Basın Bildirisi
Suriye'de uzun süreden beridir devam eden ve bir iç savaş halini almış olan çatışmalar gerçekten de vahim bir boyuta ulaşmış, binlerce insan hayatını kaybetmiştir. İşin asıl acı tarafı ise bu ölümlerin büyük çoğunluğunun sivil halktan olmasıdır. Suriye'deki durum artık taraf tutmak boyutunu çoktan aşmış durumda. Bu işe duyarlı insanlar artık kimin haklı olduğundan ziyade akan kanın durması gerektiği noktasında hemfikirdirler.

Suriye'deki olay halkın haklı mücadelesiyle beraber, dünya ülkelerinin de işin içine karıştığı çok yönlü bir olaya dönüşmüş, çok çetrefilli bir hal almıştır. Bugün gelinen noktada çatışmaların halen sona ermemesinin ve Esat'ın düşürülememesinin ana nedeni de bu ülkelerin gelişen olaylara müdahaleleridir.

Aslında iş akışına bırakılmış olsa ve gerçekten de Suriye halkının yanında yer alınıyor olunsaydı, bugün Suriye'de halkın zaferi üzerine konuşuyor olacaktık. Amerika ve müttefikleri Suriye'de Esat'ın düşürülmesinden ziyade, Esat sonrası için planlar yapmakta ve bu planlara göre, gelişen olaylara müdahale ediyorlar. Bu cephenin istediği, Esat sonrası Suriye'de oluşacak yapılanmanın en azından aleyhlerine sonuç doğurmamasıdır.

Mısır örneği kendileri için acı bir tecrübedir. Orada Mübarek sonrası oluşan yapı, menfaatleri açısından Mübarekli dönemi aratmaktadır. Orada Halkın iradesini yönlendirememişler ve halk kendi içinden bir hükümet çıkarmayı başarmıştır. İşte Suriye'de de aynı şey yaşanmasın istiyorlar.

Formül şu: 'Esat gitmeli ancak yerine gelecek kişi bizim aleyhimize olmamalıdır.'
Diğer taraftan ise İran saf tutmuş durumdadır. İran ise daha farklı sebeplerle Esat'ın arkasında durmaktadır. Yıllar yılı Lübnan Hizbullah'ına Suriye aracılığıyla destek çıkmış, Esat Üzerinden bir koridor oluşturulmuştu. İran'a göre ABD'nin asıl amacı da Hizbullah'a yapılan bu desteği Esat rejimini yıkarak kesmek ve bu şekilde İsrail'i rahatlatmaktır. Onların formülü ise kendisini hak ve özgürlükler noktasında geliştirmiş Esatlı bir yönetimdir…

Bu noktada yapmış olduğum bir arşiv araştırmasında, 2012 yılında Mustazaflar Hareketinin yayınlamış olduğu basın bildirisini gördüm. Bugüne kadar ortaya konan en vicdani ve olumlu politikalardan biri olduğunu peşinen söylemem gerekir. Bugün ortaya konan çözümü beş yıl önce ortaya koymuş. Derin bir 'ah' çekerek sizinle paylaşmak istedim.
Bildiride, bir defa birinci tespitte hakkın teslimi söz konusudur.

O da şu: 'Zulüm gören her halk gibi Suriye halkının da zulme karşı direnmeye hakkı vardır. Bu mücadele meşrudur.'
Diğer ikinci tespit de şu: 'Baas rejimi zulüm yapmaktadır ve Esat da zalim bir diktatördür. Bu nedenle Esat ve rejimi yıkılmalıdır.'
Üçüncü bölümde ise çözüme işaret edilmiştir. Suriye'deki muhalefetin çok parçalı olması ve Baas rejiminin köklü yapısı karşısında muhaliflerin birleşmesinin zorunlu olduğu ve bu birleşmenin de ancak ortak payda olan İslami esaslara dayalı bir yönetim altında olabileceğidir.

Son olarak değinilen, belki de en önemli nokta ise bu haklı mücadeleye dış müdahalelerin olmaması gerektiğidir. Bu açıdan bildiriye şu açıklama da eklenmiş, 'Emperyalist ve siyonist güçler bu haklı mücadeleyi kendi çıkarları için kullanabilmek ve yönlendirmek için yoğun bir çaba içerisindedirler.

Bu mesele özelde Suriye halkının meselesi olmakla birlikte aynı zamanda İslam ümmetinin bir meselesidir. Haçlı zihniyetlilerin müdahaleye hakkı yoktur. Türkiye de ABD`nin ve siyonist İsrail`in Ortadoğu politikalarının taşeronu ve uygulayıcısı olmamalıdır. Muhtemel bir dış müdahalenin sonucu aynen Irak`ta olduğu gibi felaket olur.'

Açıklama formülize edilecek olursa, Esat gitmeli ama Esat sonrasına dış güçler değil halkın iradesi karar vermeli bu ortak irade ise ancak İslami esaslar üzerinde oluşabilir.
Dış kaynaklı olmayan, taraf tutmaktan uzak ve en vicdani olan çözüm şekli de bu olsa gerek.