Hac müracaatları her geçen yıl katlanarak artmaya devam ederken, Suudi rejimi her ülkeye nüfusunun binde biri oranında kontenjan uyguladığından, çok istemesine rağmen bazı Müslümanlar hacca gidemiyor.

Hac kelimesi sözlükte; saygı duyulan büyük ve önemli bir şeye yönelmek, ziyaret etmek, bir yere gidip gelmek, delil ile galip gelmek anlamlarına gelir. Fıkhi olarak ise; imkanı olan Müslümanların Kabe, Arafat, Müzdelife ve Mina'da belli dini görevleri şart ve usulüne uygun olarak yerine getirmek suretiyle yaptığı ibadeti ifade eder.

Hac, Hazreti İbrahim'e kadar uzanan bir ibadettir

Hac, bilindiği şekliyle Hazreti İbrahim'e kadar uzanan bir ibadettir. Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şerifler bize, Hz. İbrahim'in haccından, insanları hacca çağırmasından bahsetmekte, Kabe'nin ve hac ibadetinin usullerinin tarihçesine işaret etmektedir.

Hac ibadeti, hicretin 9'uncu yılında farz kılınmıştır. Haccın farz olduğu Kur'an-ı Kerim'de, 'Gitmeye gücü yetenlerin Kabe'yi haccetmeleri insanlar üzerinde Allah'ın bir hakkıdır.' şeklinde ifade edilirken, Hazreti Peygamber de 'İslam beş temel esas üzerine kurulmuştur. Bunlar, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Kabe'yi haccetmek ve ramazan orucunu tutmaktır.' buyurmaktadır.

Allah'ın her emrinde olduğu gibi haccın farz kılınmasında da birçok hikmet ve fayda vardır. Yaklaşık 165 ülkeden mukaddes topraklara gelen, dilleri, kültürleri, renkleri ve cinsiyetleri farklı olan Müslümanların hep birlikte Allah'a yönelmesi, İslam kardeşliğinin en bariz örneklerindendir. Hac; Müslümanların birbirleriyle tanışmalarını, birbirlerinin dert ve sıkıntılarına çare bulmalarını sağlar. Zengin veya fakir her seviyede Müslümanın ihrama girerek aynı kıyafet içinde bulunması, insanlara, aralarında dünyevi anlamda herhangi bir fark olmadığını, hepsinin Hazreti Âdem'in çocukları olduğu fikrini aşılar, kefeni andıran beyaz elbiseleri ile mahşer gününü hatırlatır. Hazreti Muhammed'in doğup büyüdüğü, tebliğ yaptığı, her türlü eza ve cefayı çektiği, uğruna hicret etmek zorunda kaldığı İslam dininin cihana yayılmaya başladığı kutsal yerleri görmek, ruhlara manevi bir heyecan verir, dini duyguları kuvvetlendirir. Kutsal yerlerde insanlar kendilerini Allah'a daha yakın hisseder, yaptıkları ibadetlere karşılık kat kat sevap verilir. Allah rızası için hac vazifesini yapan ve insanlara kötülük etmekten sakınanların kul hakları hariç birçok günahı bağışlanır.

Hac; mahşeri hatırlatır, aynı kıyafet içinde benliği yıkar ve ümmet şuurunu öne çıkarır. Hac; şeytan taşlama, tavaf ve say gibi temsili görevlerin ifa edildiği, helal olan bazı şeylerin ihrama girdikten sonra haram kılındığı ve böylece nefis terbiyesi, irade ve sabır eğitiminin yapıldığı, milyonlarla birlikte Allah'a açılan ellerin boş çevrilmediği, ihlas ve samimiyetin doruk noktasına çıktığı bir ibadettir.

Hac, dünya Müslümanlarının kaynaşmasını, birbirlerini ve değişik kültürleri tanımalarını sağlar. İslami bilinçlenmeye, imanın harekete geçirilmesine, manevi kirlerden arınmaya, gönlü bütün saflığı ile Allah'a açmaya vesile olur.

Suudi rejiminin uyguladığı kota nedeniyle dileyen herkes hac ibadetini yapamıyor

Hazreti İbrahim'den bu yana hac, maddi imkanları yeterli olan Müslümanlar için farz olmakla birlikte günümüzde zengin olan ve her isteyen Müslüman da Suudi rejiminin uyguladığı kota nedeniyle hacca gidemiyor. Suudi rejimi, zamanında almadıkları tedbirler nedeniyle mekan darlığını gerekçe göstererek, ülkelerin nüfusuna göre bir rakam belirliyor ve daha fazla hacıyı kabul etmiyor. Şu anda her ülkeye nüfusunun binde biri oranında kontenjan veriliyor. Öte yandan, hac müracaatları her geçen yıl katlanarak artıyor. Dünyada kutsal topraklara en fazla hacı Endonezya'dan gidiyor. Onu Hindistan ve Pakistan izliyor. İran, Türkiye, Malezya ve Endonezya gibi ülkeler ise hacca talep konusunda en ön sırada geliyor. Eğer İslam dünyası ekonomik seviyesini biraz yükseltmiş olsa hac talebi daha da artacak.

