​Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül tarafından dile getirilen "yargıda reform" vurgusunu değerlendiren HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Şahin, yapılacak düzenlemelerle bir zihniyet değişimine gidilmesi gerektiğini söyledi.

Türkiye'de uzun süredir birçok kesim tarafından eleştirilen ve vatandaşların büyük çoğunluğunun güven sorunu yaşadığı yargı sistemi ile ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün yargıda reform mesajları gündemdeki yerini koruyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın adalet vurgusu ve yeni reform paketlerinin gündeme geleceği açıklamasının ardından Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün de dile getirdiği "adalet yerini bulsun varsın kıyamet kopsun" söylemi toplumda ciddi ses getirdi.

"Yargıda Reform" düzenlemelerine ilişkin İLKHA muhabirine konuşan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Avukat Mahmut Şahin, vatandaşların adalete olan güvensizliği, güvenlik soruşturmaları, Kürt meselesi, 28 Şubat mağdurları, Sivas mağdurları ve daha birçok konuda açıklamalarda bulunarak yapılacak düzenlemelerde bir zihniyet değişimine gidilmesi gerektiğini vurguladı.

video

"Türkiye'de ciddi bir adalet krizi var"

Türkiye'de adalet sorununun bugün başlamadığını, eskiden beri böyle bir sorunun olduğunu söyleyen Şahin, "Son dönemlerde özellikle yargı anlamında yapılan bazı düzenlemeler ve bunun ardından geniş halk kitlelerinde oluşan bazı hukuksuzluklar konusundaki zedelenmeler adaletsizliği ciddi anlamda yaralamıştır. Bunu sadece yargı üzerinden okumamak lazım. Eğitimde, siyasette, kültürel ve sosyal alanlarda, en önemlisi de yargı alanında okumak lazım. Bu alanlarda bakıldığında aslında Türkiye'de ciddi bir adalet krizi var." dedi.

"Hükümet yetkililerinin adaletle ilgili açıklamaları krizin ne boyutlara vardığını açıkça gösteren ve aslında itiraf niteliğinde bir açıklamadır"

Son dönemlerde özellikle devletin otoriter yapısının öne çıktığını, kişinin hukuki güvenliğinin zedelendiğini, hak ve özgürlüklerin de alabildiğince daraltıldığı ortamın oluştuğunu belirten Şahin, "Tabiri caizse bugün en tepeden yapılan adalet vurgusu toplumun geniş bir kesimi tarafından dile getirilen bir olgudur. Zaman zaman bu sessin duyulmaması istendi, bazen bastırıldı. Gelinen noktada adalet talebinin daha fazla görmezden gelinemeyeceği, buna ilişkin mutlaka bir çözümün olması gerektiğini hükümet de anladı. Cumhurbaşkanının adalet vurgusunda hukuk, ekonomi ve demokrasi alanında yeni reformist bir takım adımların atılacağı, yeni bir dönemin başlayacağı mesajı var. Ardından Adalet Bakanının 'adalet yerini bulsun varsın kıyamet kopsun' şeklindeki güçlü vurguları hakikaten bu meselenin, adalet krizinin ne boyutlara vardığını açıkça gösteren ve aslında itiraf niteliğinde bir açıklamadır." diye konuştu.

"Düzenlemelerin bir azınlığa hitap etmesini istemiyoruz"

Şahin, "Bununla birlikte ekonomik krizin derinleşmesine bağlı olarak bu söylem gelişti. Cumhurbaşkanlığının Türkiye'yi yerli ve yabancı yatırımcılar için cazibe merkezine dönüştürecekleri şeklindeki vurgularının sadece ekonomi üzerinden okunmaması gerektiğini düşünüyoruz. Adalet herkes için olmalı. Sadece güçlü olana, yatırımcıya değil vatandaş Ahmet'e, köylü Mehmet'e, esnafa, işçiye, öğrenciye ve herkes için adalet sağlanmalı. Adalet özlemi içerisinde olan özellikle alt tabakadan olanlar daha çok adalete muhtaçtır. Her ne kadar bazı düzenlemeler yapılsa da söz konusu düzenlemelerin sadece güçlü bir azınlığa hitap ettiği görülüyor. Bunun böyle olmasını istemiyoruz ve bu konunun takipçisi olacağız." şeklinde konuştu.

