Bu hafta Karadeniz bölgesinde 3 tane kutlu doğum etkinliği vardı. Etkinlikleri Peygamber Sevdalıları Platformu organize etmişti. Platformun oradaki temsilcileri beni konuşmacı olarak davet etmişlerdi. Ben de 4 gün süren bu etkinlikler için Karadeniz'e gittim. Daha önce Türkiye'nin farklı bölgelerinde Kutlu Doğum etkinliklerinde konuşmalar yapmıştım. Karadeniz bölgesinde ise halka yönelik ilk defa konuşacaktım. Konuşmamın teması Hak ve Adalet Rehberi Hz. Muhammet (asv) idi.

Konuşmamın arasında Ümmet kavramını izah ettim. İslam kardeşliğine değindim. Müslümanlar arasındaki üstünlüğün Takva ile belirlenebileceğini söyledim. Birde mevcut sistemin ve yasaların istediğimiz adaleti sağlayamadığını, İslam'ın benimsediği yasalarla adaletin istenen seviyede sağlanabileceğini, bunun için de öncelikle kendimize ve çevremize karşı adil olmamız gerektiğini, hak ve adalet talebinde de cesur, güçlü ve birlik olmamızın, özgürlüğümüz ve başarımız için gerekli olduğunu dile getirdim. Tüm bunları anlatırken de asıl konumuz olan Allah resulünün Hak ve Adalet mücadelesinin dışına çıkmamaya çalıştım.

Etkinliklerimize katılım ise gayet iyiydi. Konuşmalarımı yaparken etkinliğe gelenlerin anlattıklarımı ilgiyle dinlediklerini fark ettim. Bazı katılımcılar kendilerine notlar alıyorlardı. Konuşmalarım bitene kadar, salonu terk eden olmuyordu. Başka bölgelerde katılımcıların çoğu ilahi ve okunan mevlide ilgi gösterirken bu bölgedeki halkın daha çok konuşmacının söylediklerine ilgi gösterdiklerini gördüm. İşte bu husus Karadeniz halkının geleceği ile ilgili bende ümit oluşturdu.

Şöyle ki, günün birinde hakları ellerinden alınmış, kendilerine zulmedilen bir halka özgürlük, adalet ve birlik üzerine konuşan bir hatip, bakıyor ki halkı kendisini dinlemek istemiyor. Kendisi konuşurken onlar uyuklamaya başlamışlar. Hemen halkının ilgisini çekmek için konuyu değiştirip, kendilerine durumlarıyla alakası olmayan bir hikaye anlatmış.

Ey halkım, bir gün adamın birine, bir yolculuğa çıkmak için bir eşek lazımmış, diye hikayeye başlayınca, halk kendine gelip, hatibi pür dikkat dinlemeye başlamışlar.

Hatip hikayeyi anlatmaya devam ediyor; Yalnız bir eşeği alacak parası olmadığından, ancak birkaç günlüğüne kiralamak geldi aklına. Eşeği olan birine gitmiş. Kendisine biraz para verip, adamın eşeğini çıkacağı yolculuk için kiralamış. Eşek sahibi de ben de seninle yürüyüp gideceğin yöne gelsem, olur mu? Benim de senin gideceğin yönde işim var, demiş. Eşeği kiralayan olur, benim için bir mahzuru olmaz, demiş. Uzun bir yolculuktan sonra yorulmuşlar, derken bir kuyunun başına gelip dinlenmek istemişler. Yalnız kuyunun yanında hiçbir gölgelik yokmuş. Eşeğin sahibi kendisini eşeğin gölgesinde uzatmış.

Eşeği kiralayan da olmaz, sen eşeğin gölgesinde uzanamazsın, demiş. Onu ben şu kadar zamana senden kiraladım. Dolayısıyla eşekte o zamana kadar benim, gölgesi de benim demiş. Derken tartışmaya başlamışlar deyip, hikayeyi yarıda bırakıp konuşmasını kesip kürsüden inmiş. Hikaye yarıda kesilince dinleyiciler, sen ne yaptın. Neden hikayeyi yarıda kestin. Ne olur bize devamını da anlat demişler.

O da yazıklar olsun, ben size özgürlük, hak ve adaletten bahsederken hepiniz uyukladınız, yalnız eşeğin hikayesini anlatmaya başlayınca, hepinizin kulakları anten kesildi. Gidin bırakın beni, sizden bir şey çıkmaz, bu halinizle kalın, demiş.

İşte bende biz Müslümanlar için çok önemli, ihtiyacımız olan hususları Karadeniz halkına anlattım. Onlar büyük bir ilgiyle mesajlarımızı dinleyip, olumsuz bir tepki de göstermediler. Bilakis memnuniyetlerini dile getirip, konuşmalarımızdan dolayı bize teşekkür ettiler. İşte o yüzden ben Karadeniz halkından ümit varım ve güzel şeyler bekliyorum.