Allah'ın adıyla
15 Temmuz 2016 günü bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Öyle bir darbe girişimi ki; Amerika'nın doğrudan müdahil olduğu, Avrupa ülkelerinin doğrudan destek verdiği ve darbe girişiminde bulunanların asker, polis, sivil ayırımı yapmadan herkese kurşun sıkmayı, hatta katliam yapmayı göze aldıkları bir darbe girişimi.

Eğer bu girişim başarılı olmuş ve darbe gerçekleşmiş olsaydı, şu anda memleketin hali çok daha farklı olacaktı. Mısır'da olanların daha kötü halini yaşıyor olacaktık dersek, yanılmış olmayız herhalde. Partiler kapatılacak, yöneticileri cezaevlerine atılacak, bütün kurum ve kuruluşlara el konulacak ve askerin denetimine verilecek, özellikle İslami camia ve STK'lara yönelik terör suçlamasıyla operasyonlar yapılacak, kurumları kapatılacak, üyeleri cezaevlerine atılacak, inançlı kesim baskı altına alınacak, halk her türlü sıkıntıyla karşı karşıya gelmiş olacaktı.

Daha önce bu tecrübeyi yaşayan bu halk, özellikle de İslami kesimler, bütün bunlarla karşılaşılacağının hesabını yaparak darbe girişiminin daha ilk saatlerinde sokağa çıktı ve bütün gücüyle buna karşı durdu. Memleketin her tarfında tekbir ve salavatlarla tankların, silahların üzerine yürüdü ve darbe girişimini boşa çıkardı.

Laik ve sol kesim ise darbeden yanaydı. Bu nedenle darbe girişiminin ilk saatlerinde umutlanmış ve istedikleri sonucu bekliyorlardı. Hatta sol kesim bazı yerlerde bunun sevinç gösterilerine bile başlamıştı. Ancak saatler ilerleyip darbe girişiminin seyri değişince ve başarısızlığı ortaya çıkınca, halkın tepkisini üzerlerine çekmemek için onlar da darbe karşıtı laflar etmeye başladılar.

Gelin görün ki sonraki günlerde laik ve sol kesim, keskin manevralarla Müslüman halkın 15 Temmuz direnişini çalmaya ve buna sahip çıkmaya çalıştı. 15 Temmuz öncesinde «Gezi Olayları» ve benzeri hadiselerle darbeye zemin hazırlamaya çalışanlar onlar değilmiş gibi darbe karşıtı bir tavır içine girdiler. Ancak bu uzun sürmedi. Kısa bir müddet sonra tekrar eski hallerine döndüler.

Öte taraftan statükocu ve milliyetçi kesimler de darbe karşıtı bu halk direnişini kendilerine mal etmeye çalıştılar. Direnişte bulunan halkı milliyetçi ve Kemalist olarak göstermeye çalışıp bu direnişi Demokrasi değerleri için yaptıklarını söylediler ve bunu bu şekilde sloganlaştırmaya çalıştılar.
Yani 15 Temmuz lastik olmuş, herkes kendine doğru çekebildiği kadar çekmeye çalışmaktadır.
Bu halk; memleketin huzur ve selameti için, dini ve ahlaki değerlerini muhafaza etmek için, halkın canına, malına ve namusuna gelecek zararların önüne geçmek için darbe girişimine karşı çıktı ve ölümüne direndi.

Dolayısıyla bu direnişin sahibi başkası değil Müslüman halktır, inançlı kesimlerdir ve İslami camialardır.
Ancak bugün bu inançlı kesimler, darbe girişimine karşı yaptıklarından dolayı adeta cezalandırılıyorlar. Önleri kesiliyor, kenara itiliyor, dışlanıyor ve üzerleri örtülmeye çalışılıyor. Hatta engelleniyor ve ellerindeki imkanlar alınmaya çalışılıyor.
Allah'a emanet olun.