"Zihniyet değişikliği haricindeki çözümler toplumda var olan adaletsizliği gidermeyecektir"

Ya hep ya hiç mantığı ya da her şeye muhalefet anlayışının doğru olmadığını vurgulayan Şahin, "Söylenilen sözü önemsiyoruz. Fakat söz yeterli değildir. Bunun uygulamasını göreceğiz. Buradaki söyleminde kanaatimce bir takım yargısal düzenlemeler ya da kanuni düzenlemelerin kastedildiğini zannetmiyorum. Eğer böyle bir şey kast ediliyorsa zaten bu baştan ölü doğmuş bir reformist söylem olur. Aslında burada yepyeni bir süreç, hukuk, ekonomi, demokrasi anlamında 'güçlü bir reformist anlayış ortaya koyacağız' şeklinde kesinlikle bir zihniyet değişikliğine işaret edildiğini düşünmek isteriz. Kişi hak ve özgürlüklerinin öne alındığı, hukuki güvenliğin öncelendiği, devletin vatandaş için var olduğu şeklindeki anlayış yerleşmelidir. Kastettiğimiz bir zihniyet değişimidir. Aksi takdirde bazı ufak tefek yasal değişiklikler toplumda var olan adaletsizliği gidermeyeceği gibi toplumun talebini de karşılamayacaktır. Bunu siyasal iktidar da görüyor." ifadelerini kullandı.

"Siyasetin yargı üzerindeki baskısının kalkması gerekiyor"

Adalet krizlerinin yeni olmadığını ve 28 Şubat döneminde yaşanan hak ihlallerinin hâlâ devam ettiğini hatırlatan Şahin, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

"Bazı adımlar atıldı. Yeniden yargılamaların önü açıldı. Fakat yeniden yargılamalarla birlikte hâlâ mağduriyetler giderilmiş değildir. Bu insanların hak ve hukukları teslim edilmemiştir. Diğer taraftan Sivas mağdurları var. Hiç kimsenin belki de dillendirmediği, gerçekten son derece haksız, hukuksuz bir dosyadır. Bu dosyalar bir tarafa son dönemlerde özellikle güvenlik soruşturmaları, mülakatlar üzerinden insanların mağdur edildiği, işe girmelerinin önlendiği veya işe girenlerin işten atıldığı bir süreç var. FETÖ soruşturmalarında yine gelişi güzel bazı operasyon ve soruşturmaların yapılması, sonradan pardon denmesi meselesi var. Bazı yazarlar sırf yazar oldukları için müebbetle yargılandılar ve hâlâ içeride olanlar var. Siyasetin yargı üzerindeki baskısının kalkması gerekiyor. Yakın zamanda gündeme gelen Ebu Hanzala olarak bilinen Halis Bayancuk dosyası gerçekten rahatsız edici. Aykırı eleştirel düşünceler var ama bunlar yasadışı bir örgüte atfedilecek bir düşünce değil. Ancak her nasılsa mahkemeler patır patır üst düzey yöneticilikten ceza vermeye başladılar. Tabi medya bunu gördü ve gündeme getirdi. Bu mağduriyet halen devam etmektedir. Sistem halen mağduriyet oluşturuyor. Güvenlik soruşturmaları, mülakatlar ve içi boş dosyalar üzerinden mağduriyetler oluşturuluyor. Dolayısıyla bu, kişinin güvenliğini, özgürlüğünü ve hukuki özgürlüğünü alt üst etmektedir. Sistemi adeta yok etmektedir."

