Allah'ın adıyla
Hatırlanacağı üzere ABD başkanı Trump, Aralık ayının başında Kudüs'ü siyonistlerin başkenti olarak ilan etmişti. Aslında bu, 1995 yılında Amerikan Kongresi'nin bu yönde almış olduğu kararın Trump imzasıyla bir kez daha ilanıydı.

Trump'ın imzaladığı bu karar, israili meşrulaştırmaya yönelik olmakla birlikte İslam alemine açılmış bir savaş niteliğini taşımaktadır. İslam alemini hiçe sayma anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla bu karar İslam aleminde büyük tepkilere neden oldu. Müslümanlar dünyanın her tarafında bu kararı kabul etmediklerini, israil diye bir devleti tanımadıklarını, Kudüs'ün, Filistin'in başkenti olduğunu haykırarak tepkilerini ortaya koydular.

Bu tepkilerin oluşturduğu atmosfer içinde Sayın Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı'nı (İİT) olağanüstü toplantıya çağırdı. 'İsrail, işgalci terör devletidir' diyerek tepki gösterdiği ve Kudüs'e sahip çıkılması gerektiğini ifade ettiği için doğrusu Müslümanlar arasında devlet düzeyinde somut adımların atılacağı yönünde bir beklenti oluştu. Öyle ya; madem israil işgalcidir ve terör devletidir, yapılacak iş; onu bu işgalden vazgeçirmek ve terör eylemlerine engel olmaktır. Fiili olarak bu yapılamazsa bile en azından bu yönde bir açıklama yapılabilir, bu istikamette tavır takınılabilir ve onunla olan askeri, ekonomik ve siyasi ilişkiler kesilebilir. Eğer gerçekten israilin işgalci bir terör devleti olduğuna inanılıyorsa bunların yapılması gerekir ve yapılabilir.
Ancak beklentiler kursaklarda kaldı.

13 Aralık Çarşamba günü İstanbul'da olağanüstü zirvede bir araya gelen İİT, israili meşrulaştırmaya karar vermiş gibi bir sonuç bildirgesi yayınladı. Bildirgede; 'İki devletli çözüm temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devletine dayanan, uluslararası tanınmış referans hükümlerle ve 2005'te Mekke-i Mükerreme'de yapılan olağanüstü İslam Zirvesi Konferansı'nda stratejik bir tercih olarak kabul edilen 2002 Arap Barış Girişimi'yle uyumlu adil bir barışa bağlılık teyit edilmiştir' ifadesine yer verilerek 'Başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devletini tanıdığımızı ilan ediyoruz. Dünyayı Doğu Kudüs'ü Filistin Devletinin işgal altındaki başkenti olarak tanımaya davet ediyoruz' denildi.

Böylelikle başından beri Filistin topraklarını işgal eden ve işgal ettiği bu topraklar üzerinde gayr-i meşru bir devlet ilan eden siyonistlerin yaptıkları bunca zulüm ve vahşet İİT tarafından kabul edilmiş, kurdukları israil devleti de tanınmış oldu. Bu şekilde İİT, israil devletini meşrulaştırmış oluyor ki hakikat nezdinde ve Müslümanlar nazarında israil asla meşru değildir, işgalci ve teröristtir. Filistin topraklarında hiçbir hakkı yoktur.

Şayet İİT'nın sonuç bildirgesinde yer verdiği şekilde Filistin toprakları üzerinde iki devletin varlığı meşru ise ve dolayısıyla israil meşru bir devlet ise, o zaman bu kadar gürültü niye, bu kadar çatışma, bu kadar can ve mal kaybı neden?

İslam ülkelerinin başındaki idarecilerin yaklaşım ve tavırları bu şekilde olduğu müddetçe Kudüs'ün özgürlüğü için müspet adımların atılması bir yana, sürekli engel teşkil edeceklerdir.
Allah'a emanet olun.