AİDİYET AÇISINDAN IRK VE ÜMMET
Allah'ın adıyla
Alemlerin Rabbi olan Allah (cc); bir ayette şöyle buyurmaktadır: 'Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır. ' (Hucurat 13)

Bu ayette; önce bütün insanların bir erkek ve bir dişiden yaratıldığı, ardından da birbirleriyle tanışmaları için kavim ve kabilelere ayrıldıkları, üstünlüğün ise takvada olduğu izah edilmiştir. Buradaki hitap bütün insanlara olup buna göre; bütün insanların özleri ve kökenleri aynıdır ve aslında bütün insanlar yeryüzünün büyük bir ailesini oluştururlar.

Kimsinen kimseye üstünlük taslama hakkı yoktur çünkü üstünlük; kavim, dil ve renk gibi hususiyetlerde değil, Allah'ın emirlerine karşı gelmekten sakınmada, yani takvadadır. Ayrı kavim ve kabilelere ayrılmalarının sebebi, birbirlerine karşı üstünlük taslayarak kapışmaları değil, birbirleriye tanışıp kaynaşmaları ve yardımlaşmalarıdır.

O halde insanların farklı dil, renk ve ırklara ayrılmaları Allah'ın (cc) birer ayetidir. Bu konuda hiçbir insanın iradesi ve katkısı söz konusu değildir. Hiçbir insan kendi iradesi ve gayretiyle Kürt, Türk, Arap, İngiliz, Rus veya başka bir ırktan dünyaya gelmez, başka bir ırka karşı imtiyazlı olarak da doğmaz.

Bu konuyla ilgili olarak Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: 'Ey insanlar! Dikkat edin, Rabbiniz birdir. Hiçbir Arabın Arap olmayana üstünlüğü yoktur ve hiçbir Arap olmayanın da hiçbir Araba üstünlüğü yoktur. Siyah renkte olanın hiçbir beyaz renkte olana, beyaz renkte olanın da hiçbir siyah renkte olana üstünlüğü yoktur. Üstünlükler ancak takva iledir. Şüphesiz ki Allah katında en değerliniz Allah'tan en çok sakınanınızdır. ……' (Beyhaki)

Hal böyle olunca; bir dili veya ırkı inkar etmek, görmezlikten gelmek ya da birinin diğerine karşı imtiyazlı ve üstün olduğunu söylemek İslam'a aykırıdır.
Ümmet ile ilgili bir ayette Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: «Doğrusu bu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde bana ibadet edin» (Enbiya 92)
Ümmet; kelime olarak yol, din, cemaat, nesil gibi anlamlara geldiği gibi topluluk anlamına da gelir.

Istılahtaki manası ise; aynı dine tabi olanlar demektir.
Bu yüzden peygamberlere tabi olanlar, tabi oldukları peygamberin ümmeti olarak ifade edilmişlerdir. Son peygamber Muhammed (sav) geldikten sonra ise iman edip O'na tabi olanlar, Muhammed ümmeti veya İslam ümmeti olarak adlandırılmıştır.

İslam ümmeti içinde çeşitli dilleri konuşanlar, çeşitli ırklara ve renklere mensup olanlar bulunabilir. Bunlar, ümmet içinde ayrılık konusu yapılamaz. Çünkü İslam'a göre onları bir araya getirip tek ümmet yapan da, birbirlerinden ayrı kılan da imandır. Onun için İslam, İnsanları; dil, ırk, renk gibi özelliklerine göre değil, iman ve buna bina edilen amelleriyle değerlendirip, inananlar ve inanmayanlar şeklinde ikiye ayırır.

Bütün inananları; «Muhakkak ki Mü'minler kardeştirler. O halde kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki size rahmet edilsin» (Hucurat 10) ayetinde buyurulduğu gibi kardeş olarak ilan eder ve hepsini İslam ümmetinin birer üyesi olarak görür.
Bununla beraber dilleri, renkleri ve ırkları ne olursa olsun, bütün Müslümanlar İslam nazarında tarağın dişleri gibi eşittirler, kimsenin kimseye karşı bir üstünlüğü ve ayrıcalığı söz konusu olmaz.

Bir hadiste Rasulullah (sav) şöyle buyurmuşlardır: 'Allah Teala kıyamet günü sizin soyunuzdan sopunuzdan sormayacaktır. Şüphesiz ki Allah katında en üstün olanınız kötülüklerden en çok sakınanınızdır. ' Diğer bir hadisin ifadesi şöyledir: 'Allah sizin mallarınıza ve şekillerinize bakmaz, fakat o sizin kalplerinize ve amellerinize bakar. ' (Müslim, İbn Mace)

Bütün bunlardan çıkan sonuç şu ki; insanlar dilleri veya ırkları ile değil, imanlarıyla tasnif edilir; dili, rengi ve ırkı ne olursa olsun bütün Müslümanlar kardeştir, böylece tüm Müslümanlar İslam ümmetini meydana getirir, hukuk karşısında hepsi eşittir, kimsenin kimseye bir üstünlüğü yoktur, üstünlük ancak takva iledir.

Dolayısıyla dili ve ırkı ne olursa olsun, Müslümanın aidiyetinde aslonan İslam ümmetidir. Ancak bu, hiçbir Müslümanın dilini veya ırkını inkar etmek anlamına gelmez. Bilakis, diliyle ve ırkıyla ümmetin bir mensubudur. Nitekim ümmet; farklı dillere ve farklı ırklara mensup Müslümanlardan meydana gelmektedir.

Ne yazıktır ki bugün Müslümanların çoğu ümmet kavramını arkalarına atmış ve dil, ırk, mezhep, meşreb gibi kavramlarla aralarına kalın duvarlar çekmişlerdir. Böylece İslam ümmeti çok sayıda fırkalara ayrılmış ve her biri diğerine tamamen yabancılaşmıştır.

Bu hal, İslam ümmetinin ve Müslümanların layık olduğu bir hal değildir. O halde Müslümanlar olarak bizler; silkinip kendimize gelmemiz, özümüze dönmemiz, dinimize ve munsubu olduğumuz İslam ümmetine sahip çıkmamız gerekir.
Biz Müslümanız ve İslam ümmetinin mensuplarıyız.
Allah'a emanet olun.