yönünü okyanusa çevirip, etkisini kaybetmiş. Yine bilim adamları kasırgadaki ani yön değişikliğini merak edip araştırmaya başlamışlar. Meğer tam da o dönemde ve o bölgede milyonlarca kelebek bir yerden bir yere göç ediyormuş. Kelebeklerin birlikte kanat çırpışlarından oluşan hava akımı kasırganın yönünü okyanusa çevirmiş.
Karanlık zulüm bulutlarını üzerimizden atmak, fitne fırtınalarını dağıtmak için hep birlikte ama hep birlikte kelebekler gibi Hz. Peygamberin sünnetine yapışıp, onun izinden kanat çırpmamız gerekir.