Bu zamanda bizim için panayırlar peyda eden ve bu şekilde heder ettiğimiz ömür sermayemizi telafi etme imkanını bizlere sunan, her halimizde, onun nimetlerine gark olduğumuzu iliklerimize kadar hissettiğimiz kerem sahibi rabbimize, sonsuz hamd-u senalar olsun. Şüphesiz ki çalışma sahamızın en önemli ayaklarından bir tanesi de basındır.

İşte bu kutlu nimetten en güzel şekilde istifade etmeyi yüce rabbimizden diliyorum.

Ben buradaki köşe yazısında ağırlıklı olarak çalışma alanım olması hasebiyle, siyasi ve hukuki konuları ele alacağım ama bunu sonraki yazıma bırakıyor ve bu yazıma genel bir başlangıçla giriş yapmayı uygun görüyorum. Bir ara devam ettiğim köşe yazarlığına yeni bir başlangıç yapıyorum.
Yükümüz ağır diyoruz. İşte yükümüzü ağır yapan bunca nimet karşısında manevi sorumluluğumuzdur.

Davamız İslam davasıdır. Bundan dolayıdır ki Allah'a vereceğimiz hesaptan korkarız.Yarın Allah'ın huzuruna pak bir alınla çıkmayı umut ediyoruz. Biz üzerimize düşeni yaptık mı yapmadık mı, onun hesabını vereceğiz. Başarı ise Allah'tandır. Bizler çalışmalarımızı yapacağız, takdir ise Allahın'dır.

Bizler Hak Teala'nın göndermiş olduğu kullar olarak, yeryüzünde, onun dininin kanun ve nizamının kaim olması için yaşayışın her safhasını düzenlemek ve ıslah etmek için çalışacağız.
Yükümüz ağır dememizin bir diğer manevi sebebi ise halkımızın bize bağladığı umuttur.

Gittiğimiz her yerde bunu açık olarak gördük. Halkımızın bizi bilmeye tanımaya ve bizim hizmetimize ihtiyacı var. Bizi tanıdıktan sonra 'Bugüne kadar nerdeydiniz? İyi ki geldiniz, bilmiyorduk. Bugün tanıdık ve bundan sonra sizinleyiz.' diyenlerin sayısı bizi korkutuyor.

Zira aklımıza, 'Allahım bu durumda olup da bizi bilmeyen ve biz kendilerine gitmediğimiz için başkaca yollara giden insanlardan dolayı bizi sorumlu tutacak mısın?' sorusu geliyor.
Biliyoruz ki imkanımız varken bu durumdaki bir insana, bir anlık yorgunluk sebebiyle dahi olsa gitmemişsek, hesabını Allah bize soracak.
İşte Müslüman halkımızın bu güveni ve verdiği sorumluluk nedeni ile çok ama çok daha fazla çalışmak zorundayız.

Bizler şuna iman etmişiz, davamız haktır. Hak olanı haykırıyoruz. Bu çalışmalarda, aslında halka anlatmaya çalıştığımız programımızın, bizatihi halkın kendi değerlendirmeleri olduğu sonucuna vardık. Dolayısıyla bu yönü ile aslında işimiz kolay.

Gittiğimizde davamızı nasıl anlatacağız diye bir derdimiz yok aslında, yeter ki konuyu açalım. Bizim söyleyeceğimiz şeylerin çoğunu onların söylediğini göreceğiz.
Halka rağmen bir dava yürütülemez. Ancak Halkın sesi olan bir davanın da önünü alabilecek bir sistem yoktur.

İşte bu nedenle cesaretimiz büyük. İnanıyoruz ki halkımız bizi tanıdıkça sevecektir. Sevdiğini de işin başına getirecektir ve kendisine hizmet etme fırsatı verecektir. Güçlü bir teşkilatımız var, temellerimiz sağlamdır.

Yaşayışın her dalında düzenleme içeren bir İslami programımız ve bu programla oluşturulacak bir idare yöntemimiz var. Bu öyle bir idare tarzıdır ki Müslüman'ların istek ve arzularını yerine getirip, onların hissiyatlarıyla uyumludur.

Bu idare, İslami bir şekilde hazırlanıp, hayatın her alanını ve her hususunu saracak bir mahiyette ortaya çıkacaktır. İslami bir yaşam biçimine uyduğu belirecektir. Nihai hedefimizde bu var.

Rabbim ! Sen çağrımızı cevapsız bırakmazsın. Kalplerimizle, dillerimizle ve uzuvlarımızla seni razı edecek işleri bizlere yaptır.
Ya Rabbim! sen İslam ümmetine huzur ver, barış ver. İslam topraklarını yeniden selamet diyarları haline getir.

Ya Rabbim sen İslam diyarlarındaki fitneyi, fesatı ortadan kaldır. Ülkemizde ve tüm İslam aleminde fitneyi yaymak isteyip, bizi birbirimize düşürmeye çalışanlara fırsat verme. Tuzaklarını boz. Öncelikle onların ıslahını diliyoruz. Yok eğer ıslah olmayacaklarsa onları kahr-u perişan eyle
Bu mazlum mustazaf halka Müslüman liderler bahşeyle.

Ya Rabbi sen bizi sahipsiz bırakma. Bizi zalimin insafına terk eyleme. Amin