HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mehmet Yavuz, 'söyleyecek sözü olan tüm insanları Kürd meselesinde samimi olmaya davet ettiklerini' söyledi.

Geçtiğimiz perşembe günü HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Diyarbakır'da 'Kürd meselesine Adil Çözüm' çağrısıyla bir basın açıklaması düzenledi. Kürd meselesinin kaynağında yatan nedenleri, çözüm sürecindeki yanlışlıkları ve atılması gereken adımları partisinin Bitlis İl Başkanlığı'nı ziyaretinde İLKHA'ya değerlendiren HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mehmet Yavuz, 'bu meselenin siyasal olarak, şiddetten uzak bir şekilde çözüme kavuşmasının, birçok sorunun çözümü olacağına' dikkat çekti.

'Sorunun kaynağında ulus devlet paradigmasının bir dayatmaya dönüştürülmüş olması yatıyor'

Cumhuriyet kurulduktan sonra, bir ulus devlet paradigmasının bu millete dayatılmaya çalışıldığını hatırlatan Yavuz, 'Sorunun ana kaynağı burası. Zaman zaman hükümetlerin yapmış olduğu yanlışa, hükümet de son dönemlerde özellikle düşmeye başladı. Sorunu sadece terör ve şiddet olarak ele aldı. Oysa sorunun kaynağında ulus devlet paradigmasının bir dayatmaya dönüştürülmüş olması yatıyor. Yeni bir ulus inşa etme arefesinde bir tarafı Türkçülüğe, bir tarafı da laikliğe dayanan yeni bir ulus inşa edilmek istendi. Şu anda yaşamış olduğumuz çatışmalı süreçlerin tamamı birer sonuçtur. Dolayısıyla meselenin devlete bakan taraflarına, sebeplerine inilmeden, sorunun çözüme kavuşması da mümkün değildir. 40 yıldan beridir ulus devlet paradigmasının sonuçlarıyla nasıl uğraşılıyorsa bu paradigma terk edilmediği takdirde, devlet kendinden kaynaklanan bu sebeplerle yüzleşmediği takdirde, bir 40 yıl daha korkarım ki aynı şeyleri konuşmaya, aynı acıları yaşamaya, aynı sıkıntıları çekmeye devam edeceğiz.' dedi.

'Mesele artık yerelliği ve bölgeselliği aşmış, küresel bir boyut kazanmıştır'

'Maalesef devletin ve örgütün pratiği çözüm sürecinin akamete uğramasına sebebiyet verdi.' diyen Yavuz, şunları söyledi: 'Bizler HÜDA PAR olarak, çözüm sürecinin başladığı ilk günde de süreci desteklediğimizi ancak bazı hatırlatmalarda bulunmamız gerektiğini ifade etmiştik. Devlet meseleye örgütün silahları bırakması ve şiddetin sona erdirilmesi gözüyle baktı. Örgüt de atılacak adımlarda, kendi ideolojik ve örgütsel kazanımlarını merkeze aldığı için, üzülerek belirtelim ki halka bakan yönü, halkın müreffeh ve huzur içerisine girmesi ötelenmiş oldu. Devlet, belki Avrupa Birliği Kopenhag Kriterleri kapsamında ya da örgütün silah bırakması karşılığında, böyle bir pazarlık içerisine girerek, böyle bir yanlış adım attı. Örgüt ise ifade ettiğimiz şekliyle bir nevi 7 Haziran'daki manzaranın da ortaya çıkmasıyla, sanki böyle bir zaman kazanma, dolayısıyla örgütsel aidiyetini pekiştirme, özellikle Kürd halkının siyasi olarak bu meselenin çözümü için, siyasete vermiş olduğu oy desteğini, silaha verilmiş bir destek olarak algıladı. Hem örgütün hem de devletin pratiğinde çatışmalı süreç yeniden başlamış oldu. Oysa mesele HÜDA PAR'ın da ifade ettiği şekliyle hiçbir pazarlık konusu edinilmemeli. Çünkü bu, temelde bir insan hakkıdır. Zira Kürdler bu devletin asli kurucu unsurlarından biridir. Temenni ediyoruz ki yeni bir süreç başlasın. Böyle bir süreç, artık bir muhataba ihtiyaç bırakmayacak derecede aciliyet kazanmış durumda. Mesele artık yerelliği ve bölgeselliği aşmış, küresel bir boyut kazanmıştır. Can yakmaya devam ediyor. Aciliyeti bundandır.'

