Allah'ın adıyla
Alemlerin yaratıcısı olan Allah (cc), insanı yaratıp varlık alemiyle tanıştırdı ve ona, ahiret denilen sonsuz hayatı hazırladı. Ancak sonsuz hayat yurdu olan ahiretten önce, yaratıcısını tanıyıp O'na karşı kulluğunu bilmesi, kendisine verdiği bütün bu nimetlere şükretmesi, hamdetmesi ve kulluğunun gereği olan vazifeleri yerine getirmesi için onu bu dünyada bir hayat sınavına tabi tuttu.

Bu amaçla Allah (cc); insanlara Rablerini tanıtmak, varlığın ve hayatın hakikatlerini bildirmek ve mükellef tutuldukları kulluğun icaplarını tebliğ edip kurtuluş yollarını göstermek için peygamberler (as) gönderdi. Peygamberler de (as); Allah'tan (cc) aldıkları ilahi hükümleri insanlara tebliğ etti ve onlar arasında tatbik ederek elçilik vazifelerini yerine getirdi. Onun için Hz. Adem'den (as), Hz. Muhammed'e (sav) kadar gelmiş ve geçmiş tüm peygamberler, aynı amaca dönük aynı hakikatleri bildirmek için gönderildiler.

«And olsun ki, her ümmete: 'Allah'a kulluk edin ve Tağuttan sakının' diyen peygamber göndermişizdir.» (Nahl 36)

Bütün peygamberler (as) aynı inanç sistemini tebliğ etmekle birlikte, getirdikleri ilahi hükümler de aynı akideye dayanmaktadır. Şu var ki getirdikleri şeriatlar birbirinden farklılık arz etmektedir. Çünkü her peygamber, gönderildiği toplumun sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik, teknik ve ilmi seviye ile imkanlarına hitap edecek şekilde bir şeriat ile gönderilmiştir.
Hz. Muhammed (sav) ile gönderilen şeriat ise tamamlanmış ve son şeklini almış olarak gönderilmiştir. Çünkü artık peygamber gönderilmeyecektir.

«Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı seçtim.» (Maide 3)

Peygamberler (as) insanlara Allah'ın (cc) ilahi hükümlerini bildiren seçilmiş kimseler olduklarından ve insanlar onlara tabi olmakla mükellef tutulduklarından, tamamıyla Allah'ın (cc) gözetiminde olan, günah işlemekten ve elçilik vazifesini yanlış bir şekilde icra etmekten korunmuş olan özel insanlardır. Dolayısıyla heva ve heveslerine tabi olmazlar, kendilerinden bir şey söylemezler, yalnızca vahyedilenleri bildirir ve ona göre hareket ederler. Çünkü bu şekilde olmaz, vahye kendilerinden bir şeyler katar, yanlış yapar ve günah işlerlerse, insanlar din adına onlara uymakla aynı şekilde yanlışa ve günaha girmiş olacaklar. Allah (cc) buna müsaade etmemiştir.
«Muhammed, Allah'ın Resulüdür…. « (Fetih 29)
«O, kendiliğinden konuşmamaktadır. O'nun konuşması ancak bildirilen bir vahiy iledir.» (Necm 3, 4)
Hz. Muhammed (sav), bütün insanlara gönderilmiştir. Artık kıyamete kadar gelecek olan insanlar, peygamber olarak Hz. Muhammed'e (sav) tabi olup uymakla mükelleftirler. Bu konu, bir hadiste şöyle ifade edilmiştir: «Ey Abdulmuttaliboğulları! Ben özel olarak size, genel olarak da bütün insanlara gönderildim» (İslam Tarihi, Asım Köksal)

Bu konuyla ilgili olarak Cabir'in (ra) rivayet ettiği başka bir hadis şu şekildedir: Rasulullah (sav) buyurdular ki: «Her peygamber sadece kendi kavmine gönderilmiştir, ben ise kırmızılara (Arap olmayanlara) da siyahlara (Araplara) da gönderildim.» (Buhari, Müslim, Nesai, )

O halde bir peygamber olarak Hz. Muhammed'in (sav) hayatımızdaki yeri ne olmalıdır? Muhammed (sav) Allah'ın Rasulüdür dediğimizde, bunun hem inancımızda hem de amelimizdeki yansıması nasıl olmalıdır?

Muhammed Allah'ın Rasulüdür demek; Hz. Muhammed'in (sav), Allah tarafından görevlendirildiğini ve kendisine vahyedileni insanlara ulaştırmak üzere seçilmiş bir elçi olduğunu kabul etmek demektir.
«Muhammed, Allah'ın Resulüdür…. « (Fetih 29)

Muhammed Allah'ın Rasulüdür demek ve buna iman etmek; O'nun söylediklerinin, bildirdiklerinin ve emrettiklerinin Allah tarafından olduğuna inanmak ve tasdik etmek demektir.
«O, kendiliğinden konuşmamaktadır. O'nun konuşması ancak bildirilen bir vahiy iledir.» (Necm 3, 4)

Muhammed Allah'ın Rasulüdür demek; O'nun sözlerinin, bildirdiklerinin, yaptıklarının ve emrettiklerinin en doğru şeyler olduğuna inanmak ve tasdik etmek demektir.
«Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen, dosdoğru yoldasın.» (Zuhruf 43)

Muhammed Allah'ın Rasulüdür demek; her konuda O'na itaat etmek gerektiğini ve hayatın her safhasında O'nun örnek alınması gerektiğini kabul etmek ve buna inanıp tasdik etmek demektir.

«Ey iman edenler! And olsun ki sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Resulullah en güzel örnektir.» (Ahzap 21)
«Kim Resul'e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik.» (Nisa 80)
Allah'a emanet olun.