Bismillah
2016 yılı Müslümanlar açısından büyük acılarla geçti. İslam coğrafyasının her yanı kana boyandı.

Aç kurtların leş üzerine üşüşmesi gibi, şer güçleri İslam coğrafyasına yöneldi, Müslümanların kanlarını akıttı, kutsallarına el uzattı.
Vahdetten yoksun olduğu için zayıflayan ve güçsüz düşen Ümmete şeytani yöntemlerle saldırdı, yüzbinlerce Müslümanın canından, milyonlarcasının yerinden ve yurdundan olmasına ve şehirlerinin yıkılmasına sebep oldu.

Suriye, Irak, Yemen, Mısır, Afganistan, Myanmar, Bangladeş, Libya ve İslam coğrafyasının diğer bölgelerinde yaşananlar, 2016 yılını 'Ümmetin kanlı yılı' olarak tarihe yazdırdı.

İslam coğrafyasında bunlar yaşanırken Türkiye'de PKK/HDP'nin çukur siyaseti, FETÖ darbe girişimi ve ardından yaşanan gelişmeler ile Suriye savaşının buralara yansımaları 2016 yılına damgasını vurdu.

Çözüm süreci adı altında yürütülen yanlış politikaların bir sonucu olan çukur siyaseti ve buna bağlı olarak devreye konan sokağa çıkma yasakları, halka büyük zarar verdi ve büyük acılar yaşattı.
Çukur siyasetinden önce bunun için ciddi hazırlıklar yapıldığı bilinmesine rağmen göz yumuldu, görmezden gelindi.

Silahlar bırakılacak, silahlı unsurlar sınır dışına çıkacak dendi ancak dışardan içeriye çok sayıda silah sokuldu, silahlı unsurlar içeriye getirildi. Neticede Diyarbakır/Sur, Silvan, Şırnak, Cizre, Silopi, Yüksekova, Nusaybin gibi yerlerde yaşayan insanlar aylarca büyük sıkıntılar yaşadı. Sur ve Şırnak tamamen tahrip oldu. İnsanlar evlerini ve işlerini kaybetti.

Yanlış politikalar, FETÖ diye tabir edilen yapı ile ilgili olarak da karşımıza çıkmaktadır. Bu yanlış politikalar sonucu, söz konusu yapı devlet içinde bir balon gibi şişti. Kabına sığmayıp fark edilince ve üzerine gidilince darbe girişiminde bulundu.
Ancak 15 Temmuz darbe girişi, sadece FETÖ ile sınırlandırılmamalıdır. Bu darbe girişimi, uluslararası şer güçlerin programı dahilinde yapıldı ancak FETÖ bunun önemli bir piyonu oldu.

Darbe girişiminde, Türkiye'nin her tarafında ilk tepkiyi gösteren ve alana çıkanlar inançlı insanlar oldu. Laikler ve sol kesim ise darbe girişiminin seyri belli olduktan sonra tavırlarını ortaya koydular. Daha sonra da Müslümanların yapmış olduğu direnişe sahip çıkarak kendilerine mal etmeye ve direnişin rengini değiştirmeye çalıştılar.

Maalesef Hükümet de bu istikamette yol almaktadır.
PKK/HDP'nin çukur siyaseti ve FETÖ'nün darbe girişimi ardından hükümet bunlara yönelik operasyonlar düzenledi. HDP'li birçok belediye başkanı görevden uzaklaştırıldı, bazıları tutuklandı ve yerlerine kayyım atandı, bazı milletvekilleri cezaevlerine atıldı.

FETÖ ve PKK ile bağlantısı olduğu düşünülen binlerce kamu çalışanı görevden alındı, bazıları cezaevlerine atıldı. Ancak yaşanan süreçte birçok insan zarar gördü, çok büyük sıkıntılar yaşandı.

Dikkat edilecek olursa HDP nerede halkan çok oy almışsa, orada halkı sıkıntıya sokmuştur.
Fazla oy almadığı, yani halkın kendisine oy ve de yol vermediği yerlerde çukur siyaseti güdememiş, oradaki halk da zarar ve sıkıntılardan kurtulmuştur. Ve yine dikkat edilecek olursa hem PKK/HDP'nin çukur siyaseti hem de FETÖ'nun geldiği son durum ve darbe girişiminin temelinde;

1-Hükümetin bunlara yönelik yanlış politikaları,
2-PKK/HDP'nin halka yönelik baskıları ve buna karşılık halkın sinmişliği vardır. Neticesi ise can ve mal kaybı, zarar ve mağduriyetler oldu.

2016 yılını bu acı hadiselerle geçirdik. Umarım ve Rabbimden dilerim ki 2017 yılı bu ve benzer acılardan uzak bir yıl olsun. Müslümanların uyanışına, aralarındaki ihtilafları bir tarafa bırakıp kardeşlik duygularıyla bir araya gelmelerine ve Ümmetin vahdetine vesile olsun.
Allah'a emanet olun.