Düşman aynıdır öteden beri. Allah'ın kullarına çizdiği dosdoğru yolun orta yerinde oturup türlü asker ve bilumum şer araçları ile sana, bana; bize bitmez tükenmez bir savaş ilan ediyor. Öyle ya yolun sonuna kadar gitmek gerekir. O yolun sonunda da iki mutlak sonuç insanoğlunun tamamını bekliyor baştan beri. Ya Cennet ya Cehennem…
Diyorsun ki, 'Bahsettiğin hasmın kim olduğunu biliyorum, o şeytanın ta kendisidir. Onun hileleri, tuzakları, aldatmaları çoktur. Ben nasıl baş ederim?'
Ben de diyorum ki, onun bahsettiğin tuzakları pek zayıftır. Senin sahip olduğun iman onu kendi cehennemine hapsedecek kadar güçlüdür. Hele ki imanını vahiy, ibadet, tefekkür, çaba, sabır ve duayla sürekli takviye edersen hiçbir güç seni işgal edemez.
Düşmanın görünmeyenine bakma, gözlerine görünmeyen o düşman, iradene, ferasetine, vicdanına ve aklına görünüyor. İmanı kalbinin merkezine koyduysan, asla ele geçirilemezsin. O yüzden korkma!
Sen görünen düşmanına odaklan. Sana karşı kullandığı silahlara dikkat et. Hasmın, her zaman ateşli silahlara başvurmaz! Bazen elindeki malı yahut yakınındaki bir dostu aleyhine kullanabilir. Teknolojik aletlerle görüş alanını daraltmak suretiyle, tahrip gücü yüksek makineler geliştirdiğini saklayabilir senden. Ama uyanık ol, daha en tehlikelisini söylemedim ey kahraman; menzil ve mekan tanımaksızın her yere ulaşabilen iki daimi ve güçlü silahı var ki biri para, ötekisi de kadındır…
Ne o, sanki üstüne alınmıyor gibisin! Şu alaylı gülüşü bırak, ciddiyetsizlik düşmana açılmış en büyük alandır, bilmiyor musun? Nefsinin, şeytanın uşakları ile sana tesir etme sınırı, onlara tanıdığın imkan ölçüsündedir. Yani Allah'a karşı yerine getirilmeyen her vazife düşmana teslim edilen manevra alanı olur.
Allah'ın rızasını gaye edinen davaların hemen hepsinin tek kişi ile başladığını göz ardı etme. Kendini küçümsersen eğer, kendine ihanet etmiş sayılırsın. Ne demişti atalar; dinle, 'Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu bir ülkeyi kurtarır!' Aradaki mesafeyi kısaltırsan, yerinde ve zamanında önemsenmiş bir çivinin bir ülkeye denk geldiğini görmüş olursun.
Suya bir taş at mesela. Önce düştüğü kendi çapındaki yeri değiştirir, sonra da oluşturduğu helezonlar dalga dalga yayılıverir, ta kıyıyı bulana kadar. Niyet etmek işin yarısı eder. Anladın belki. Mazlumun, zayıfın, çocukların, yaşlı ve savunmasız kimselerin, hakkı gasp edilmişlerin sana ihtiyacı var. Hem de acilen…
Küfür milleti tektir ya, işte o tek millet bugün yekvücut olmuş mensubu olduğumuz ümmeti parçalamakla meşgul. Hem de ne parçalama, aman Allah'ım! Savaş meydanlarının kuralları yok artık. Bölünmüşlüğümüz, ihtilaflarımız, dünyevileşmelerimiz, onlara olan hayranlığımız, cellatlarımızla müttefik oluşumuz ve daha pek çok zafiyetimiz onlara cesaret veriyor. Haçlıların eline belki hiç bu kadar kolay fırsat geçmemişti. Müslüman toplumların ipi kuklaların elinde. Bizi birbirimizle savaştırarak küçültüyorlar hacmimizi.
Petrolü çaldılar, altın madenini çaldılar, tohumun orijinal halini çaldılar, nesillerin hayatlarını çaldılar, çocukların geleceğini çaldılar. Yetmemiş olacak ki büsbütün yok etmeye çalışıyorlar şimdi.
Ümit sensin ey Müslüman evladı. İşi birbirimize bırakmanın anlamı yok. Allah'ın rızası, cennetin bağları, kevserin komşuluğu seni, beni, bizi bekliyor. Yapacağın şey, özünde var olan potansiyel iyilik gücünü aktif hale getirmektir.
Bir eve benzetebilirsen ümmetin coğrafyasını, dört bir tarafından ateşe verildiğini görebilirsin. Ki evden dışarı çıkmaya çalışanları düşmanın uçağı, tankı, topu hatta kimyasal silahı bekliyor. Harekete geçmeyi ertelemenin ölümle eşdeğer olduğunu bil. Her taraf cephedir. Ev, okul, çarşı, sosyal medya, ülkenin sınırları… Kimi cepheye silah, kimine kalem, kimine söz, kimine duruş, kimine para gerekiyor. Sen hangi cephedeysen kendi silahınla savaş!
Yani anlayacağın, bu topraklar kahramanlarını bekliyor. Belki yeni doğacak olanlar var, belki doğmuş olanlar var. Ama onlardan biri sen olabilirsin. O yüzden sağına soluna bakma, besmele getir ve birkaç adım ileri çık!