'Bu mesele çözülmediği takdirde, mevcut sorunların belki on katı sorunlarla karşılaşacağız'

Yavuz, küresel bir boyut kazanan Kürd Meselesi çözülmediği takdirde, mevcut sorunların belki on katı sorunlarla karşılaşmamızın işten bile olmayacağının altını çizerek 'herhangi bir muhatap olmasına gerek kalmadan, yasal ve anayasal olarak, siyasal yönden bu sorunun çözülmesi gerektiğini' ifade etti.

Yavuz, 'Geçtiğimiz perşembe günü Sayın Genel Başkanımızın Diyarbakır'da, 'Kürd Meselesine Adil Çözüm Çağrısı' başlıklı basın açıklaması yapması, Türkiye kamuoyunun gündemine yeniden taşımasının sebebi budur. Küresel bir boyut kazanan bu mesele çözülmediği takdirde, mevcut sorunların belki on katı sorunlarla karşılaşmamız işten bile olmayacaktır. Bu yüzden hem devleti hem örgütü hem de bu konuda kendisinin söyleyecek sözü olan bütün insanları samimi olmaya davet ediyor, herhangi bir muhatap olmasına gerek kalmadan, yasal ve anayasal olarak, siyasal yönden bunun çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Meselenin sadece şiddet ve terör boyutu olmadığını, yaşanan çatışmalı süreçlerden öğrendik. Meselenin dört temel sacayağı var. Siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik sacayakları olmak üzere siyasal anlamda devlet, dil ve kimlik üzerinde baskıları ve yasakları kaldırmalı. Yasal ve anayasal olarak, Kürd'çenin anadil olması ve resmi dil olmasının önünü açmalı. Anayasadaki ırkçı vatandaşlık tanımını değiştirerek, kendi öz vatandaşlarının, kendilerini öteki olarak görmeleri ayıbından bir an önce kurtulmalıdır.' diye konuştu.

'Artık savaş, kan, gözyaşı görmek istemiyoruz'

Yavuz, 'Artık savaş, kan, gözyaşı görmek istemiyoruz' diyerek sözlerini şöyle noktaladı: 'Kuşkusuz HÜDA PAR bu yükün altındadır. Çünkü halkımızla birlikte bedel ödeyen insanlardanız. Tabanımızın bölgede yaşıyor olması, bu işin ceremesini bizim de çekmemiz anlamına geliyor. Halkımızla birlikte aynı sıkıntıları biz de yaşıyoruz. Masa başından konuşmadığımız, bizatihi iliklerimize kadar bu işi hissettiğimiz, bunun sıkıntısını hissettiğimiz için bir an önce çözülmesini istememizin ana nedenlerinden bir tanesi de budur. Artık savaş, kan, gözyaşı görmek istemiyoruz. Biz de ağır bedeller ödedik. Artık biz de bu bedelleri ödemek istemiyoruz. Bu yüzden bu işi çözme makamını deruhte etmiş insanların ellerini taşın altına koymaları gecikmiştir bile. Hiçbir muhataba gerek olmadan hükümet, hemen bir süreç başlatmalı. Yasal ve anayasal olarak, siyasal anlamdaki sacayağına yönelik çözümü başlatmalıdır. Bu mesele sadece Kürdleri ilgilendiren bir mesele değil. Beraberinde birçok sorunu da tetiklemiş, neredeyse kangren haline getirmiştir. Bu meselenin siyasal olarak, şiddetten uzak bir şekilde çözüme kavuşması, birçok sorunun çözümü olacak. Bu memlekette yaşayan Kürdler, Türkler, Araplar çok farklı unsurlarla beraber bir millet olarak huzura kavuşacaklar.' (Şükrü Tontaş-İLKHA)