Acının tarifi nasıl yapılır, bilmiyorum. Hani bir olayı, bir kişiyi, bir çevreyi yahut herhangi bir nesneyi tarif etmek veya tasvir etmek kolaydır. Fakat acının, üzüntünün, kederin, kahrın tarifini nasıl yapayım?

İdlib'ten bahsediyorum. Zalimin oğlu zalim Esed'in kimyasal attırdığı İdlib! Ana kuzusu çocukların hunharca katledildiği İdlib! Çaresizliğin, acziyetin, zulme isyanın ve acının ete kemiğe büründüğü; söyleyecek sözün bittiği, lisan-ı halin dua dua semaya yükseldiği yer…

Hama gibi, Halep gibi, Halepçe gibi… İşte bir şehrin daha kendinden büyük acısı gelip harap yüreklerimizdeki yerini aldı. Ağır hasar alan vicdanlarımız iflasın eşiğinde. Ruhlarımızı tahrip eden yara berelerin biri kabuk bağlamadan öteki kanıyor.Psikolojik harbe döndü yaşadıklarımız. Kahrımızdan ölüyoruz yavaş yavaş. Acınası olanlar biz miyiz yoksa mazlum şehitlerimiz mi, kestiremiyorum.

Doğu-Batı eksenli denklemin orta yerinde durağan bir ikilem yaşıyoruz. Ki batımızda düşman, doğumuzda düşmanın mütemadiyen bıraktığı devasa enkaz! Dönüp kardeşlerimizin imdadına koşalım derkentetikte bekleyen düşman cephesine sırtımızı dönmüş oluyoruz; düşmana yüzümüzü çevirince de ardımızda kalan kardeşlerimizin canlarına kıyıyorlar! Arada kalmak ne kötü! Düşman ateşinin ortasında yapayalnız kalmak, iki milyarı aşkın kardeşimiz varken meydanlarda tek olmak ne talihsizlik!..

Ve kimi kardeşlerimizin çabaları, Hazreti Hacer validemizin İsmail'ine su ararken bir o yana bir bu yana koşturması misali zor zahmettir. Ki su ararken geride İsmail'i kalıyor, İsmail'e koşarken sudan mahrum oluyor.Ey İsmail'in Rabbi, Ey Hazreti Hacer validemizi sa'yinden dolayı yardımsız ve yalnız bırakmayan Allah'ım bizlere ve mazlum kardeşlerimize de ihsanda bulun!
Firavunlarca etrafımız nasıl da kuşatılmış heyhat! Canı sıkılan öfkesini Ortadoğu'nun mazlum insanlarına kusuyor.Çobansız sürülere vahşi kurtlar dadandı. Gücün keyfini sürüyor kefereler. Gökyüzünden gelen bombalara karşı nasıl cephe alınır ki?Peki, ama savaşın ahlakına ne oldu?

Ey Avrupa, sana en küçük bir iyi niyet beslersek bize yazıklar olsun. Yaptıklarını sana ödetecek Selahaddinler yetişene dek, şeytanlıklarını yeni nesillere anlatacağız. Kim bilir belki Allah bizim yerimize razı olacağı bir topluluk da getirebilir. Lakin mücadele meydanlarında yetersiz kaldık.

Her gün biraz daha iyi anlıyoruz ki Müslümanın güçsüz kalma lüksü yoktur. İmanı olanın gecesini gündüzüne katması lazım. Görünür ve görünmez düşmanlar için caydırıcı olabilmek için bakın ayet-i kerime ne buyuruyor: 'Düşmanlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın. Savaş atları yetiştirin ki bu hazırlıkla Allah'ın düşmanlarını, sizin düşmanlarınızı ve onların ötesinde sizin bilemeyip de ancak Allah'ın bildiği diğer düşmanları korkutup yıldırasınız. Allah yolunda her ne harcarsanız, onun karşılığı size eksiksiz ödenir, size asla haksızlık yapılmaz.'(Enfal, 8/60)

Ey şanı yüce Rabbimiz, kutsal kitabımızda alenen küfür milletinin bir olduğunu, onlar gibi olmadıkça bizi sevmeyeceklerini, asla aralarına almayacaklarını buyurduğun halde; bir tarağın dişleri gibi kenetlenmesi gereken bizlerdüşman karşısında ayrı-gayrı düştük ve bu nedenle her birimizin payına acı çekmek düşer. Tedbiri elden bırakalı yüzümüz gülmedi. Oysa atalarımız, Su(b) uyur, düşman uyumaz.' diye ikaz da etmişlerdi.

Yapmamız gerekenleri yapmadığımız için kendi yağımızda kavruluyoruz. Biz iman edenler, liyakatsiz kimselerce yönetildik. İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etme ya Rahman. Ki bugün küfür sarmalında esir olan zayıf imanımıza rağmen el açıp sana yalvaralım:
İlahi Ya Rabbi, Ya Kahhar, Ya Ğafur, Ya Rahman Ya Rahim,

Zalimleri kahreyle, mazlumları muzaffer eyle,

Ümmetin mazlumlarına tuzak kuranların tuzaklarını bertaraf eyle,

Bizlere kutlu çıkışlar ihsan eyle,

Hakkı bilen, hakka hizmet eden liderler bahşeyle,

Bizleri ümmet şuuruna, birlik ruhuna vasıl eyle,

Tut ellerimizden, bizi bize bırakma,

Kendimizi zayi etmemize izin verme,

Cesaretimizi, feraset ve basiretimizi arttır,

Zalimleri bizim elimizle helak eyle,

Yarattığın varlıkları adedince sana ham ediyor, semaya yükselen bütün hayır dualarına gönülden 'Amin' diyoruz.