Hacca olan yoğun ilgi dünyada ve Türkiye'de bazı uygulamaları da beraberinde getirdi. 1985 yılına kadar dünya genelinde hac için müracaat edenlerin sayısı en fazla 900 bini bulduğu için hiçbir kısıtlama olmadan herkes kutsal topraklara gidebiliyordu. Hac taleplerinin artması ve Suudi rejiminin ihmalkarlığı nedeniyle mekanların yetersiz kalması sonrası, İslam ülkelerinin dışişleri bakanları 1987 yılında Ürdün'ün başkenti Amman'daki toplantıda hac için kota uygulanmasına karar verdi. Türkiye'de, hacca yönelik talebin az olması nedeniyle 2003 yılına kadar müracaat eden herkes hacca gidebiliyordu. 2003 yılından itibaren hacca müracaat eden kişi sayısı hızla arttı ve Türkiye için belirlenen kota yetersiz kaldı.

Heyecanla beklenen hac kuraları çekildi

Bu yıl dünya Müslümanlarından haccetmek üzere talepte bulunan insan sayısı 30 milyon civarında. Fakat ibadet mekanları ancak yılda 3 milyon insanın talebine karşılık verebiliyor. Dolayısıyla bu yıl Suudilerin 'özel davetlileri' ile birlikte en fazla 3,5 milyon insanın kutsal toprakları ziyaret etme şansı bulabileceği tahmin ediliyor.

Hacı olmanın, Allah'a ve Hazreti Muhammed'e kavuşmanın mutluluğunu yaşamak, Medine'de Mescid-i Nebevi'de Hazreti Peygamber'in kabrini ziyaret etmek isteyen hacılardan 80 bini bugün o heyecanı yaşadı. Milyonlarca hacı adayı tarafından heyecanla beklenen 2018 yılı kuraları çekildi. Hac ibadetini gerçekleştirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığına başvuru yapan adaylar önceki yıllarda kazanamama durumlarına göre kat sayı kazanarak kura çekilişine katıldı. Örneğin; önceki yıllarda 2 kez kayıt yaptırmış ancak kazanamamış adayların adı kurada 4 kez, 3 kez kayıt yaptırmış ancak kazanamamış adayların adı 9 kez, 4 kez kayıt yaptırmış ancak kazanamamış adayların adı ise listeye 16 kez yazıldı. 10 yıl önce hacca başvuranlar 100 kez kura hakkı elde ederken, 9'uncu yıldaki hacı adayları 81, 8'inci yıldakiler ise 64 kez kura hakkı elde etti. Bu yıl ilk kez kayıt yaptıran adayların adı ise listede sadece bir kez yer aldı.

Geçen yıl hac ibadeti için başvuru yapan ancak çekilen kurada isimleri çıkmayan adayların bu yıl için yeniden kayıt yaptırmasına gerek kalmadı. Geçen yıllarda olduğu gibi kayıt işlemleri Diyanet tarafından otomatik olarak yenilenecek. Hac niyetiyle Suudi Arabistan'a gidişler 17 Temmuz'da başlayacak, 15 Ağustos'ta son kafilenin kutsal topraklara ulaşmasıyla sona erecek. Türkiye'ye dönüş ise 25 Ağustos'ta başlayıp 20 Eylül'de tamamlanacak.

Müracaat ettiği halde hac imkanına kavuşamayanlar üzülmemeli

Suudi rejiminin uyguladığı kota nedeniyle bu yıl Türkiye'den yaklaşık 80 milyon hacı adayı kutsal topraklara gidecekse de 'Gidemeyenler de üzülmemeli.' tavsiyesinde bulunan İslam alimleri, bazen Allah katında bazılarının hüznünün bazılarının sevincinden daha kıymetli olabileceğine dikkat çekiyor.

Çünkü böylesi ibadetlerin gayesi, insanı yeryüzünde iyi, ahlaklı, hakkı, adaleti savunan ve ayakta tutan bir insan kılmaktır. Bu ibadetler özünü kaybettiği zaman birer harekete dönüşür. Nasıl ki oruç takvaya, Allah'ın rızasına, aç ve mahrum olan insanların halinden anlamaya sevk ediyor, bu gaye terk edildiğinde oruç birer açlık ve perhize dönüşüyorsa, hac ibadeti de öyledir. Eğer kişi Kabe'nin sahibine, Rabbine yolculuğu bir tarafa bırakır, sadece gitmiş olmak için o topraklara seyahat ederse o takdirde sadece bir ülkeden başka bir ülkeye yolculuk etmiş olur. Yaptığı bu yolculuk uhrevi olarak kendisine herhangi bir fayda sağlamaz. Onun için bu ibadetlerin özü son derece önemlidir ve hac ibadeti de bu ibadetler içerisinde gerçekten ümmet olma şuuru açısından tam bir şölen havasında geçer. Sevinen sevinmeyi hak ettiği kadar hüzünlenen de hüzünlenmeyi hak eder. Ama sevincin de hüznün de Allah katında değerinin aynı olduğunun bilinmesi gerekir. Fıkhen, yıllarca müracaat ettiği halde hac imkanına kavuşamayanların üstünden hac farizasının düştüğü de unutulmamalı. Çünkü Cenab-ı Hak bunu oraya sadece imkan ve yol bulabilenler için emrediyor. Ama bu imkan bulunamadığı zaman yapılacak bir şey yoktur. Her Müslümanın bunun bilincinde olması gerekir. (İLKHA)