Zayıfın, mağdur ve mahrumun, hakkı elinden alınan mustazafın iltica edeceği, adalet talep edeceği kimsenin olmadığı ve güçlü olanların tamamıyla zalim olduğu bir dönemde; haksızlığa uğrayıp, adalet bekleyenlerin neredeyse ümitsizlik girdabında boğulacağı bir dönemde, Allah merhamet etti, mazlumun elinden tutup, zalimden hakkını talep eden bir peygamber gönderdi.

Bütün insanların, insani haklar hususunda eşit olduklarını, Adem'in çocukları olduklarını, kimsenin kimseden üstün olmadığını, üstünlüğün ancak Allah'ın emirlerine göre bir yaşantı sürdürmekte olduğunu, hak ve adaletin de gerçek manada hepimizin yaratıcısı olan Allah'ın belirlediği anlayış ve kanunlarla sağlanabileceğinin izahatını insanlara yaptı.

Bu peygamber hak ve adalet mücadelesini vermek ve hakim kılmak için insanları hakka taraftar olmaya çağırdı. Bütün ırklardan İnsanlar, hak peygambere ve davasına taraftar oldular. İslam ile birbirlerini kardeş kabul ettiler. Varlıklarının hepsini birbirleriyle paylaştılar. Güçlü olup, adalet devletini kurdular. Herkesin eşit olduğu, her hak sahibinin hakkına kavuştuğu, ilahi bir sistem inşa ettiler.

İslam hakkı, her insanın ama her insanın kanunen ve ahlaken sahip olması veya yapabileceği şeyler olarak görüp kabul ediyordu.

Buraya 'her insan' vurgusunu özellikle yerleştirdim. Maalesef bugün dindarlarımızın bile önemli bir kısmı, kendilerine ve ırklarına hak gördüklerini, başka Müslümanlara ve Müslüman ırklara hak görmemektedirler. Bu hususta adil davranmamaktadırlar. İşte bugün İslam ümmetinin önemli bir azası olan Kürtler, bu bahsettiğim haksızlığı kendi Müslüman kardeşlerinden görmektedirler. Tabi ki bu durum maalesef emperyalistlerin işine çok yaramaktadır. Kürtlere Müslüman kardeşleri olarak bizler, herkese hak olan, sizin de hakkınızdır, demediğimizden binlerce kilometre öteden gelip Kürtlere, herkese hak olan sizin de hakkınızdır, demektedirler. Kürtlerin önemli bir kısmını bu şekilde elde edip, Müslümanlar aleyhinde savaştırmıyorlar mı? Eğer bugün bahsettiğim durum bir vakaysa, bunun vebalinin bir kısmı da Müslümanlardan kendi sahip oldukları hakların aynısını, din kardeşleri olan Kürtlere çok görenlerin boynundadır.

Burada tüm Müslümanları aynı kategoriye koymamak adına, şu hususu da belirtmek isterim ki, Hüdapar Kürtlere ve haklarına bakış açısıyla, gerçekten İslam'ı kendisine referans alan bir partiye yakışır, adilane bir siyaset ortaya koymaktadır.

Bütün Müslümanlara, Kürt ve Kürdistan sözlerini kullanmak, kimseyi dinden çıkarmaz, demektedir.

Bütün Kürtlere, Herkese hak olan size de haktır, diyor.

Yine bayrak meselesinde Kürtler lehinde kimseden ses çıkmazken, bayrakla ilgili sarf ettiği çirkin sözlerden dolayı Bahçeli'ye, Dünya tanıyor, sen tanımasan ne olur, demiştir.

Hüdapar'ın önemli karar mekanizmalarında ve tabanında Türkler, Araplar ve kendilerini başka ırklardan gören dindar Müslümanlar bulunmaktadır. Ama Kürtler hususunda lillahilhamd hepsi de bu şekilde düşünüp, Kürt meselesini bu şekilde değerlendirmektedirler.

Hüdapar, ısrarla gündeme getirilmemeye çalışılan, tabiri caizse üzeri örtülen hak ve hakikatleri dile getiren, memleketin bir siyasi partisidir. Başta tüm Kürtlerin ve Türkiye'nin gerçek hak ve adaletin, kardeşlik, eşitlik ve huzurun memlekete hakim olması için bu partiye sahip çıkması gerekmektedir.

Çünkü bugüne kadar siyasi kararlarını ülkede yaşayan Müslüman halkın çıkarı doğrultusunda belirlemiştir. Hüdapar, yine bu pazar gerçekleşecek referandumda, Ülkede yaşayan hemen hemen tüm inançlı kesimler gibi Kürtlerin de en önemli üç sebepten dolayı 'Evet' demeleri gerektiğini dile getirip, sebepleri şu şekilde sıralamışlardır.

Birinci sebep: Kürt meselesinin çözümünün önünde en önemli engellerden bir tanesi vesayet rejimidir. Bu vesayet rejiminin geriletilmesi meselenin çözümünü daha da kolaylaştıracaktır.

İkinci sebep: 12 Eylül'de Kürtler katmerli bir zulüm gördü. Mesela Diyarbakır ceza evinde yaşananlar…

12 Eylül rejimiyle hesaplaşma adına, 12 Eylül rejiminin getirmiş olduğu anayasayı kısmen de olsa değiştirme adına, Kürtler bu değişikliğe Evet demelidir.

Üçüncü sebep: Cumhuriyetin ilk yıllarındaki İttihat Terakki'nin uzantısı tek parti döneminde, Kürtler çok büyük zulümler yaşadılar. Mesela Zilan deresi ve Dersim katliamları gibi.

Şuandaki sistem, tek parti dönemi yani Kemalist düşüncenin hakim olduğu sistemdir. Bu referandumla bu düşüncenin geriletilecek olması, Kürtler için önemli bir sebeptir, denilmiştir.

İşte bu sebeplerden dolayı benim anladığım Hüdapar Kürtlere, kimse için değil, kendiniz için Evet deyin, demektedir. Ben de, beni dinleyen yakınlarımla inşallah, Müslüman bir Kürt olarak bu yaklaşımla Pazar günü sandığa gidip, oyumu 'Evet' olarak kullanacağım.