Allah'ın adıyla
Malum, akıl; yeryüzündeki canlılar arasında insana has bir haslettir. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik de şüphesiz akıldır. Tabi aklın insana has olmasının önemli sebebi ve hikmeti vardır.

Her canlı, yaratılış sebebine uygun özelliklerle donatılmıştır. Örneğin; inek ve koyun gibi hayvanlar, insanlar faydalansın diye yaratılmış ve buna uygun özelliklerle donatılmışlardır. Bu yüzden etinden, sütünden, postundan, hatta boynuz ve dışkısından dahi faydalanılır. At ve merkep gibi hayvanlar, taşıma konusunda istifade edilsin diye yaratılmış ve buna uygun özelliklerle donatılmışlardır. Diğer bütün canlılar için aynı şey geçerlidir.

Hangi sebebe binaen yaratılmışlarsa, o sebebe uygun özelliklerle de donatılmışlardır.

İnsan ise; başka varlıkların kendisinden istifade etmesi için yaratılmamıştır. Bu yüzden ne etinden ne de başka bir şeyinden maddi olarak istifade edilmez. İnsandan aklı aldığınız zaman maddi boyutuyla hiçbir işe de yaramaz. Çünkü insan Rabbine ibadet etmek için yaratılmıştır. Nitekim Zariyat suresinin 56. ayetinde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: 'Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım'. Bu hikmete binaen dünyada bir hayat sınavından geçirilmektedir. Onun için insana, diğer canlılardan farklı olarak akıl gibi önemli bir nimet verilmiştir.
Akıl; düşünme, kavrama ve anlama kabiliyetidir. İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden, faydalı olanı zararlı olandan ayırt edebilme yeteneğidir.

Bu yüzden akıl, bir hazinedir. Bu dünya hayatında imtihana tabi tutulan insan, akıl vesilesiyle mümkün olan ile muhal olanı, doğru olan ile yanlış olanı birbirinden ayırabilmekte, Rabbinden gelenlerin hakikat olduğunu anlayabilmekte ve iman ederek doğru istikamet kazanmaktadır. Onun içindir ki bir hadiste Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: 'Allah (insan için) akıldan daha değerli bir şey yaratmamıştır' (Gazali, İhya, 1/217)

Ancak insan, kendisine verilen bu büyük nimetin kıymetini bilip ondan doğru bir şekilde istifade ederse değer kazandığı gibi hem fayda görür ve hem de başkalarına faydalı olur. Ne yazıktır ki insanların büyük bir kısmı akıl hazinesinden gereği gibi istifade etmiyorlar ve hem kendilerine hem de başkalarına zarar veriyorlar. Bugün etrafımıza baktığımızda, akıl sahibi olduğu halde yanlış ve zararlı işleri yapan nice insan görürüz. Örneğin; içki ve uyuşturucu maddeleri zararlı olduğu halde birçok insan kullanmaktadır. Halbuki bu insanlardan hangisine sorarsanız sorun, zararlı olduğunu kabul edecektir. Aynı şekilde zina, hırsızlık, hile ve faiz gibi davranışların kötülüğünü ve zararlarını kabul ettiği halde nice insan bunları yapmaktadır.

Burada sorulması gereken önemli bir soru vardır. Zararlı olduğunu bildiği ve akıl sahibi olduğu halde, insan neden kendisine zarar veren şeyleri yapar? Aslına bakarsanız akıllı insan, kendisine zarar veren şeyleri yapmamalıdır. Çünkü akıl bunu kabul etmemektedir. Bu demektir ki; akıllı olduğu halde zararlı ve kötü şeyleri yapan kişi, aklını gereği gibi kullanmamaktadır. Nitekim bir ayette Rabbimiz, Peygamberin çağrısına uymayan ve cehenneme girenler hakkında şöyle buyurmaktadır: 'Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateşe girenler arasında olmazdık' (Mülk 10)

Bu dünya hayatı imtihandan ibaret olduğuna, insanoğlu bu imtihandan geçirildiğine, öldükten sonra tekrar diriltilip dünyada yaptıklarından dolayı hesaba çekileceğine ve yaptıkları amellere göre cennete veya cehenneme atılacağına göre akıllı insan, bunların hesabını yapan ve yaşantısına buna göre şekil veren insandır. İşte bu gerçeği Peygamber efendimiz (sav) şu şekilde dile getirmiştir: 'Akıllı insan; nefsini kontrol altına alıp ölümünden sonraki ebedi hayat için hazırlanan kimsedir' (İbn-i Mace, Zühd bölümü)

Allah'a emanet olun.