İnsan, doğası gereği huzur ve mutluluk peşinde koşan bir varlıktır. Ama çoğu insan, huzuru ve mutluluğu doğru yerde ve doğru şekilde aramadığından, maalesef bir türlü gerçek anlamda huzur ve mutluluğa kavuşamamaktadır.

Bu yanlıştan dolayı dünya malı, huzur ve mutluluk için tek sebep bilinmekte ve onu elde etmek için hemen hemen herkes, adeta bir yarış içerisine girmektedir. Neticede, sünnetullah gereği herkes çalıştığının karşılığını görmektedir. Mal ve servet yarışında olanlar da istediği mala ve servete kavuşmaktadır. Ne yazık ki çoğu kişi bu yarışta, farkında olmadan büyük zahmetler ve risklerle topladığı mal ve servetten daha önemli olan birçok değerini kaybetmektedir.

İbadet, inanç, sevgi, şefkat, doğruluk, vefa, misafirperverlik, aile ve akrabalık bağı gibi Allah'ın değer verdiği birçok kavramı zayıflamakta veya tamamen kopmaktadır.

İnsanın sadece maddiyata ağırlık vermesi, zengin olmak için her türlü yolu, fırsatçılığı, bencilliği, acımasızlığı, ahlaksızlığı, başkasını sömürmeyi mübah görmesi ve sahip olduğu zenginliği bencilce, sınırsızca tüketmesi, ahireti unutup, sadece dünya eksenli bir hayatı yaşaması, bireye ve topluma, huzur ve mutluluk getirmesi mümkün değildir.

Bu yarışta olanların çoğu, gönüllerini- maneviyatlarını ihmal edip, sadece midelerini ve kasalarını doldurmakla meşgul olduklarından dolayı kaybetmişlerdir.

İslami sorumluluklarının bilincinde olan okurlarıma;

'Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?'

Bu ayet bizlere bilgi ve bilincin sahibine sorumluluk yüklendiğinin mesajını vermektedir. Bilen Müslüman, K. Kerim ve Hz. Peygamberin mesajlarından haberi olan, dünü ve bugünü iyi bilendir. Böyle bir Müslüman'ın dünyadaki yaşantısı, yerine getirdiği sorumlulukları da farklı olmalıdır. Bilinçli Müslümanın öncelikli derdi, dünya değil, dini ve davası olan İslam olmalıdır.

Dünya hırsı kimi kuşatırsa kuşatsın, asla biz bilinçli Müslümanları kuşatmamalıdır. Ümmetin şuanki acı hali, dünya malına olan hırsımızdan değil midir? Zamanın ve şartların değişmiş olması bizi aldatmamalı. Çünkü bizi bağlayan K. Kerim, Peygamberimizin sünneti ve ölüm hakikati hiç değişmemiştir.

Ben nereye gidiyorum? Ahiretim için, İslam için ne yaptım ben? Sorularını sık sık kendimize sorarak, ölümü, hesabı ve İslami sorumluluklarımızı hatırlayıp, yarınımız kadar yakın olan ahiret hayatı başlamadan nefsimizi hesaba çekmeliyiz.

Bu din bugün bizlere emanet. Bu dine hizmet edecekler, bizleriz. İslami hizmetleri dünyalık için ihmal etmemizin hiçbir mazeretinin ahirette bizden kabul edilmeyeceğini bilmemiz gerekmektedir.