M. Ali DOYAR
Allah'ın adıyla
Biz; iman etmiş insanlar olarak biliyor ve tasdik ediyoruz ki Allah (cc) insanları başıboş yaratmadığı gibi onları kendi haline de bırakmamıştır. Aynı şekilde onları yaratılış gayesi konusunda habersiz de bırakmamıştır. Bilakıs insanı neden yarattığını ve ondan ne istediğini vahiyle bildirmiştir.

Kur'an'ı Kerim'de, konuyla ilgili bir ayette şöyle buyurmuştur: «Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.» (Duhan 38–39) Konuyla ilgili başka bir ayette ise şöyle buyurmuştur: «Hanginizin daha iyi amel işlediğini denemek için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Ve O; Aziz'dir, Gafur'dur.» (Mülk 2)

Bu ayetlerlerden de anlaşılacağı üzere Allah (cc) bu dünyayı imtihan yeri olarak var etmiş, insanı da dünyada bu imtihandan geçirmek üzere yaratmıştır. Bu hakikati; gönderdiği peygamberlerle insanlara haber vermiş, söz konusu imtihan sürecinde uymaları ve kaçınmaları gereken konuları beyan etmiş ve Rablerine ibadet etmekle görevli olduklarını onlara bildirmiştir. Nitekim zariyat suresinde; «Ben, cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım» (Zariyat 56) şeklinde bu husus açıkça ifade edilmiştir.
Dolayısıyla amelleriyle imtihandan geçirilen ve Allah'a (cc) ibadet etmekle görevli olan insan, bu dünyada tercihini ortaya koyarak neye inandığını, ne yaptığını ve hangi yolun yolcusu olduğunu gösterecektir. İnsanın dünyadaki varlığı, bu sebep üzerine bina edilmiştir.
Bugün etrafımıza baktığımızda, insan dışındaki bütün varlıkların varoluş hikmetlerine uygun fonksiyon icra ettiklerini görürüz. Güneş, kendi özelliklerini yansıtır ve kendisinden beklendiği şekilde ısıtır ve aydınlatır, ateş yakar, odun yanar, su söndürür, ağaç meyve verir ve hakeza. Aynı şekilde hayvanların her biri, kendilerine yüklenen misyonu icra ederler. İnsan ise Allah'a kulluk etmek üzere var edildiği için buna uygun özelliklerle donatılmıştır. Bunun için kendisine akıl ve manevi duygular verilmiştir. İnsandan akıl ve duyguları alırsanız, bedeni hiçbir işe yaramaz. Ancak ne yazıktır ki insan, akıl ve duygu sahibi olduğu halde varoluş hikmetine uygun hareket etmemektedir.

Ancak her iş tabiatına uygun olmalıdır. Allah'a kulluk etmek için yaratılan insanın başka yollar edinmesi, varoluş gayesine aykırıdır. İnsan bu dünyada imtihandan geçirilmek üzere yaratıldığına ve Allah'a (cc) ibadet etmekle görevli olduğuna göre niyeti, sözü ve eylemleriyle bu istikamette yol almalı, Allah'a (cc) kulluğu hayatının merkezine koymalı ve Rabbini razı etmeyi amaç edinmelidir.

Neticede bu imtihan sona erecek ve bu dünya hayatı son bulacaktır. Ancak insanlar tekrar diriltilecek ve bu dünyada yaptıklarından dolayı hesaba çekileceklerdir. Kim Allah'a (cc) iman etmiş ve salih amellerde bulunmuşsa cennete konacak, kim de asi olmuşsa o da cehenneme konacaktır. Bu hakikati beyan eden ayetlerden biri şu şekildedir: «Sur'a üflenince, Allah'ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir.

Sonra ona bir daha üflenince, onlar ayağa kalkar bakışır dururlar! Yeryüzü, Rabbinin nuru ile aydınlanır, kitap konulur, peygamberler ve şahitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir. Onlara asla zulmedilmez. Herkes ne yaptıysa, karşılığı tastamam verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir. İnkar edenler, bölük bölük cehenneme sürülür……………. Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise, bölük bölük cennete sevk edilir……………….» (Zümer 68–73)
Allah'a emanet olun.