"Yargı paketi adı altında bazı ufak yasal düzenlemeler bu adaletsizlik sürecini sonlandırmayacaktır"

Yakın zamanda bir yerel mahkemenin Anayasa Mahkemesinin kararını tanımadığını vurgulayan Şahin, "Türkiye'de bu duruma olağanüstü durumlarda bile pek rastlanmıyor. Kimse kalkıp da 'ey mahkeme sen bu gücü nereden alıyorsun!' demedi. Burada dur denilmiş olsaydı denetim ve denge unsuru bir yerde sağlanmış olurdu. Devlet, devlet olmanın, fertler de vatandaş olmanın gereğini yapar. Dolayısıyla orada herkes hukuk düzeni içerisinde mutlu bir şekilde yaşar. Aksi takdirde bu kriz daha da derinleşir. Bu anlamda bir zihniyet değişikliği olmazsa ve bu uygulamaya yansımazsa sadece tek tük anlamda birtakım tartışmalarla yargı paketi adı altında bazı ufak yasal düzenlemeler bu adaletsizlik sürecini kanaatimce sonlandırmayacaktır. Buna dikkat etmek gerekiyor." dedi.

"Eğer hukukta ve devlet anlayışında reform yapılacaksa en önemli alanlardan birisi de Kürt meselesidir"

Türkiye'de devasa bir Kürt meselesinin olduğunu söyleyen Şahin, "Eğer hukuk alanında bir reform yapılacaksa en önlü adımın bu meselede atılması gerekiyor. Bundan kastım ret, inkâr, asimilasyon politikaları önemli oranda kabaca terk edildi. Fakat siyasal, sosyal ve kültürel anlamda bu meselenin nedenleri ortaya konulmamıştır. Bu meseleyi büyüten nedenler bir şekilde izole edilmemiştir. Aslında kast ettiğim zihniyet değişikliği budur. Eğer hukukta ve devlet anlayışında reform yapılacaksa en önemli alanlardan birisi de Kürt meselesi olması gerekiyor." diye konuştu.

"Herkes için adalet sağlanmalıdır, aksi takdirde toplumda barış ve huzur bir süre sonra istense de geri getirilemeyebilir"

HÜDA PAR olarak "yargıda reform" paketinden beklentilerinin adalet temelli olduğunu ve adaletin sadece bir kesim için değil herkes için uygulanması gerektiğini belirten Şahin, son olarak şu ifadeleri kullandı:

"Bizim en önemli beklentimiz insan anlayışının merkeze alındığı bir devlet anlayışıdır. Öncelikle zedelenen haklar var. Hak ve hukukları elinden alınmış kesimlerin haklarının geri verilmesi için hızlı bir şekilde adım atılması lazım. Kast ettiğim bu adımlar yargının bizzat kendisini ilgilendiriyor. Çünkü dediğim gibi mesele sadece mahkemelerdeki adalet sorunu değildir. Bugün güvenlik soruşturmaları ve mülakatlar gibi idareyi de ilgilendiren ciddi adaletsizlikler var. Bu anlamda varsa yasal düzenlemelerin yapılması ama en önemlisi doğrudan uygulamada kendisini hissettirecek adımların atılması gerekiyor. Kastettiğim zihniyet değişikliği budur. Tabiri caiz ise makas değiştirilmesi gerekiyor. Bunu yapmak zorundadırlar. Aksi takdirde bu toplumda barış, huzur belki bir süre sonra istense de geri getirilemeyebilir. Kanaatimizce bu anlamda bazı düzenlemeler yapılacak. Bazı önemli adımlar da atılacak ama biz bunu herkese eşit bir şekilde yapılmasını istiyoruz. Sadece güçlüye veya sadece yerli ve yabancı yatırımcılara değil. HÜDA PAR olarak hem bu mesajı hem bu mesajın akabinde atılacak adımları destekliyoruz. Bu konunun takipçisi olacağız ve gerektiğinde sert bir şekilde de eleştireceğiz." (İLKHA)